Paylaş
“Arabadan atladı, pantolonu patladı” diye bilmeceler sorardı bana. Büyüyorken, “Aylak İnsanlar Kenti” kitabında, “Cümle şarkılar yarım gözlerinde bu akşam / Bütün unuttuklarım gözlerinde bu akşam” mısralarıyla tanıştım. Aynı yıllarda, radyolardan da Zeki Müren’in sesi yükseliyordu; “Hançer-i aşkınla ey yâr sinem üzre vurma hiç / Öyle bir derde giriftârım ki halim sorma hiç...” diyordu, Soyuer’in güftesiyle, Ekrem Güyer’in hicaz şarkısında... Oğlu Emrah’a, “Daima mahzundur akşam üstleri / Öyle yazılamaz birkaç satırla / Bir akşam üstünde mahzunlaşırsan / Ne olur ilk anda beni hatırla...” diye not düşerken, bizlere de “Yok’ta noksan aranılmaz / Yasa budur var eksilir; ... Gidersek bozulmaz denge / Halil’lerden bir eksilir...” diye göz kırpıyordu.
***
“Gideceğin yere beni de götür” diyen de oydu, “Nasılsın?” diye soranlara, “Suya düşmüş söğüt dalı gibiyim” diye cevap veren de... Biraz ihmal eder, hatır sormayı aksatırsak, hiç üşenmez telefon açardı: “Alooo, vefasızlığın İzmir Şubesi Nihat Bey ile mi görüşüyorum?” Her geldiğinde mutlaka arar, haber verirdi; sofrasında birlikte olurduk. Son buluşmaların birinde, masadakilere baktı, “Oooo” diye başladı söze. “Bu akşam fakülte gibiyiz”. Şair dostunu kastederek, “O Dil” dedi. Sonra kendini gösterip, “Ben Tarih...” Masadaki zarif hanıma dönüp, “Bu da Coğrafya” diye tamamladı. O, bir “hece ustası” idi. Pera’daki onurlandırma gecesine gidememiştim ama çektiğim telgrafı beğenmişti: “O bir gözler şairi / Özlü sözler şairi / Şiir ayağa düştü / Gönül özler şairi...” Benim için “gözler şairi”ydi, çünkü ilk bestemin güftesini de bana Halil Amca vermişti: “Rüzgârlarla estim hep senden yana / Sakladım kalbimde her yeri sana / Allah o şahane gözleri sana / derdi bana vermiş delirsin diye...”
***
Şimdiiii... Yazının başlığına anlam veremeyenler için, Halil Amca’yı yâdetme sebebimizi açıklayalım. Efendim, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin organize ettiği “İzmir bizim Van bizim” adı verilen gururlanılacak kampanyayı öğrenince, gözden kaçıranlar için, bu slogana ilham veren mısraı ve şairini de hatırlamanın bir vefâ borcu olduğunu düşündüm. Yıldırım Gürses’in Sultanîyegâh makamında bestelediği “Türk Çocuğu Diyor ki...” şiiri, rahmetli Halil Soyuer’e aittir ve “İzmir benim, Van benim...” dizesiyle başlar. Ama benim sevgili okuyucudan ricam çok başka. Lütfen şiirin tamamını okuyun! Çünkü Halil Amca, “İzmir benim, Van benim...” diyebilme hakkını, manidar bir koşula bağlamıştır; bu vasiyeti ıskalamayalım!
***
İzmir benim, Van benim / Şeref benim, Şan benim /
Kars Erzurum Erzincan / Konya, Ardahan benim...
Cesaretim candadır / Şöhretim dört
yandadır /
Benim bütün cevherim / Damardaki kandadır...
Yurda nasıl doyarım? / Uğruna can koyarım /
Ona bir yan bakanın / Gözlerini oyarım.
Seneler kutlu bana / Aylar umutlu bana /
Her an haykırıyorum: / Türk’üm ne mutlu bana...
***
Soyuer’e selam olsun! Bazı zavallıların “Türküm” demeye utandığı, korktuğu şu kara günlerde, kuşkusuz “Balıkesir-Havran”da, Cumhuriyet’in bu yiğit evlâdıyla bir kere daha gurur duyuyordur. Bize sadece, “nûr içinde yat” demek kalıyor. İyi bayramlar efendim.
Paylaş