Paylaş
“Küçük dev adam” demek istediğim filân yok. O tamamen başka bir şey.
“Küçük Dev Adam” 1970 Amerikan yapımı komedi tarzında bir kovboy filmiydi.
Çeşitli yarışma ve festivallerde 5 ödül aldı, 7 farklı ödüle de aday gösterildi.
Senaryosunu (Thomas Berger’in 1964 tarihli aynı adlı romanından uyarlayarak) Calder Willingham yazmıştı, Arthur Penn’di filmin yönetmeni.
Başlıca rollerde Dustin Hoffman, Faye Dunaway ve (gerçek bir Kızılderili şefi olan) Dan George oynamıştı.
Meraklısı hatırlar, “Küçük dev adam” lâfı da kızılderililerin Hofmann’a taktığı isimdi.
Ama asıl önemli vurgu filmin tanıtım sloganındaydı ve şöyle deniyordu:
“Küçük Dev Adam ya tarihin en gözden kaçmış kahramanıydı ya da muazzam bir yalancıydı!”
Film 1972’de ülkemizde de gösterime girdi. Bir müddet “boyundan büyük işler yapanları” tarif niyetiyle dolaşımda kaldıysa da sonradan “olur olmaz işler ve kişiler için” kullanıldı ve ucuzladı “Küçük Dev Adam” yakıştırması... Oysa benim anlatmak istediklerim böyle içi boşaltılmış bir kalıpla çıkmamalı vitrine. Çünkü 15 yılı geride bırakan “Dev Ajans’ın sahibi”nden bahsedeceğim bugün.
Öyle her “eskimiş”in başına vıcık vıcık yapıştırdığımız gibi “duayen” (TDK’ya göre aksaçlı) filân değildir, bilemedin 50 yaşındadır zaten.
“Düzmece meydan okumalar” ile her taşın altından çıkıp, “İlk defa biz” diye çığırtkanlık yapanlardan hiç değildir.
Oysa, “bütünleşik pazarlama iletişimi” konusunda öncülüğü, (2 taşın arasına sıkıştırdığı) radyoculuğu ve sinemacılığı bile vardır.
“Meslekte başarılı olunca beni ‘Senin ajans sahibi olman lâzım’ diye gazladılar, onları esefle kınıyorum... 15 yıllık ajans hayatı ömrümün en az 15 yılını almıştır” diyecek kadar açık sözlü ve kendiyle barışıktır.
Deneyimlerini üniversitede gençlerle paylaşacak kadar “bol gönüllü”, “Zenginliğim dostlarımdır” diyecek kadar beklentisiz, bir ömür verdiği “gönüllü sosyal sorumluluk projeleri” için “bir kasa portakal dağıtıp-yiyenlerle onun önünde fotoğraf çektirmeyecek” kadar edepli, “cüssesiyle tezat küçücük masasında çalışır” diye hicvedilecek kadar sevilmiş, başı sıkışanın, “Bizim Erhan” dediğidir sadece...
Fazlasına ihtiyacı da yoktur zaten.
Buna karşılık, İzmir adreslidir!
“Küçük olsun benim olsun diyenlerin şehrinde”, “İzmir’de, İzmir için, İzmirliler tarafından” diye büyük düşünür.
“Sektördeki garabet”in aksine eli kolu buradan İstanbul’a uzanır, burada yaşar ama İstanbul’da fuar düzenler.
BKM’nin İzmir temsilcisi olarak köprü vazifesi üstlenir (gözden kaçmış) “Büyük Dev Adam”...
“Refik Fersan’ın, güftesi Cenap Muhittin Kozanoğlu’na ait Acemkürdî bestesini elbet dinlemişliği vardır” dedim kendi kendime. Üstüne, “İnşallah seviyordur” diye de ekledim. Zira, buradan kendisi için bir “15’inci yıl hediyesi” çıkartmak niyetindeyim. “Rüzgâr uyumuş ay dalıyor her taraf ıssız” diye başlasa da şarkı, sanatseverler tarafından, “Ey gözlerinin rengi kadar kalbi güzel kız” diye seslenen eşsiz nakaratı ile hatırlanır daha çok. İşte, ilhamı buradan alacağız. Üstüne, tasavvufta, “Allah derdini (yani aşkını, feyzini) artırsın” diye (pek makbul) bir deyim olduğunu hatırlayacağız. Ve bu ruh hali içinde samimiyetle sesleneceğiz: “Nice senelere” diyeceğiz, “Ey gölgesinin derdi kadar kalbi büyük dev...”
Paylaş