“Lâik Olmak” Kolaydır Sayın Başkan…

Emin olun, aslında çok kolaydır !

Haberin Devamı

Ama bırakın üzerimize giymeyi,

telâffuz ederken bile hayli bocaladığımız, özensizliğimizden,

başka anlamlara gelen “lâyık” sıfatından bahseder gibi söylediğimiz  bir sözcüktür.

“Lâik” (.’.) şeklinde seslendirilmelidir; Fransızca kökenli bir sıfattır.

Arapça “liyâkat”ten gelen “lâyık” için ise TDK,

“nitelikleri, özü, hareketleri, davranışlarıyla,

bir şeyi elde etmeye hak kazanmış olan…” karşılığını veriyor.

İkincisinin telâffuzu da ( -.) şeklinde olmalıdır.

 

Konuya dönersek…

“Lâik” olabilmek için,

Demokrasinin “olmazsa olmaz koşulları”ndan haberdar olmak,

biraz sağduyu, din ve vicdan hürriyeti hakkında biraz samimiyet;

bu samimiyetin saygı duyma ilkesiyle taçlandırılması,

Devletin, bu alandaki her türlü müdahaleyi önleme göreviyle donandığını idrak,

Haberin Devamı

biraz açık görüşlülük, biraz etik sorumluluk; biraz uzaklaşmak önyargılardan…

Dinler tarihi ve Anayasa Hukuku konusunda biraz nitelikli birikim,

kavramın “çatışma” yerine “uyum”u gözettiği sadeliğine yakın düşmek,

ruhunda “ötekileştirme”den ısrarla kaçınmak bulunduğunu bilmek,

Durup durup, lütûf gibi, “horgörü karşıtı olan hoşgörü”den söz etmek yerine,

farklı inançlara, hattâ inançsızlığa toleransla yaklaşabilmek;

Nihayet, Hukuk Devletinin bunları hukuk aracılığı ile koruması fikrinde buluşmak…”,

yeter de artar bile…

 

Yani biraz gayret edilse,

kötü bir şey zannedilerek kaşınan sözcüğün,

aslında toplumsal hayatımızı kolaylaştıran

ve huzurumuzu güvence altına alan şeyleri tariflediğini anlamak,

hattâ bu noktaya eriştikten sonra da “lâik” olmak,

bütün samimiyetimle söylüyorum ki, gerçekten çok kolaydır !

 

Zor olan, “lâyık” olmaktır !

Hâfızası yorgun düşenlere yardımcı olmak amacıyla, aşağıda,

23 Nisan 1920’den bu yana,

(yerim dar olduğu için, üzülerek sadece bir bölümünün adını alabildiğim ve

Temsilciler Meclisi, Danışma Meclisi gibi ayrıntılara takılmadan…)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yapmış (bazı) kişilerin isimlerini takdim ediyorum:

 

Haberin Devamı

Mustafa Kemal Atatürk, Ali Fethi Okyar, Kâzım Özalp, Mustafa Abdülhalik Renda, Musa Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Şükrü Saracoğlu, Bekir Refik Koraltan, Kâzım Orbay, Ali Fuat Sirmen, Ferruh Bozbeyli, Sadi Irmak, Necmettin Karaduman, Hüsamettin Cindoruk, İsmet Sezgin, Hikmet Çetin vd…”

 

Okudunuz mu Efendim ?

Bu isimlere bakınca,

“Emaneti ehline veriniz” diye buyuran Hz. Peygamber’in de,

“lâyık” olmanın zorluğuna hasseten işaret ettiğini fark ettiniz mi acaba ?

Makamınıza duyduğum saygıya binaen,

malûmaten arzederim…

Yazarın Tüm Yazıları