Adnan Saygun ve ENGELSİZMİR

BEN kim, Adnan Saygun hakkında yazı yazmak kim? Olsa olsa, (o da uzun atlayarak) bir “derleme”nin altına imza atabilirim.

Haberin Devamı

 

İzmir’in önemli din bilginleri yetiştirmiş köklü ailelerinden birine mensuptur. Şehrimizdeki Millî Kütüphane’nin de kurucuları arasında yer alan öğretmen Mahmut Celalettin Bey’in oğludur. 4 yaşındayken eski yazıyı yazar ve okurdu. Önce Karantina’daki yeni açılan ilk mektebe gitti. Bir yıl sonra şehrin merkezindeki İttihat ve Terakki Mektebi’ne geçti. Eski adı Hadika-i Maarif olan, ilk ve orta öğretim veren, Sultanî’ye eşdeğer bu okulda 13 yaşında iken İsmail Zühtü Bey ile nazariyat, Bay Rosati ve Tevfik Bey’le piyano çalıştı. 1922’de Macar Tevfik Bey’in öğrencisi oldu. 1925’te Fransız La Grande Encyclopedie’den müzikle ilgili makaleleri çevirerek birkaç ciltlik bir musiki lûgatı meydana getirdi.

Haberin Devamı

Beyler Sokağı’nda bir kırtasiye dükkânı açıp nota satmayı da denemekle birlikte orta dereceli okullarda müzik öğretmenliği yapmak için açılan sınavı kazanarak 1926’dan itibaren bir süre İzmir Erkek Lisesi’nde müzik öğretmenliği yaptı. 1928’de hükümetin müziğe yetenekli gençler için açtığı sınavı tekrarlaması üzerine kaçırdığı fırsatı ikincisinde yakaladı ve devlet bursuyla Paris’e gönderildi. Vincent d’Indy ile kompozisyon, Eugene Borrel’le füg, Madame Borrel’le armoni, Paul le Flem’le kontrpuan, Amedee Gastoue ile Gregoryen ezgileri, Edouard Souberbielle’le org çalıştı. Paris’teyken bestelediği Opus 1 sıra numaralı Divertissement adlı orkestra eseri 1931’de Paris’teki bir beste yarışmasında ödül kazandı ve Gabriel Pierne yönetimindeki Colonne Orkestrası’nca önce Paris ve Varşova, daha sonra da Rusya ve Belçika’da seslendirildi. Böylece, Cemal Reşit Rey’in Paris’te seslendirilmiş bulunan 3 eserinden sonra yurtdışında icra edilen 4’üncü Türk orkestra eseri oldu.

Aynı yıl Türkiye’ye dönüp bir süre Musiki Muallim Mektebi’nde müzik öğretmenliği yaptı, müzik imlâsı ve kontrpuan dersleri verdi. Atatürk’ü İzmir’e girişinde 15 yaşında bir çocuk olarak kalabalıkların arasından görmüştü, 27 yaşında huzuruna bir eğitimci ve musiki adamı olarak çıktı. 1934’ün bahar aylarında Gazi’nin isteğiyle 6 hafta içinde İlk Türk operasını besteledi. Devlet sanatçısı ünvanını alan ilk kişidir.

Haberin Devamı

Çoğunlukla röportaj önerilerini reddetti. Hayatını, eserlerini ayrıntılarıyla anlattığı 3 kapsamlı röportajdan en uzunu Sadun Tanju’yla 1989 baharından yazında birkaç buluşmayla yaptığı söyleşiydi. Ölümünden sonra Gösteri Dergisi’nde özeti yayımlanan bu konuşma daha sonra bestecinin biyografilerine kaynak oldu. Saygun’un ayrıntıyla hayatını anlattığı, zaferlerinden ve hayal kırıklıklarından söz ettiği konuşmanın tam metni 21 yıl sonra, 2012 yazında Pan Yayınları’nca, “Adnan Saygun’larda Çay Sohbetleri” adıyla kitaplaştırıldı. Müzik tarihimizde “Türk Beşleri” olarak anılan besteciler arasında yer aldı ve adı, her zaman, “bir köşe yazısı”na sığdırılamayacak kadar çok şeyi çağrıştırdı.

Haberin Devamı

O kadar ki, ayakta alkışlanacak bir vefâ örneği olarak, “İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kente armağanı ve teknik ve akustik bakımından da Türkiye’nin en iyisi” olarak tasarlanan bir sanat merkezine “Ahmed Adnan Saygun” adı verildi, 27 Aralık 2008’de kapılarını sanatseverlere açtı.

Lâfı biraz uzatmış ve dolaştırmış olabilirim. Ama derdimi daha kısa ve etkili anlatmam mümkün değildi. O halde sıkı durun: İşte, hayatını yukarıdaki satırlarda üstün körü özetleyebildiğim “Usta”nın adını verdiğimiz sanat merkezinin asansörleri “Hizmete girmesinden 8 yıl sonra hâlâ çalışmıyor.”

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ilkini 2013’te uluslararası katılımla gerçekleştirdiği “ENGELSİZMİR Kongresi”nin ikincisi 2016’nın Kasım ayında düzenlenecekmiş ya, “Hani” diyorum, “önce konserlere gelen yaşlıları bir üst kata asansörle çıkartmayı başarsanız da, kongreye konuk çağıracak yüzünüz olsa...”

Yazarın Tüm Yazıları