Paylaş
“9 Eylül”e rastlayan yazıların birinde;
“Bakın, Konstantinos Kavafis,
Cevat Çapan çevirisinde, ‘Şehir’ için neler diyor ?”
diye hayıflanmışım...
“...Yeni bir ülke bulamazsın,
başka bir deniz bulamazsın / ‘Bu şehir arkandan gelecektir’.
Aynı mahallede kocayacaksın; aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. /
Başka bir şey umma... /
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte, /
Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de...”
“Bu şehir arkandan gelecek” kalıbı,
başka kaç şekilde kullanılabilir fikri, içime dert oldu İzmir için...
Sadece Nihavend bir tereddüt içeren kaygı,
“Bu şehir arkandan gelecek”(mi acaba ?), diye dile getirilebilirdi, meselâ...
Niyet, bir koşula bağlanabilirdi;
“Bu şehir arkandan gelecek”gelmesine ama... “Ama”sı var işte !
Akıl öğreten bir “felâket tellâllığı”na kapılabilirdi insan;
“Bu şehir arkandan gelecek” sanıyorsan, çok yanılıyorsun...
Had bildiren bir iddia ve küstahlığa da bürünülebilirdi:
“Bu şehir arkandan gelecek” diye daha çok beklersin...
Tadını kaçırmadan, dostane bir ikaz ile yetinilebilirdi
Nasıl olsa, “Bu şehir arkandan gelecek” diyenlere inanma !
Mekân ıskalanıp, zaman ön plâna çıkartılabilirdi:
Bu sefer de, “Bu şehir arkandan gelecek” (mi acaba ?)
Uyku kaçırsın diye üstelenebilirdi:
Her gece rüyalarına giriyor değil mi ?
“Bu şehir arkandan gelecek” (mi, gelmeyecek mi ?) diye...
Gönül istiyor ki,
“öyle şeyler” yapılsın ki,”
bütün şehir arkanızdan gelsin.
Hani, “öyle uzun sürdü ki ilkbahar,
bütün kış devam etti...” tadında.
Yerel seçimler yaklaşırken,
yine bir “9 Eylül” öncesi,
“Bu şehir arkandan gelecek mi ?”
diye sorayım dedim...
Bakalım, kimler üstüne alınacak ?
Paylaş