Paylaş
Bu yorumun sebebi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bugün emperyalist Amerika’nın paralı uşağı haline gelmiş PKK’nın yaşattığı teröre, “Kürt sorunu” deyip,PKK’nın siyasi şubesi HDP için “muhatap” ifadesini kullanmasının ardından CHP Milletvekili Yıldırım Kaya’nın şu açıklamasıydı:
“İktidar olduğumuzda Kürtlere ne istediklerini soracağız. Nasıl yaparsak sizin yaşamış olduğunuz sorunları çözeriz, diye soracağız. Sorunun çözümüne ilişkin muhatap HDP’dir. HDP’yi muhatap görmeden, ne konuşsak sorun çözülmez. Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk kurulduğunda Mustafa Kemal Atatürk döneminde Kürt milletvekilleri var mıydı, vardı. Kimlikleriyle Kürtleri temsilen gelmişlerdi. Kürtler, Cumhuriyet’in kurucu unsurudur. 1921 Anayasası bugün uygulanırsa zaten sorun çözülür. Osmanlı’da da bir birliktelik söz konusuydu. Bu sorun bize çok kültürlü, dilli, etnisiteli, inançlı Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine ve ilk Kurucu Meclis’e kadar gelmiştir.”
Aylar geçti ve CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun başlattığı projenin temelleri altı partinin 28 Şubat 2022 günü imzaladığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” deklarasyonundaki şu satırlarla atıldı: “... Ülkemizde hiçbir zaman gerçek anlamda çoğulcu demokrasiye geçiş de mümkün olmamıştır. 1921 Anayasa’nın nispeten kapsayıcılığının peşinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti, sonraki anayasalarında daha dar kalıplara girmiştir.”
HDP NE DERSE O
1921 Anayasa’na atıf yapılmasının taktik nedeni şu; deklarasyona imza atan CHP, İP, Deva, Gelecek, Saadet, Demokrat parti genel başkanları ve seçmenleri PKK’nın siyasi kolu HDP olmadan hiçbir anlam taşımadıklarını düşünüyorlar. O yüzden seçimlerde HDP’lilerin oylarını almak için, 1921 Anayasası hatırlatması yapıp 1961 ve 1982 Anayasaları için “dar kalıplı” ifadelerini kullanıyorlar.
HDP Eş Başkanı Mithat Sancar, 5 Şubat 2021 tarihinde CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada; muhalefet partilerinin demokratik parlamenter sisteme dönüş konusunda ortak görüş belirttiklerini söyledikten sonra,“1921 Anayasası’nın 100’üncü yılı. Bu Anayasa’nın iki temel özelliği var. Biri çok güçlü parlamento diğeri de çok güçlü yerel yönetim sistemi. Bu iki ilkeyi bugün Anayasa tartışmalarında veya sistem tartışmalarında ilham kaynağı ve bir müzakere zemini olarak ele almayı öneriyoruz.” dedi.
MASADAKİ YEDİNCİ, HDP
Kastettiği ne? 1921 Anayasası’nın 11’inci maddesinde, “Vilayet, mahalli umurda manevi şahsiyeti ve muhtariyeti haizdir” ifadesinden yola çıkarak özerklik tartışması yapmak. Altı partinin “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” deklarasyonu ile ilk adım da atıldı. İmzası olmasa da HDP’nin görüşleri deklarasyonda yer almış oldu. Yani “altılı masanın” görünmeyen yedinci üyesi HDP’dir.
Yalnız, deklarasyonda inanılmaz bir uyanıklık yapılmış; 1921 Anayasası için “kapsayıcı”, 1961 ve 1982 Anayasaları için “dar kalıplı” ve “Darbe dönemi ürünüdür” deniliyor ama nedense 1924 Anayasası’ndan hiç bahsedilmiyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun hukuken varlığını koruduğu ve Kurtuluş Savaşı koşullarında hazırlanmış 1921 Anayasası bu kadar öne çıkartılırken, 1923’te Cumhuriyet’in ilan edilmesinden sonra kabul edilen “1924 Anayasası” neden görmezden gelindi acaba?
‘ÖZERKLİK-RESMİ DİL’ TARTIŞMASI
Cevabı çok basit; ulus devlet anlayışını egemen kılan, resmi dilin “Türkçe” olarak tanımlandığı ve 88’inci maddesinde, “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla (Türk) ıtlak olunur” denilerek Türk milleti tanımının yapıldığı 1924 Anayasası’nda etnik ayrımcılığa dayalı özerlik tartışmasına yol açacak bir madde bulunmadığı için.
1924 Anayasası, askeri darbe dönemlerinde hazırlanmış olsa da 1961 ve 1982 Anayasalarında değiştirilemez hükümlerinin esinlendiği temel dayanak metnidir.
Deklarasyonu hazırlayanların asıl amacı; 1924 Anayasası’na “dar kalıplı” deme cesareti gösteremediği için, “askeri darbe ürünü” diyerek 1961 ve 1982 Anayasaları üzerinden, PKK’nın siyasi kolu HDD’nin de isteği olan “özerklik”, “resmi dil”, “yeni vatandaşlık” tanım tartışmasını açmak istiyorlar. Süreç oraya doğru evriliyor, terör örgütü PKK gibi siyasi şubesi HDP’nin amacı da “bölücülük”, onu anlıyoruz. Geri kalan beş partinin siyasi çizgileri de belli ama Atatürk’ün kurduğu partiyi yönetenlerin bu işlerde başı çekmesi ne kadar acı...
Paylaş