Paylaş
Oluşturulan nefret iklimini, 2006 yılından itibaren İstihbarat Dairesi Başkanlığı içinde kurdukları “C5” isimli illegal büroda takip eden FETÖ üyesi istihbaratçılar; öldürülmesinden 6 ay sonra 12 Haziran 2007’de başlatacakları “Ergenekon kumpası” için Hrant Dink’i av olarak kullandı.
Trabzon’da, tıpkı Rahip Santoro cinayetindeki gibi, 18 yaşından küçük katile işletilecek cinayet en ince detayına göre planlanmıştı. Rahip Santoro cinayeti, Malatya Zirve Yayınevi katliamı, Danıştay cinayeti gibi Dink cinayeti de FETÖ’cü istihbaratçıların gözü önünde işlenmiş, hepsi de kumpas için kullanılmıştı. Bunlar içinde dünyada en fazla tepki gösterileni Dink cinayeti olmuştu. Bu cinayetle kumpasın alt yapısı artık hazırdı.
Planı da Trabzon Emniyet’ine yardımcı istihbarat elemanı olarak kaydedilen Erhan Tuncel aracılığıyla yürüttüler. Tuncel, Yasin Hayal ve katil Ogün Samast’ı yönlendiriyor, tüm bunlar FETÖ’cü istihbaratçıların gözü önünde gerçekleşiyordu.
BAŞINDA BERE, CEBİNDE TABANCA VE TÜRK BAYRAĞI
Katilin Trabzon’dan yola çıkışından bile haberdardılar. Başında, cinayeti işlerken bile çıkarmadığı beyaz beresi vardı, cebine tabanca ve bir de Türk bayrağı konmuştu.
Plana göre, cinayetten sonra kaçmayacak, olay yerinde Türk bayrağını açıp, slogan atacaktı.
Ama paniğe kapıldı ve kaçtı. Senaryo, yakalandığı Samsun’da gerçekleştirildi. Arkasında Atatürk’ün bir sözü, elinde Türk bayrağı ve jandarma görevlilerinin olduğu görüntüler, FETÖ’cü istihbaratçı polisler tarafından kaydedilmiş, sonra da medyaya servis edilmişti. Senaryo, “Dink’i, Atatürkçüler, milliyetçiler öldürdü” ifadesi üzerinden ilerledi, kısa süre sonra “Ergenekon öldürdü” şeklini aldı.
FETÖ’NÜN TÜRKİYE KUMPASI
Bu tüm Türkiye’ye kurulan bir kumpastı aslında. Evet, onu mahkeme salonlarında tehdit edenler, darp edenler vardı, evet her yerde linç ediliyordu.
Ama, öldürüleceğini bilenler onu korumak yerine cinayeti işleyeceklere yol veriyordu. Bu tüm Türkiye’ye karşı bir kumpastı.
Yazar Ahmet Altan ve yardımcısı Yasemin Çongar’ın yönettiği Taraf isimli gazete başta olmak üzere FETÖ’cü istihbaratçıların yalanlarına alet olanlar algı operasyonlarında başı çekiyordu. “Hrant için adalet için” sloganları atılıyor ama gazeteciler, katledilen meslektaşları için hakikatin peşinde koşacaklarına, FETÖ’cü istihbaratçıların onlara söyledikleri yalanları aktarıyorlardı.
FETÖ’nün gazetecileri de tıpkı istihbaratçıları gibi, bile bile gazeteci Dink cinayetini karartmak için kalem sallıyorlardı.
GİZLENEN DELİLLER VE KURGU ŞEMALAR
Cinayetten sonra FETÖ’cü istihbaratçılar Hrant Dink’in öldürüleceğine dair kendi imzalarını taşıyan istihbarat raporlarını saklıyor, ellerinde şemalarla “olağan şüpheli” olarak gördükleri isimleri katillerle yan yana getirip, savcılara hatta Dink’in yakınlarına ulaştırıyorlardı.
O şemalarda kendi parmak izleri olan “Erhan Tuncel” özenle dışarıda tutuluyordu. FETÖ’cü istihbaratçı, FETÖ’cü hâkim ve savcılar yanında FETÖ’cü gazeteciler, faili oldukları cinayetin üzerini örtmeye çalışıyorlardı.
2008 yılında Milliyet gazetesinde yazdığım haberler ve dava dosyasından ulaştığım belgelerle hazırladığım “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” ve 2010 yılında çıkan “Kırmızı Cuma” kitaplarımla, bugün daha net görülen gerçekleri tek tek anlattım.
FETÖ’CÜ HÂKİMLER İŞBAŞINDA
2012’de FETÖ’cülerin yönettiği mahkemelerde Hrant Dink davasının üstü göstermelik cezalarla örtülmeye çalışılırken, tek bir kamu görevlisi yargılanmadı. 17/25 Aralık 2013 sonrası dosyanın yeniden açılmasıyla gerçekler ortalığa saçıldı.
Benim için de bedeli ağır oldu; yargılanmalar, tehditler, hapis, hakaret ve linç yaşadım ama neredeyse 13 yıl geçtikten sonra bugün gerçek anlaşıldı. 14. Ağır Ceza Mahkemesi, Dink cinayetinin, “FETÖ Silahlı Terör Örgütü’nün talimatları ve örgütün amaç ve idealleri doğrultusunda işlendiğine” hükmetti. Ama ne hikmetse, Dink cinayeti davası 2007-2012 yılları arasında Beşiktaş’ta FETÖ’cü mahkemeler tarafından görülürken salonları dolduranlar, bu kez cinayetin arkasından çıkan gerçek failler yargılanmaya başladığında Çağlayan Adliyesi’ne uğramaz oldular.
Avrupa ülkelerinin barolarından hukukçuların, yabancı gazetecilerin, milletvekillerinin doldurduğu salonlarda yalnızca birkaç vefalı arkadaşı davayı takip etti.
‘KATİL DEVLET HESAP VERECEK’ DİYENLER
“Katil devlet hesap verecek” diye bağıranlar, cinayet işlendiğinde devletin tüm kurumlarını ele geçirmiş olan FETÖ mensupları yargılanırken sessizliğe büründü. Yabancı gazeteciler, yabancı siyasetçiler, diplomatlar, yabancı hukukçular belli ki katili beğenmiyorlardı.
14 Ağır Ceza Mahkemesi, cinayette FETÖ’nün rolünü ortaya koydu ve bu cinayete yol verenlerle ilgili önemli kararlar aldı. Elbette bu kararların, zaman aşımı nedeniyle beraat kararları dahil eleştirilecek yönleri vardır. Bunlara itiraz da edilecektir. Ama gerekçeli karar açıklandığında FETÖ’nün rolünü daha iyi anlayacağımızı düşünüyorum. Şimdi sıra, Hrant Dink cinayeti konusunda 2007 ve sonrası hassasiyet gösteren dünya kamuoyunda. Avrupa’nın, Amerika’nın gazetecileri, siyasetçileri, hukukçuları, ifade özgürlüğü savaşçılarında. Dink cinayetinin arkasındaki yapı; FETÖ ortaya çıktı. Hâlâ onları ülkenizde koruyacak mısınız?
Paylaş