Rozaryo’da Yaşayan “Sararmış Notalar…”

Cuma akşamı, kökleri 1700’lere kadar uzanan ve 1900’lü yılların başında inşa edilen, “1200 tane borusu ile İzmir’de çalışan en büyük org”a sahip olan Alsancak’taki Santissimo Rosario İtalyan Katolik Kilisesi’ne, daha doğrusu ayinden sonraki piyano ve org konserine gidip de, kilisenin tahta sıralarına, son 10 yılın gazete arşivlerine göz atmadan oturanlar; ya da sadece “…İtalyan rahipten Karadeniz türküleri” diye atılmış magazin kokan başlığa takılanlar, Tıpkı “libretto”yu bilmeden, okumadan operaya gidenler gibi, “sıradan dinleyici” durumuna düştüler sanırım.

Haberin Devamı

 

Oysa, Galata St. Pierre Kilisesi’ndeki, “Camillo Bianchi”nin eseri olan antika orgu onarmak için, 1993 yılında Vatikan tarafından görevlendirilerek İstanbul’a gelen (halen Rosario Kilisesinde görev yapan) Dominiken Rahibi Giuseppe Gandolfo’nun;

 

“…Seròle’de (Asti) doğduğunu, çocukluğundan beri müziğe tutkusu olduğunu, hem kilise müziğine hem de popüler müziğe ilgi duyduğunu, Bolonya ‘Giambattista Martini’ Devlet Konservatuarında eğitim aldığını, org ve kompozisyon dalında diploması bulunduğunu,

Gregoryan kantoları ve modern katolik müziğinin yanı sıra, 19. yüzyıl İtalyan org edebiyatı hakkında da araştırmalar yaptığını, aynı dönemin önemli müzik yorumcularından biri ve bir doğaçlama ustası olarak dikkat çektiğini, İtalya, Londra ve Prag’da (ve 1993’ten bu yana da İstanbul’da da) konserler verdiğini, Bu şehirde yaşadığı yıllarda gündüzleri kilisesini yönetirken,

Haberin Devamı

geceleri de alto Atilla Enginol’dan, koloratur soprano Leyla Pekin’e kadar değişik sanatçılarla aynı sahneyi paylaştığını, farklı proje ve konserlerde birlikte olduğunu,

aryalardan türkülere, tasavvuf müziğinden alaturka şarkılara

ve popüler batı müziğine kadar geniş bir repertuvaru bulunduğunu,

İstanbul kiliselerindeki orgların restorasyonlarını gerçekleştirdiğini,

Dahası, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’na 

1965 yılında İzmirli işadamı Edmond Giraud tarafından armağan edilip,

ölümünden sonra vasiyeti üzerine İzmir'deki evinden getirilen,

yaklaşık 5 bin boruya sahip bulunan ve yorgunluktan susan Werner Bosch Kassel marka orgu,

4 aylık bir çalışma ile 8 yıl sonra (1 tuş dışında) hayata döndürdüğünü…” bilmek;

(benim gibi) herkes için çok şeyi değiştirirdi.

 

İtiraf etmeliyim ki, ilgim ve kulağım, çok sesli müziğin en mistik penceresinden esen orgun büyüleyici rüzgârına, çok da yakın değildi.  En son Festival’de Cameron Carpenter’ı dinlemiştik ve O, çağdaş (hattâ fantastik) bir yorumcuydu… Schumann'ın “org üzerinde çalışmak için, ele geçen fırsatları kaçırmayınız. Kusurları ve kötü bir müzik eğitimi yüzünden edinilmiş alışkanlıkları onun kadar etkili biçimde düzelten bir çalgı yoktur” nitelemesinden de, bu yazıyı kaleme alana kadar habersizdim. Sinagog, kilise ve cami üçlemesinin, “üstelik ibadete açık bir halde buluşması”nın, İzmir özelinde bir “Alsancak ayrıcalığı” olduğu bilmekten öteye geçmeyen bir merak ile girdik; “güzelliği, belki de sadeliğine gizlenmiş” Mâbede…

 

Haberin Devamı

Giuseppe Gandolfo ve  Piyanist/Organist Flavio Rocca’nın birlikte sunduğu 2 bölümlük “mütebessim” program, “Pellegrini’den Zipoli’ye, Quirici’den Pagani”ye uzandı ve nihayet Mozart’ın (org için düzenlemesini Gandolfo’nun yaptığı…) 23 numaralı La majör piyano konçertosu’yla sonlandı. Art Tatum’a yakıştırılan, “tek başına 2 kişilik çalıyor” söylencesi, kilise orguna evrilirse, galiba şöyle sormak gerekecek: “Bu ses sadece bir enstrümandan mı çıkıyor ?” Arka plânda duyduğunuz ve yüreğinize işleyen (aslında mevcut olmayan) “nefesliler, yaylılar ve vurmalılar”ın oralara bir yere gizlendiğini sanmak ayıplanmamalı. Yaklaşık 1 saat içinde, bu dünyaya ait olmayan dinî tınılardan, askerî bando çağrışımlarına, lunaparkların atlı karınca müziklerine kadar her renk üflendi kulaklarımıza. “Seni en çok hangi ayrıntı etkiledi ?” diye sorarsanız, müzisyen tarafımla tuhaf bir yanıt veririm: “Flavio Rocca’nın bembeyazdı notaları; Giuseppe Gandolfo’nunkiler ise hayli sararmış ve buruşuk…” Bunun “ne kadar çok şey” olduğunu bilmek ve buna tanıklık etmekten daha keyifli ne olabilir ?  08 Ekim Cumartesi sabahı, Padre (Peder) Gandolfo ile EGE TV’deki “Ferah Kahvesi” programımda sohbet edeceğiz; “kaçırmayın” derim. 

Yazarın Tüm Yazıları