Paylaş
BU yazıyı “Kadir Gecesi” yazıyorum; sizler cuma günü okuyacaksınız.
Az önce,
“Kadrini bilmedikten sonra...
Gece olmuş, gündüz olmuş ne fark eder?
Yine de ışıklı olsun... Huzurla...” diye tweet attım; aklımca not düştüm sosyal medyaya...
Kendimce,
İyi bir lâf oturttuğumu düşünüyordum ki, gözüm, hariciyeci bir arkadaşımın tweetine takıldı; “Cennete gitmek isteyenlerin, cehenneme çevirdiği bir dünyadayız...”
Teslim oldum...
Derken, bir okul arkadaşımın cümlesi daha çarpıcı geldi:
“Günlerdir orucu neyin bozduğunu tartışıyoruz. Sessizlik orucu bozuyor. Susmayın bağırın. İnsanlık ölüyor...”
Tam, “yazıyı nasıl bağlasam” diye düşünmeye başlamıştım, ekrana, TV’deki program arkadaşımın cümlesi düştü:
“Hep beraber dua edersek barış gelir mi? Tüm kalbimizle dilersek acılar son bulur mu?”
Eurovision Şarkı Yarışması galibi Nicole, “Ein bißchen Frieden / Biraz(cık) Huzur” diyordu 1982’de...
Onun bile üzerinden otuz yıldan fazla geçmiş; binlerce yılın demini kim hatırlayacak?
Öğrenemiyoruz... Öğrenemeyeceğiz...
Yine de...
“Çıkmadık canda ümit vardır” diyenlerdenseniz, Fazıl Say’ın “İlk Şarkılar” albümüne uzansın eliniz. Muhyiddin Abdal’ın nefesinden bir bölümünü kullanmış sanatçı. (Orkestrasyon, Fazıl Say / Cem Adrian, etnik vokal Güvenç Dağüstün, bariton / Burcu Uyar, koloratur soprano Selva Erdener, lirik soprano).
Hani, sesini de biraz açın derim:
“İnsan insan derler idi
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyü söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim
Kendüzünde buldu bulan
Bulmadı taşrada kalan
Canların kalbinde olan
İnanç nedir şimdi bildim
Muhyiddin eder hâk kadir
Görünür her şeyde hâzir
Ayan nedir pinhan nedir
Nişan nedir şimdi bildim...”
Paylaş