Paylaş
İlginç tepkiler geldi. Önce meslek büyüğümüz, ağabeyimiz, sevgili Ertuğrul Kale aradı, Kuş Cenneti’nde onun da emeği vardır. Ve anımsadım, 1993’te Unilever’in Rama Cansuyu Projesi’ni. Kuş Cenneti’ne çok kısa sürede beş kilometreden su getirilmişti. Cennet ve kuşlar kurtulmuştu. Özel sektörün ilk sosyal sorumluluk projelerindendi, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği’nin (IPRA) Altın Dünya ve Henry Ford Avrupa Konservasyonu ödüllerini almıştı.
* * *
Ve bir elektronik posta mektubu. Kendi deyimiyle, “Ege’nin tütün tarlalarında doğmuş, ova ve dağlarda çocukluğunu çoban olarak geçirmiş, Ege Üniversitesi biyoloji mezunu ve şu anda Fransa’da bir kelebek müzesi müdürü, böcekler dünyası ve tarımda biyolojik mücadele uzmanı bir Ödemişli” Mesut Kaşıkçı bugünlerde İzmir’deymiş. Özetliyorum:
* * *
“İzmir’in simgesi yalıçapkını hakkındaki yazınızı okuyunca çevreye karşı çok duyarlı bir kişi olarak ruhum bir kez daha burkuldu. Neden bizler bu güzel ve bereketli ülkemizde yaşamımız ve gelecek nesillerimizin sağlığı için gerekli tedbirleri alamıyoruz? Türk insanı bu kadar boş olamaz, duyarsız kalamayız.
Makro ve mikro organizmaları, son bireylerine kadar öldürüp topraklarımızı yok etmeye çalışıyoruz: Zehirli tarım ilaçlarına doymuş topraklardan çıkmış gıda maddelerini yiyerek yavaş yavaş neslimizi yok ediyoruz!!!
Biyolojik mücadele nedir?
Tarımda biyolojik mücadele, insanoğlunun ekmiş olduğu her türlü bitkilerde oluşan hastalıklara, böcek tehlikelerine karşı toprakları tarım ilacı kullanmadan korumak demektir.
Pestisid dediğimiz zararlı tarım ilaçları nedir?
Böcek ve her türlü hayvana karşı yoğun kullanılan fakat toprak ve insan sağlığı için zararlı, kansere neden olan, ektiğimiz tarım ürünlerine zarar veren kimyasal bileşimlerdir. Çevremizde bu tarım ilacı kimyasallarının verdiği zararlar korkunç boyutlara ulaşmıştır. Örneğin; bugün Fransa’da her yıl 80 bin ton kimyasal kullanılmaktadır. 80 bin ton kimyasal kullanıldıkları andan itibaren anında doğaya karışmaktadır. (Fransa dünyada tarım ilaçları kullanmada 3’üncü sıradadır) Bu ülkede 2005 yılında havada rastlanan zararlı kimyasal çeşidi 45’tir. Kimyasallar havaya karışıp bulutlarla kilometrelerce uzaklara taşınabilmekte ve ekim alanlarının çok uzaklarına da yağmur suyu içinde geri dönerek bakir toprakları zehirlemektedir. Topraktan yeraltı sularına karışan kimyasal moleküller akarsular ve yeraltı sularını da zehirlemektedirler. (Sisli havadaki zararlı tarım ilacı oranı yağmur suyundaki zararlı tarım ilacı oranından 30-60 kat daha fazladır.)
İzmir’in simgesi yalıçapkını tabii ki akıllı, hem de bizden çok çok akıllı. Havası, toprağı, toprağındaki böcüsü, suyu, bitkisi zehirli ortamda ne yapsın! Tehlikeyi görünce kaçıyor. Tabii ki.
Taa ki o alanlar ve alan çevresinin kilometrelerce uzaklarına kadar kimyasal tarım ilaçlarının kullanılması durdurulana dek. Bir gün yalıçapkını tekrar geri gelirse biliniz ki, oralarda zararlı kimyasal tarım ilaçları oranı azalmıştır, bu bölgede yetiştirilen tarım ürünleri rahatlıkla tüketilebilir.”
* * *
Mektupta Kaşıkçı’nın daha da ürkütücü görüşleri vardı. Yer nedeniyle özetledim. Fazla söze gerek var mı?
Karataş’taki korunun ağaçları kurtarılsın
Karataş Lisesi’nin baca dumanını dile getirmiştim. Eczacı İncisel Aytar’dan bir mesaj aldım. Lisenin karşısındaki Hacı Şakir Eczacıbaşı İlköğretim Okulu’nun arkasında, eskiden İngiliz Bahçesi denilen bir koruya dikkat çekiyor, söz onun:
“Korunun bir kısmı okul bahçesi içinde kalmış. Burada devasa ağaçlar var ve semtimize güzellik katıyor, bol oksijen almamızı sağlıyor. Ancak çok önemli bir sorun var. Ağaçlar bakımsızlıktan perişan, bir kısmı ölmek üzere.
Ağaçların budanıp daha sağlam ve genç dallar vermesi lazım. Belediyedeki görevliler, ‘Parklardaki ağaçlar bizim çalışma alanımız ama okul bahçeleri değil’ dedi. Okul idaresi belediyeye müracaat ederse o zaman görev alanına girermiş.''
* * *
Burada da fazla söz gereksiz. Okul yönetimi yardım isterse, Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan kimseye bırakmaz ağaçların bakımını.
Paylaş