Paylaş
Demirtaş o bölümde Bekes isimli bir çocuğun, terör örgütü PKK/KCK’nın 2016’daki çukur ve hendek eylemleri sırasında ölü ele geçirilen “PKK/KCK Cizre Demokratik Halk Meclisi Başkanı” amcası Mehmet Tunç ile babası Orhan Tunç’tan söz ediyor.Kitabında Orhan Tunç’un adını “Ahmet Tunç” olarak yazan Demirtaş, Orhan Tunç’un Bekes isimli oğlunun 28 yaşına gelip doktor oluşunu anlatıyor.
PKK ile ortak hayallerini “kurgu” süsü vererek gizlemeyi amaçlamış olmalı ki Orhan Tunç’un adını “Ahmet Tunç” olarak yazmış. Buna karşın Demirtaş; PKK üyelerinin 2017’de örgüt yönetimine geçtikleri raporlarda “Bodrumlarda direne direne şehadete ulaşacaklarını ama teslim olmayıp diz çökmeyeceklerini haykıran Mehmet Tunç yoldaşların bizden isteği, talimatı onlardan alınan direniş bayrağının zaferle buluşturulmasıdır” şeklinde övülen “Mehmet Tunç” adını açık olarak kayda geçirmiş.
İSİMLER GERÇEK, HAYALLER ÇÖP
Demirtaş’ın kitabında anlattığı hikâye, Bekes’in 28 yaşına geleceği 2044’te Cizre’de geçiyor. Demirtaş’a göre o tarihte özerklik çoktan ilan edilmiş, düzen buna göre kurulmuş, PKK’nın projesi olan “kent konseyi” ve “mahalle meclisleri” hayata geçirilmiş, burada alınan kararla anadilde eğitim yapılmaktadır.
Demirtaş’ın kafasına göre, 28 yaşındaki doktor Bekes, yine kent konseyinin aldığı kararla, Harvard Üniversitesi’nde, “yerinden yönetim deneyimini” anlatmak için Amerika’ya gidecektir.
Demirtaş, o bölümde Bekes için şöyle bir cümle kuruyor; “Hiç görmediği babası ve amcasına layık olma bilinciyle büyümüştü...”
Bekes, gerçekten de amcası Mehmet Tunç’u ve babası Orhan Tunç’u hiç görmedi. PKK üyesi olan iki kardeş, PKK/KCK yönetiminin talimatıyla 8 Ağustos 2015 ve 10 Ekim 2015 arasında 5 il merkezinde ve 11 ile bağlı 21 ilçede özerlik ilan ettikten sonra 14 Aralık 2015 ile 2 Mart 2016 arasında başlayan çukur ve hendek eylemlerine karşı yürütülen operasyonda 9 Şubat 2016’da ölü ele geçirildi. Bekes, bu olaydan sonra dünyaya geldi.
DEMİRTAŞ BİR BEBEĞE YÖN ÇİZİYOR!
İşin korkunç yanı, Demirtaş’ın PKK’lı babası ve amcası öldürüldüğünde henüz dünyaya gelmemiş olan bir bebek için kitabında, “Hiç görmediği babası ve amcasına layık olma bilinciyle büyümüştü” ifadelerini kullanıp ona yön çizmesi. Kim olursa olsun bir çocuk için elbette babası önemlidir ama Demirtaş, PKK’nın hayalleri için bir çocuğun adını böylesine hoyratça kullanabiliyor.
Oysa bir siyasetçinin görevi, her türlü terör örgütüne, terör eylemine ve terörist saldırıya karşı çıkmaktır.
“Siyasetçi Demirtaş”ın aklına terörist PKK’nın kurbanı olan Bekes gibi, PKK’nın katlettiği binlerce insan ve onların çocukları geliyor mu merak ediyorum.
“Keşke terör örgütü PKK olmasaydı, PKK’nın katliamları meydana gelmeseydi, babasıyla büyüseydi” diyemediği için Bekes’i, sözcülüğünü yaptığı PKK’nın sözde özerklik hayallerinin malzemesi olarak kullanmayı tercih ediyor.
Evet, Bekes büyüyecek, inşallah doktor da olacak. O doktor olduğunda, Diyarbakır Anneleri’nin HDP’ye ve PKK’ya karşı direnişi, güvenlik güçlerinin mücadelesiyle terör tamamen bitirilmiş olacak. Terörist PKK’dan arınmış Türkiye’de, ülkesine ve ailesine faydalı bir genç olarak görev yapacak. Ancak kendisi de evlat sahibi olan Demirtaş bunları düşünmekten çok uzak. Bir de hiçbir vicdan sızlaması göstermeden, kitabı yayınlandıktan sonra yazdığı bir tweet mesajıyla kitabının gelirini onun eğitimine bağışladığını açıklıyor.
