Paylaş
Bir sonraki açılışın “büyük harfle başlayacağını” hissettirmelidir. Gel gör ki, bazen açılışlar kapanış, kapanışlar da açılış gibi gerçekleşir. İşte bu pencereden bakınca, 30. İzmir Avrupa Caz Festivali’nin kapanışı, “kapanış” gibi oldu. Hani denir ya, “bazı konserler yazılamaz...” Yazarsanız, bazı romanların sinemaya aktarılmasında yaşanan hayal kırıklığına benzeyiverir; cam kırıklarının ortasında kalıverirsiniz sonra. İşte onlardan biriydi. Elbette, “yazılamaz mı, yazılmaz mı?” münakaşasını açmak da mümkün. Barselona ve Selânik’e benzettikleri “uyuyan güzel İzmir”in geleneğine göre, “yazılmaz!” Yerel medyanın, çok daha önemli işleri ve gündemi vardır çünkü. Çeyrek asırdan yarım asıra koşan bir Caz Festivali, “Bregenz kasabasında yaşayanlar” kadar umurunda değildir. Bir ben yazarım bu köşede. Bazen birkaç kişi daha ki, onların da adı-sanı bellidir; değişmez. Dolayısıyla, “yazılabilir ya da yazılamaz” olanı kaçıranların, konseri duyabilmek için çok fazla da seçeneği yoktur. Ne bulursa onu okur. Demem o ki, ben bir sanat eleştirmeni değilim sevgili okuyucu; “mecburen yine benimle idare edeceksiniz...”
MÜZİĞİN ÖTESİNDE BİR ŞEY
KORA JAZZ TRIO, Piyano’da Abdoulaye Diabate, Kora’da Cherif Soumano ve Perküsyon’da Adama Diarra’dan oluşuyor. Senegalli sanatçılar, “...biz müzik yapmıyoruz. Müziğin ötesinde bir şeyler arıyoruz, müzik -buna ve bana- ne katabilir onun peşindeyiz” diye soranlardan. Bu sorudan, şunu anlamak, ise, dinleyenin sorumluluğunda: “Griot olmayı seçemezsiniz, Griot olarak doğarsınız” Dahası, açık açık “...elbette müzikal temayı çalıyoruz ama bu sadece sohbet için bir bahane. Sahnede kalıcı olan diyalogtur. Bu bizim iplik eğirme şeklimiz. Grubu ileriye götüren şey doğaçlamadır. Herşeyden önce, sahnede 3 solistin buluşmasıdır” diye ısrar edenlerden.
Topluluğa adını veren ve sahneyi de asıl titreten “Kora” çalgısı, Batı Afrika müziğinin “alametifârikası” kabul ediliyor. Senegal, Mali, Gine Bissau ve Gine’de çalınan koranın, Gambiya’da ortaya çıktığına inanılıyor. Hayvan derisi kaplı yarım bir su kabağına sabitlenen uzun bir silindirde yer alan, 21 telden oluşuyor. “Gitar ve arp arasında bir sesi var” dersek, yalan olmaz.
Geleneğin bir parçası olan “Kora”, Batı Afrika’da hikâye anlatıcılığı yapan, sosyal kast sisteminin parçası olan ve bir nev’i halk ozanı sayılabilecek, “Afrika’nın hâfızası denilen Griotlar”, (Kouyate, -Diabate-, Konte, Cissoko gibi soy isimlerine sahip, belirli aileler...) tarafından çalınırmış. İşin ucu 13. Yüzyıla kadar uzanıyor. Kora ile söylenen şarkılar ve daha doğrusu kuşaktan kuşağa aktarılan hikâyeler, Afrika sözlü tarihinin ve kültürel hafızasının korunmasında vazgeçilmez olarak değerlendiriliyor. Bugün bile, düğün ve cenazelerde hikâye anlatıcılığı yapan Griotlar, uzlaşmacı, bilge ve şair yönleriyle öne çıkıyormuş. Ama, yabancı müzik tarzlarının da etkisiyle popülaritesini büyük ölçüde kaybetmiş durumda.
KABİLENİN GENETİK MİRASI
Biz Perşembe akşamı sahnede şunları gördük: Yaptıkları cazdaki baskın ve ayrıcalıklı karakteri, grup isimlerinin kalbine yerleştirmişler; tabiî bunun tam tersi de geçerli. Ve bir kere daha inandım ki, sahnede eğlenen insanların, bu işi öyle çalışarak, provayla filân yaptıkları yok. Bu kusursuzluğun resmi, “kabile aşamasının genetik mirası”nda gizli. İç içe geçmiş, (abartısız) onlarca ritim, esirgenmeyen bir ezgi paleti, sizin hayal gücünüze bırakılmış kostüm, renk ve tütsüler... Sol eli, belirgin biçimde daha güçlü (ve yine şapkasını kıskandığım) bir piyano, “şeytan bunun neresinde ?” diye sorduran bir kora ve ellerin, bagetsiz enerjisini bir başka taşıyan perküsyon.... Zaten sanatçılar da, program kitapçığına, son cümleyi şöyle yazdırmışlar: “Mavi nota sadece bir nota değil, bir renktir...” İşte İKSEV’e, 30. Yıl’da, sadece bu cümleyi bize yaşattığı için bile teşekkür edilmelidir. Bu satırların yazarı ise, yazısını şöyle bitirmek istiyor; “Bakmayın adının -Avrupa Caz Festivali- olduğuna, hepimiz biliyoruz ki -zarlar hileliydi-”. Aslında, “Caz Afrikadır...” Ömrümüz varsa, seneye “büyük harfle” başlamak üzere.
Paylaş