Paylaş
Çevreyolu’nun Bornova girişi.
Döner kavşakta bir karmaşa.
İlgisiz bir saatte, anlamsız bir yoğunluk.
Ekiplerin düzenlemeye çalıştığı olağanüstü bir hareketlilik...
Sonradan fark ettik ki, 2 büyük TIR–çekici ve her birinin üzerine yüklenmiş “son model siyah arabalar”dır bunun sebebi...
Pek gösterişli arazi araçları 6’şar tane Chevrolet Suburban...
Yani toplam 12 araçlık bir filo, hareket halinde...
Daha dikkatli bakınca, siyahîlerin, 06 plâkalı zırhlı koruma araçları olduğunu gördük.
Medyadan öğrendiğimiz kadarıyla V8-6 litre motorlu jiplerdi bunlar.
“Makam TIR”ı adı verilen bu çekicilerin önünde bir motosikletli eskort, arkasında ise “konvoyun koruyan artçısı” yanar döner ışıklı bir başka araç.
Bir çalım, bir surat, bir tafra, bir poz...
Şehrin günlük trafiğini hiç önemsemedikleri, tedirgin, ürkek ve endişeli yalnızlıkları ile baş başa kalmış bir halde birkaç gün içinde hazır bulunacakları görev yerine doğru seyir halinde olduklarını anladık.
Koruma araçlarının bile korunmaya bu kadar muhtaç ve sinirlerin bu kadar gergin olduğu bir ülkede yaşıyor olmanın garabeti sindi üstümüze...
Dahası, (tasarruf tedbiri olarak açıklanan) bu toplu taşıma faaliyetinin görünmeyen yüzü hayret hislerimizi de ayaklandırdı.
Çünkü...
“Eski Türkiye”de bizler bir orta şark toplumu olmanın sevimli, masum ve kaygısız teslimiyeti içinde “Allaha emanet” der yolcu uğurlardık.
Aklımıza düşen münasebetsiz halleri “Allah esirgesin” diye savuştururduk, yeterdi.
Oysa “Yeni Türkiye”de yükselen değer haline gelen korunma merakı ve bu işlere ayrılan devâsa bütçelere rağmen korumaya memur edilenlerin omuzuna düşmüş, lâkin korunacakların farkında olmadığı bu özgüven erozyon, olsa olsa “itikat eksikliği” ile açıklanabilir.
Birisi “telâş sahipleri”ne söyleyiverse diyorum, 3’üncü sınıf kebapçılarda bile duvardaki çerçevelerin birinde şu cümle mutlaka yazar: “Allahın dediği olur...”
Onların aklı çerçevelenmemiş cümlede kalmış görünüyor:
“Korkunun ecele faydası yok...”
Paylaş