PKK’NIN SÖZCÜSÜ, O KADAR
PKK bir terör örgütüdür ve bir dönem yönettiği HDP, PKK’nın siyasi kolu, Demirtaş da bir zamanlar her kesimden insanın desteğini almış olmasına rağmen PKK’nın sözcülüğünden öteye geçememiş bir kişidir.
PKK’nın Türk-Kürt demeden sivilleri, kadınları, çocukları, işçileri, öğretmenleri, doktorları, polis, asker ve korucuları katlettiği saldırılarındaki suskunluğu, 53 kişinin yaşamını yitirdiği Kobani ayaklanmasındaki rolü, çukur ve hendek eylemleri sırasındaki açıklamalarıyla bunu gösterdi. Kitabıyla da bunu sürdürüyor.
Öyle ki Bekes’in hikâyesini anlattığı, anadilde eğitim kararlarının alındığı, özerlik hayallerini dile getirdiği kitabın son bölümündeki, “Sonu Muhteşem Olacak” başlığı bile PKK’nın Sur ilçesi sorumlusu olan çukur eylemleri sırasında öldürülen “Çiyager” kod adlı Cihat Türkan ve PKK yöneticilerinden Murat Karayılan’dan alıntıdır.
KİTAP KARAYILAN’IN İSTEDİĞİ GİBİ BİTİYOR
PKK yöneticisi Murat Karayılan, PKK’nın çukur ve hendek eylemleri ile ilgili başarısızlıklarını anlattığı ve “Cemal Arkadaş” kod adıyla kaleme aldığı, “Bilim-Teknik Çağında Savaş Gerçeği ve Devrimci Savaş Doktrini” kitabında, hem Demirtaş’ın kitabında adını geçirdiği Mehmet Tunç’u övüyor, hem de bu olayın kitaplaştırılması gerektiğini ifade ederken, “Sonu ne olursa olsun muhteşem olacak” diye yazıyor.
Ne tesadüf ki, Demirtaş da “Seher” isimli kitabının son bölümüne “Sonu Muhteşem Olacak” başlığını veriyor.
Karayılan örgüt yayını olan kitabında, “Sonu ne olursa olsun muhteşem olacak” sözünün ise çukur eylemleri sırasında öldürülen ve cenazesine HDP Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan, HDP Siirt Milletvekili Besime Konca, Batman Belediye Eş başkanları DBP’li Sabri Özdemir ve Gülistan Akel’in katıldığı PKK’nın Sur ilçesi sorumlusu “Çiyager” kod adlı Cihat Türkkan’a ait olduğunu şöyle anlatıyor:
“Kısacası Kuzey’de (Türkiye N.Ş.) şehir savaşları bu dile getirdiğimiz biçimde yola çıktı ve düşman en ileri teknikleri kullandı. Düşmanın bu saldırılarına karşı ortaya konan ruh, gerçekten de çok büyük ve önemli bir ruhtu. Her bir şehirdeki direniş ve hatta bazı yaşanan olaylar tek başlarına bir kitap konusu olabilirler. Gerçekten tarihimizde yeni bir sayfa açan direniş yaşandı. Askeri olarak da, kadro duruşu olarak da, halkın tavrı olarak da sahip olunası gereken ruh açığa çıkmıştır. Tabii biz gerillalar açısından değerlendirdiğimizde, askeri direniş açısından Çiyager arkadaşın ortaya koyduğu, ‘sonu ne olursa olsun muhteşem olacaktır’ ölçüsü çok yüksek ve ulaşılması gereken bir ölçüdür. Gerçekten Sur’da gösterilen performans 105 gün boyunca Türk ordusunun bütün teknolojisinin önünde 60 kişiyle dimdik ayakta durmak, çok yüksek bir ruhun göstergesidir. Hem Çiyager arkadaş, hem de o gitmeden önce Berfin arkadaşın duruşu nasıl direnilmesi, düşmana teslim olunmaması gerektiğini ortaya koyuyor. Yine Nüçan Malatya arkadaşın duruşu bunu ortaya koyuyor. Yani öncü ruh ortaya çıktı. Cizre’de Mehmet Tunç ve Asya Yüksellerle birlikte, Rüken, Hoseri, Axin, Harun arkadaşların duruşu bodrumlarda (...) kahramanların duruşu çok büyük takdirlere şayandır. Mehmet Tunç arkadaşın çağrısı, Cizre dışındaki halka dönük çağrısıydı. Belki gerektiği düzeyde cevap olunamadı ama orada bulunanların hepsi en yüksek düzeyde bu çağrının gereklerine cevap oldular. Apocu fedai ruh, bu direnişler şahsında çok büyük bir yükseliş yaşadı.”
Karayılan’ın yazdığı gibi çukur ve hendek eylemlerinde Mehmet Tunç, Demirtaş tarafından kitaplaştırılıyor. Merak ettiğim, kullandığı başlığın telifini PKK’lılara ödedi mi?
Ama bölgede yaşayan herkes biliyor ki PKK telif değil, bir an bile örgüt çizgisinden çıkana bedel ödetir.
Paylaş