Paylaş
İKİ SORU, TEK CEVAP
Kaftancıoğlu’nun hakaret içeren tweet’leri nedeniyle açılan soruşturma ve yargılama sonucunda hapis cezası ile ilgili tartışmalarda iki soru soruluyor.
Birincisi, Kaftancıoğlu CHP İstanbul İl Başkanı olmasaydı, söz konusu soruşturma açılır mıydı?
İkincisi, eğer Kaftancıoğlu CHP üyesi olmasaydı, CHP’liler o tweet’ler nedeniyle onu savunur muydu?
Konuştuğum CHP’liler ikisine de tek bir cevap veriyor: HAYIR.
Birinci soru ile ilgili konuyu biraz detaylandırayım: Kaftancıoğlu 2011-2012 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkan Yardımcısı, 2012-2014 yılları arasında CHP İstanbul İl Başkanvekili, 2016-2018 yıllarında CHP Parti Meclisi üyesi, 13 Ocak 2018’den itibaren de CHP İstanbul İl Başkanı oldu.
Bir anda Kaftancıoğlu’nun eleştiri konusu olan, 2012’den itibaren attığı tweet’ler gündeme geldi. 15 Ocak 2018’de soruşturma başlatıldı.
Yargılama sonucunda;
PKK’nın kurucularından Sakine Cansız ile ilgili attığı tweet nedeniyle silahlı terör örgütünün propagandasını yapmaktan 1 yıl 6 ay,
Kamu görevlisine alenen hakaret etmekten 1 yıl 2 ay,
Cumhurbaşkanı’na alenen hakaret etmekten 1 yıl 16 ay
Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen aşağılamaktan 1 yıl 8 ay,
Halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmekten 2 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Kaftancıoğlu, burada yazmayı bırakın, sokakta söylemeye bile utanılacak tweet’leri hem mahkemede hem de mahkeme dışında savundu.
UMARIM BERAAT EDER
5 Ağustos 2019 günü Posta gazetesindeki köşemde hem Kaftancıoğlu, hem de onun hakkında açılan dava ile ilgili düşüncemi şöyle ifade etmiştim:
“16 Ocak 2018 günü Twitter’da bir kullanıcı CHP İl Başkanı Kaftancıoğlu ile ilgili bir hatırlatma yapmış, ‘Nedim Şener’i tebrik ediyorum, senin nasıl bir pislik olduğunu çok önceden tespit etmiş ve engellemiş’ diye yazmıştı. Ben de o kişiye cevap olarak, Kaftancıoğlu’nu kastederek, ‘Çamurdur bulaşmasın diye...’ cevabını verdim. Kaftancıoğlu CHP il başkanı olur olmaz 17 Ocak 2018 günü avukatına talimat vererek hakkımda Büyükçekmece Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Dilekçede benim Twitter hesabımın kapatılmasını isterken, hakkımda hakaret, iftira, kişilik haklarına saldırı, tehdit, bilişim teknolojileri vasıtasıyla herkesin gözünde küçük düşürme, kişilerin huzurunu bozmaktan dava açılmasını istedi. İfademi verdim, suç duyurusu yapılan Büyükçekmece Savcılığı soruşturmayı tamamlamış ve hakkımda “takipsizlik kararı” vermiş.
Şimdi Canan Kaftancıoğlu, yazdığı saçma sapan ve hakaret dolu tweet’leri nedeniyle yargılanıyor.
Umarım beraat eder, çünkü terbiye ve ahlaktan yoksun olmak ceza gerektiren bir suç değildir. Ayrıca içinde bulunduğu çürümüşlük ceza ile de tedavi edilemez.”
CEZA İSTEYENİN TUHAF SAVUNMASI
İşin tuhafı, Kaftancıoğlu benim hakkımda akıl almaz bir suç duyurusu dilekçesi hazırlatırken, kendisinin attığı o çirkin tweet’leri şöyle savunmuştu:
“Unutmayalım ki siyasilerin, parti başkanlarının diğer insanlara nazaran ağır eleştirilere daha fazla katlanmak zorunda oldukları demokratik toplumlarda geniş bir kabul görmüştür. Bu eleştiriler çok sert, hatta kırıcı, ağır eleştiri abartıya dayalı bile olabilir.”
Ancak yerel mahkemenin verdiği karar bir üst mahkeme olan istinaf tarafından da onandı. Şimdi önünde Yargıtay safhası var. Ben yine bir yıl önceki görüşümü tekrar edeyim, “Umarım beraat eder, çünkü terbiye ve ahlaktan yoksun olmak ceza gerektiren bir suç değildir. Ayrıca içinde bulunduğu çürümüşlük ceza ile de tedavi edilemez.”
Asıl mesele hukuk, yargı değil. Konu, Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi “Vesayet altındaki bir yargının alacağı karar bizim için yok hükmündedir” diyerek geçiştirilecek gibi de değil, insani ve ahlaki…
PKK’lıları övmesi, sözde Ermeni soykırımı, devlete terörist demesi ya da 15 Temmuz darbe girişimine direnenleri aşağılayan twitlerinden birçok örnek verebilirim. Ama bana inanılmaz gelen, aklımın almadığı, mahkemenin gerekçeli kararının 7’inci sayfasındaki 8 numaralı twiti oldu.
Bırakın siyasetçi olmayı bir kadın bir insan olarak diğer kadınları böylesine aşağılayan biri eğer en küçük utanç duymuyorsa ona ne ceza verirseniz verin. Böyle birinin, ağzından düşürmediği “kadın hakları” savunuculuğu inandırıcı gelebilir mi? Farklı siyasi düşünce ve tutumda olduğu için başka kadınları böyle aşağılamak ifade özgürlüğüne girer mi?
Kılıçdaroğlu’nun “yok hükmünde” dediği mahkemenin 68 sayfalık gerekçeli kararını okuduğumda sadece bir kez bu twit için dahi olsa “utanıyorum” kelimesini aradım, yoktu. Aksine kör cahil bir inatla hepsini savunuyor. Hakareti savununca, alacağı alkışların kendisini büyüteceğini zannediyor. Böylelerine ceza gerekmez, çünkü içinde bulunduğu çürümüşlük ceza ile tedavi edilemez.
Paylaş