Paylaş
Abdullah Öcalan: “Kutluyorum. Selamlarımı iletin. Akçakale’nin karşısındaki çatışmayı da anlamak istiyorum. Niçin orada YPG’nin dışında gelişiyor? Gözükmüyorlar mı, yoklar mı, anlamak istiyorum. Bir de Leyla meselesi var. Sanırım Hakan Bey sizinle paylaşmış. Ayrı ayrı düşüncelerinizi bilmek istiyorum. Danışmanlarını tanıyor musunuz?”
Leyla Zana
Sırrı Süreyya Önder, İdris Balüken, Pervin Buldan: “Tanımıyoruz.”
KARARLI, ACIMASIZ CANİ
Bu diyaloğu yazmamın nedeni, 2013-2015 yılları arasında yaşanan ve sonu 700’den fazla şehidimizin canına mal olan “açılım sürecini” hatırlatmak ve terör örgütü PKK ile elebaşı Öcalan’ın acımasız, soğukkanlı bir cani olduğunu göstermek içindir.
Konuşma içeriğinden, Öcalan’ın Leyla Zana’yı HDP heyetiyle birlikte ziyarete beklediği, Zana’nın ise bu ziyareti danışmanlarıyla yapmak istediği anlaşılıyor. Bunun üzerine, “Danışmanlarını tanıyor musunuz?” diye soran Öcalan, görüşmede HDP heyetine Leyla Zana hakkında görüşlerini de soruyor.
Sırrı Süryya Önder, “Bence kendisiyle fazlaca meşgul. Ortak çalışma bilinci yok. Her an kontrolsüz bir tavır geliştirip süreci zora sokabilir” diyor. Önder’in bu tavrına karşılık, yine de Pervin Buldan, Leyla Zana’ya yakın durarak kendisine bir şans daha verilmesini istiyor.
Ama benim anlatmak istediğim, konuşmanın içeriğinden çok Öcalan’ın HDP heyetine söylediği ve Leyla Zana’yı hedef alan, “Bütün hünerlerini Sırrı Bey gibi, Pervin Hanım gibi ortaya koyacak. Biz siyasi bir hareketiz. Siyasetle oynarsa canıyla öder” şeklindeki acımasız sözleri...
Bundan daha kararlı, bundan daha acımasız söz bulamazsınız. Bu sözlerin ne anlama geldiğini yalnız Öcalan’la görüşenler değil, bölgede yaşayanlar ve tabii Leyla Zana da biliyor.
DEMİRTAŞ’IN KAHVALTI TEKLİFİ
Nitekim PKK’nın gölgesindeki siyasi çizgisinde, “ayrılık” değil ama zaman zaman “aykırılıklar” yapan Leyla Zana, 2015’ten beri köyünde bahçesiyle uğraşıyor, köşesine çekilmiş durumda.
Leyla Zana örneğini vermemin nedeni son zamanlarda eski HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın adı etrafında dolaşıma sokulan, “Yeni bir sol parti kuracak” söylentisidir.
Özellikle HDP için, “PKK’nın siyasi uzantısıdır” diyen İP Genel Başkanı Meral Akşener’e yönelik, “Örneğin, siyasi amaçla bir araya gelmeden önce tüm liderler, sırf aile ziyareti kapsamında ve insani ilişki çerçevesinde, bir kahvaltı için herhangi bir liderin evinde buluşarak birbirlerini daha yakından tanımaya, daha iyi anlamaya gayret edebilirler. Mesela ben dışarıda olsaydım bir sabah Başak ile birlikte Meral Hanım’ın kapısını çalar ve ‘Kahvaltıya geldik’ derdim” sözleri yeni bir siyasi arayış olarak değerlendirildi.
Meral Akşener’in de Demirtaş’ın kahvaltı önerisine, “Ama şunu söylemek isterim. Güneydoğu’da şöyle bir gelenek var, kan davalınız bile olsa kapınızı çaldığı zaman içeri alırsınız. Evin en yaşlısı tarafından karşılanır. Sonra kapıdan çıkıp gittikten sonra davanız devam eder. Güneydoğu’nun böyle bir özelliği var” sözleriyle karşılık vermesini “yeni ittifak” olarak yorumlayanlar bile çıktı. Ancak nedense HDP, Demirtaş’ın sözlerine hiçbir tepki vermedi.
SESSİZ HDP’DEN CEZAEVİ ZİYARETİ
Normal koşullarda Demirtaş bir parti kuruyorsa, olumlu ya da olumsuz bir cümle sarf etmek en doğal hakkı, eğer yanına çekmeye çalışacağı kitle HDP seçmeniyse göreviydi. Ama onlar sessizliği seçti.
Türkiye’deki tüm siyasi partiler için her seçenek masadadır, bazen ilkesizliğe varan işbirlikleri de yaşanır ama Demirtaş’ın HDP’ye rakip olacak bir siyasi parti kuracağını söylemek, gerçeği görmemek hatta hayalcilikten de ötedir. Bu HDP’yi, HDP’yi yöneten PKK’yı tanımamaktır.
Bir televizyon programında bu konu tartışılırken, “Değil Demirtaş, kim olursa olsun, PKK’ya rağmen siyaset yapamaz. PKK izin vermezse parti kuramaz. Kurarsa, bırakın partiyi, ne kendisinin ne ailesinin can güvenliği kalmaz” demiştim.
Demirtaş’ta PKK’ya rağmen siyaset yapma cesareti olsa bunu 7 Haziran 2015 seçimlerinde yüzde 13.5 oy ve 80 milletvekiliyle TBMM’ye girdiğinde kullanırdı.
TEKRAR: HDP YOKTUR, PKK VARDIR
Nitekim haftalarca sessiz kalan HDP Eşbaşkanları Mithat Sancar ile Pervin Buldan, 13 Eylül günü Selahattin Demirtaş’ı tutuklu olduğu Edirne Cezaevi’nde ziyaret ettiler. Çıktıklarında Demirtaş’ın ağzından şu açıklamayı yaptılar: “Ben siyaseti, hayatı bu partide öğrendim. Bu partide mücadele ettim, büyüdüm, yürüdüm. Dolayısıyla benim partim dışında herhangi bir mecrada, HDP dışında herhangi bir arayışta adımın geçmesi beni üzer hatta öfkelendirir. Ben mücadeleyi bu partide ve önceki partilerde öğrendim, buralarda yürüttüm. HDP benim için siyasette her şeydir. Ben sadece fiziksel değil kalben de her an partinin her kademesinde bulunuyor hissederim kendimi.”
Dolayısıyla ne HDP’den “Türkiye partisi” ne de Demirtaş’tan “bağımsız bir lider” yaratmak mümkündür. Gelmiş geçmiş parti yöneticileri asla kişisel inisiyatif kullanamazlar, devlete her hakareti ederler, PKK’ya terörist diyemez, ağızlarını açamazlar. HDP, terör örgütü PKK’nın siyasi koludur. Kısacası: HDP yoktur, PKK vardır.
Paylaş