Paylaş
“Tahir Hoca’nın, rengini bile hatırladığım bermuda şortu üzerinde; beni kucağına aldığı” fotoğrafı çok severdim oysa... Ulaşabildiğim karenin arkasında; “Foto Necati Ender - Burhaniye... Telefon: 42” kaşesi var. Belime geçirdiğim “simit” ile denizde çabalıyorum. Annemin el yazısıyla da “12 Temmuz 966... Altın Camp, Nihat Yüzerken...” notu düşülmüş.
İlk gittiğimde 4-5 yaşlarındaydım. Aradaki, birkaç ziyareti saymazsak; “Mahrutî” (...ki herkes Kızılay çadırı diye isimlendiriyor şimdi) çadırlarda ilk kaldığım tarihten tam 52 yıl sonra, bu hafta sonu, “Altın Kamp”ta, yıldızların altında uyudum.
29’u yurtdışından 120 Camper ve Kaplumbağa, “8. Balkan VW BUS BULUŞMASI” için Burhaniye – Ören’de bir araya gelmeseydi, belki de daha yıllarca, bu eski “gözde”yi ıskalamaya devam edecektim.
Kendi değerlerimize karşı “kayıtsızlığımız ve kıymet bilmezliğimiz” zaten meşhurdur ama; haydi abartalım biraz... Meraklısı, (çok lâzımmış gibi) ABD’deki “Route 99”u bilir meselâ... Uzaylıların misafir edildiği söylenen ve gözlerden saklanan “51. Bölge” hakkındaki her haberi izleyenler az değildir aramızda... Adı, tadımdaki “69. Fıçının en iyisi olduğu” efsanesine kadar uzanan “Vat 69”un da kendine göre damak tutkunları vardır. Ama, bir “kilometre taşı” niteliğindeki “99 Numaralı Tesis”ten haberi yoktur kimsenin.
21. yüzyılın 18. senesinden bakınca, (TripAdvisor, Booking.com, TOMTOM Navigator vd. çağında yani...) çok önemli gelmeyebilir bu ayrıntı; özellikle biraz “genç gözler”e. Oysa, yazının başındaki siyah-beyaz fotoğrafta adı geçen Tahir Hoca (ALTIN) ve eşi Melahat Hanım’ın daha 1960’larda yarattığı bir “başarı öyküsü”dür, bana bu satırları yazdıran...
“...Turizm Bakanlığı tarafından 1963 yılında belgelendirilmiş; “Türkiye’nin 99 numaralı turistik tesisi”dir; Altın Kamp... O tarihte ülkemizde işletmeye açılan diğer 98 belgeli turistik tesisin yüzde sekseni, şehir otelleri olduğu için, bu ayrıntı daha da önemsenmelidir. Altın Kamp, deniz kıyısında tatil amaçlı olarak kurulan ilk yirmi tesisten biri olmanın yanı sıra, Türkiye’nin ilk kamping/motel tesisi olarak da bilinmektedir...”
“Sadece ‘yerel düşünebilen’ yerel yönetimlerin başına ördüğü çoraplara, bazı ufuksuz siyasetçilerin üç kuruşluk hayalleriyle hırpalanmış yıllara rağmen, bugün Altın Kamp, hâlâ ilk günkü heyecanı, kuruluş idealine sadık aile işletmesi sadeliği, çevreci duruşu, doğayla kucak kucağa olan coğrafyadaki eşsiz kumsalı, kampingi, küçük oteli, restoran ve kafeleri ile ‘sürdürülebilir turizm’ fikrine hizmet etmeye devam ediyor...”
“...İçinde 3 aile odası bulunan 18 odalı bir küçük oteli, 200 kamping ünitesine (dikkat buyurun -yazıyla ikiyüz- kamping ünitesine...) hizmet verebilecek kapasitede gölgeli kamping alanı, istenirse hazır kurulmuş-döşeli kiralık çadırları, ağaçlardan gökyüzünü göremeyeceğiniz (gördüğünüzde de sadece yıldızlara uzanan...) 30.000 metrekarelik yeşil dokusu, körfezdeki gün batımı, (Melahat Altın'ın tariflerine göre taze hazırlanmış...) geleneksel Türk ve Akdeniz Mutfağının faydalı, hafif, katkısız ve lezzetli ev yemekleri, nihayet; tüm binalarıyla 2013’te dahil edildiği ‘DOCOMOMO Uluslararası Mimarlık Listesi’ne kabul edilme ayrıcalığı...” ile Altın Kamp, değişen dünyaya açıkça direniyor. Hem kurucusu Tahir Altın’ın ekolojik felsefesini, hem de kalıcı bir doğa koruma projesi olma yönündeki ‘farkındalığı’nı koruyarak...”
Hasbelkader, yurt içi ve dışında, “motorkaravan”la epeyce kilometre yapmış biri olarak, “evsahiplerimiz”in, hiç de homojen olmayan onca kalabalığa rağmen, bu satırları yazdığım saatlerdeki, bitmek tükenmek bilmeyen “hizmet, temizlik, güleryüz ve pozitif enerji” üretme becerisine ve genetik alışkanlığına şapka çıkartıyorum.... Alaçatı ve benzeri beldelerin “kaybedilmiş bölge” tavırları yüzünden, yüzünü (haklı olarak) Yunan Adaları’na dönenlere sesleniyorum: “99 Numaralı Tesis”te, “altın bulmuş” gibi olabilirsiniz. Benden hatırlatması...
Paylaş