Paylaş
Muhalefet’in olmadığı bir memlekette, (olmayan, olamayan şeyler üzerinden) ironik satırlara sığınmak, “Mor Menekşe Partisi” gibi, bir “müzikal kurmacası” üzerinden siyasî mizah yapmak zorunda kalmak, elbette, kısmen yanlış anlaşılmalara sebep olabiliyor. Ama geri-bildirimlerin sayısı ve içeriği, memnuniyet verici...
“Hayalî Küçük Ali Feribotu” projesi için, tek kelimeyle yetinip “...müthişmiş” diyen de var;
“...ben bunu merak ettim” diye sorgulayan da, “...ben sanki sevdim gibi” diyerek görüş bildiren de... Hattâ, sosyal medya aracılığı ile “...Nihat Demirkol Bey’in yazısında bahsettiği ‘Camping on board’ gemisi nedir acaba ? Reşat Bey (Sn. Yörük), sizden sürprizi bozmayacaksa bilgi alabilir miyiz ?” diye soranlar bile olmuş.
Meraklısı hatırlayacaktır; 2006’da, 36 ülkeden 52 dernek ve kulübün üyesi olduğu FICC, (Uluslararası Kampçılık ve Karavancılık Federasyonu) “Rally” adındaki “Uluslarlararası Büyük Buluşması”nı İzmir’de yapmak istemişti de (İzmir Büyükşehir Belediyesi, -Bu kadar kalabalık İnciraltı’ndaki doğal dengeyi bozar, ortalığı çöplüğe çevirir, karavanlarını bırakır gider bunlar- yollu dünyadan habersiz ve komik gerekçesiyle eşsiz bir fırsatı reddettiği ve koca İzmir’de başka da bir yer gösteremediği için...) Türkiye Kamp ve Karavan Derneği, misafirlerini yıllar sonra, tekrar Gümüldür-Hipocamp’da ağırlamıştı...
Yani, “Aziziye Feribotu” hayalimizi kurcalayanlar, (eğer onlar da ironiyi köpürtmek için lâtife etmemişlerse...) aslında, geçen yazımın en zayıf ve mantığa aykırı halkasıyla heyecanlanmışlar... Ama onlara da şükran borçluyum ! Vesileyle, İBB’nin sicilinde, (Pislikten girilemeyen birinci ve ikinci kordon, başka bir kentin parçasıymış gibi...)kamp-karavan turizmi adına böyle bir tâlihsizlik olduğunu, bu kentten, “çoktan unutulup giden ‘Universiade’ gölgelenmesin” diye,Formula 1 lobisi için, “bu benim işim değil ki...” diyen yerel yöneticilerin geçtiğini, (şu döviz krizinde) bir “F1 izleyicisi” ile gerçek bir “Glamper”in, günde kaç Euro harcadığından habersiz olanlarla aynı kentte yaşadığımızı hatırlamış, hatırlatmış olduk...
Ama “geri-bildirim”de en kalabalık grubu, “sadık okuyucu” gibi yazının tadını çıkartmak yerine, “Euro-Dolar almış başını gitmiş, adam hâlâ karavanları feribotla taşımaktan bahsediyor...” diyen muhafazakârlar oluşturuyor. Hepsine saygımız sonsuz elbette. Bu sonunculara, (yani benim uzayda yaşadığımı zanneden kesime...) “soğuk savaş dönemi”nin, şu meşhur “antikomünist” fıkrasını hatırlatmakla yetineceğim...
Hani ormanda, hayvanlar dört bir yana kaçışıyormuş da… Maymun, kaplumbağa ailesinin reisine sormuş: “Hayrola neden kaçıyorsunuz ?” Kağlumbağa cevap vermiş: “Komünistler geliyormuş ! Ben kaçmayayım da kimler kaçsın ?” / “Eee sana ne komünistlerden ?” / “Sana ne olur mu ? Benim evim var, hanımın var, çocukların da maşallah birer tane… Bir ellerine düşersek; perişan ederler bizi…” Ardından bakmış leylek ailesi de göçüyor. Soru aynı, yanıt benzer; “Sana ne olur mu ? Ben her sene yurtdışına gider gelirim, hanım da, çocuklar da öyle… Ellerine düşersek ne olur halimiz ?” Hafiften telâşlanmaya başlamış maymun… Bakmış leopar ailesi de kaçıyor. Soru aynı, yanıt benzer; “Sana ne olur mu ? Benim kürküm var, bey’in de öyle; çocukların bile var… Canımıza okurlar, bir ellerine düşersek…” Duyduklarından hayli gözü korkan ve panikleyen maymun da, kaçanların arasına karışmış ve başlamış hoplaya zıplaya terk etmeye ormanı. Yolda, çaktırmadan sıvışan ”Ormanlar Kralı”na rastlamış. Bu kez Aslan sormuş: “Hayrola maymun kardeş, neden kaçıyorsun ?” Maymun cevap vermiş: “Herkes neden kaçıyorsa ondan kralım… Komünistler geliyormuş !” Aslan bıyık altından gülmüş; “Diğerlerinin kaçmak için çok haklı sebepleri var” demiş; “senin zaten her tarafın (?!) açıkta… Cep delik cepken delik ! Komünistler sana ilişmez... Otur bir ağacın gölgesine keyfine bak…”
Demem odur ki, “gerçek dertlerinin farkında olmayan bir millet”in, döviz hareketlerinden bu kadar endişelenmesi, tuhaf geliyor bana... Muhalefetin olmadığı bir memlekette, “sermayenin el değiştirmesi” süreci, takvimine uygun bir şekilde işliyor. Olan biten bundan ibarettir...
Paylaş