Paylaş
Sezonun açılış konseri; aynı zamanda ‘Hikmet Şimşek’i Anma Haftası...’ Konser Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde, ‘Rachmaninov’ çalınacak; ardından ‘Mussorgsky’. Şef ‘Antonio Pirolli’ ve solist ‘Gülsin Onay...’ Art arda yazılan birkaç cümlede, yan yana gelmiş isimlere şöyle bir bakarsanız, İzmir Devlet Senfoni Orkestrası’nın 40. yılında geldiği yeri çok kolay anlarsınız. Klasik müzik, “ruh ve madde olarak” bu şehrin bir parçasıdır artık. Her geçen gün, daha iyisini üreten bir “sanat kenti” olma yolculuğu, ümit vaat eden gençlerden, uluslararası ustalara kadar bir “çekim merkezi”ne dönüşüyor.
İlk kez 28 Kasım 1909’da Rachmaninov’un un kendisi tarafından seslendirilmiş bir piyano konçertosunun, yüz sene sonra İzmirlinin teneffüs ettiği havaya karışması, kuşkusuz özeldi.
Sanatseverler, Rachmaninov deyince, ünlü “Rapsodi” filminin de çağrışımlarıyla, genellikle 2. piyano konçertosunu daha kolay hatırlamak eğilimindedir. Ama, program kitapçığından bir cümleyi aynen aktararak altı çizilmeli ki, “piyano yazısındaki olağanüstü güçlükler yüzünden, piyanistler için gerçek bir –demir leblebi- sayılan” 3. Konçerto’yu, Gülsin Onay’dan dinlemek ise ayrıcalıktı... Pozitif yaşam enerjisini, hiç esirgemeden beden diline, çaldığı enstrümana, sanatına ve seyircisine bu kadar yansıtabilen bir sanatçıya pek az rastlanır. İzmirli de, kendisini ayakta uğurlarken, heyecan ve beğenisini sakınmadığını ilan etti zaten... 40 yıl sonra salondaki tek eksik, (yine) atanmış ve seçilmişlerdi sanıyorum...
İKSEV Şampiyonlar Ligi’nde
Geçen haftanın sanat gündeminde, izmir’in değişen çehresine renk veren, başka estetik dokunuşlar da vardı... İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı -İKSEV-in, Avrupa Festivaller Birliği’nin, “Avrupa İçin Festivaller, Festivaller İçin Avrupa” (EFFE) projesinde, “Türkiye Festival Merkezi” seçildiği duyuruldu. Basın toplantısı notlarını medyadan izlemişsinizdir. Ben gözden kaçırılmaması gereken birkaç önemli ayrıntının altını çizmekle yetineceğim. (Toplantıya katılan, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Yardımcısı Dr. Sırrı Aydoğan’a özel bir teşekkür yollamak isterim...)
EFFE Projesi, hangi festivalin en heyecan verici ve en yenilikçi çalışmayı yaptığını herkese duyurmayı ve benzer tutkuları paylaşan festivaller arasında bir koalisyon yaratmayı amaçlıyor. EFFE, aslında “markalamayı da içeren bir yarışma”. EFA, EFFE Projesi kapsamında başvuran festivaller arasında seçim yapacak ve kriterlere uyan festivallere “EFFE Kalite Markası” verecek. İzmir’in “onurlandırıldığı nokta” şurası: Türkiye’den başvuracak kültür ve sanat festivallerinin ön elemesini “Festival Merkezi olarak seçilen İKSEV’in belirlediği seçiciler kurulu yapacak. Türkiye jürisi, Prof. Dr. Özdemir Nutku, Prof. Dr. Oğuz Adanır ve Prof. Dr. Hasan Uçarsu’dan oluşuyor. Bu noktaya nasıl gelindiği, aslında uzun yıllar içinde elde edilmiş bir “başarı öyküsü”dür. Neden mi ?
Türkiye AB üyesi değil ama İKSEV ve Uluslararası İzmir Festivali, AB’nin sanat platformunda temsil edilmemizi sağlıyor. Ve işin hoş tarafı, siyasi anlamda “kapıda bekletildiğimiz” Avrupa Birliği’ nezdinde bir temsil fırsatı bu. EFFE projesiyle, (en az) üye ülkelerin, görkemli festivalleri düzeyinde sanat festivalleri düzenlediğimizi vitrinleme ve duyurma imkanını bulacağız.
EFFE Kalite Markası’nı alan festivaller, “Festival Rehberi”nde yer alacak ve 2015 Ağustos ayında, Avrupa’nın en büyük festivallerinden birinin gala gecesinde tanıtılacak. Kalite markasına hak kazanan festivaller, Avrupa Birliği’nin desteklediği, gelişmesini istediği sanatsal ve sosyal değerlere dayanan bir uluslararası kültür programının parçası olacak. Bu ne demek? Çok açık; “marka alan festivaller, daha fazla görünür hale gelecek”, duyurulması adına yeni fırsatlar elde edecek, bir anlamda marka değeri tescillenecek ve bilinilirliği artacak. Bunun adı, “Şampiyonlar Ligi”dir...
Paylaş