Paylaş
MİLYONLARCA AĞAÇ DEMEK
Magdalo Partisi Temsilcisi ve yasanın başyazarı Gary Alejano, ‘Her yıl ilkokuldan 12 milyon, liseden yaklaşık 5 milyon ve üniversiteden 500 bin öğrencinin mezun olduğu düşünülecek olursa, bu girişimle senede en az 175 milyon yeni fidanın dikilmesi garanti altına alınmış oluyor. Bu uygulamayla bir nesil en az 525 milyar fidan dikebilecek. Bu fidanların yüzde 10’u dahi serpilse, ileride gençlerin görebileceği fazladan 525 milyon ağaç yetişmiş olacak’ demiş.”
BENZERİ DÜŞÜLÜLÜR MÜ?
Bir zamanlar bizde de bazı belediyelerin evlenecek çiftlerden fidan dikmelerini istediği geldi aklıma. Benzer kampanyalar düşünülüp ağaç varlığımızın çoğalmasına katkı sağlanabilir mi acaba?
BİR DERS GİBİ YAZI
Bozuk makarna
9 Eylül Gazetesi’nde “Can Dostlar” sayfasını hazırlayan Özge Günerken’in “Bozuk makarna” başlıklı bir yazısı yayımlandı. Sokaktaki kedi, köpeklerle ilgilenirken ne denli yanlışlar yapıldığını anlatmış. Günerken’in yazısını yineliyorum: “Sokak hayvanlarını sevmek, beslemek, onların ihtiyaçları ile ilgilenmek alkışlanacak bir davranış. Sokak hayvanlarını sahipsiz bırakmayan güzel yürekli hayvanseverlere teşekkürü hiç eksik etmem. Ama bir de hayvan severken çevresine zarar verenler var. Bugün biraz onlardan bahsedelim istedim.
*
Oturduğum mahallede, geçtiğimiz günlerde karşılaştığım manzarayı tarif edeyim size... Bizim sokağın bir ucunda, köşede 2 tane çöp konteyneri durur. Birkaç gün önce, İZBAN durağına yürürken önünden geçiyorum... Yaklaşırken burnuma çalan kokudan başım döndü. Kokunun kaynağını görünce dehşete düştüm. Konteynerlerin yol tarafında, yerde, genişçe bir plastik poşetin üzerine bir zamanlar domatesli makarna olduğu anlaşılan bir yemek dökülmüş. Belli ki mahalledeki kedi, köpek yer diye düşünülmüş... Ve yine belli ki, mahalledeki kedi, köpek yüzüne bakmamış. Artık bu sıcakta orada beklerken mi bozuldu, yoksa bozuldu diye mi atıldı bilemem ama manzara gerçekten de medeni bir kentte yaşayan insana yakışacak cinsten değildi.
*
Aslında bu tip bir manzara ile ilk kez karşılaşmıyorum. Eminim sizler de benzer manzaralarla karşılaşmışsınızdır. Maalesef, hayvanları besleyeyim derken sokakları, parkları kirletmekten çekinmeyen çok sayıda insan var. Başta da söyledim; hayvan beslemek çok güzel bir şey. Ama her şeyin olduğu gibi, bunun da bir usulü var. Mesela tertemiz bir yoğurt kasesi bulup içine ‘bozuk olmayan’ ve sokaktaki hayvanların yiyeceğini düşündüğünüz tercihen çok sulu olmayan bir yemeği çöpün yanına, arabaların ve insanların gelip geçmediği bir noktaya koyabilirsiniz. Daha sonra da, kase boşaldığında onu çöpe atıp vatandaşlık görevinizi yerine getirirsiniz.
Hayvan beslerken, bilinçsizce çevre düşmanı olmamalı insan. Bence duyarlılık genel anlamda dünyaya ve hayata karşı olmalı. Hayvana duyarlı olan insan, çevresini de önemsemeli, insanlara da saygı duymalı, doğayı da içindeki her şeyiyle sevebilmeli.
*
Bir şey daha var; sırf sokakta yaşıyor diye, hayvanların her şeyi yiyeceğini düşünmeyin. Sizin midenizi bulandıran bozuk bir yiyeceği sokaktaki kedi, köpek de büyük ihtimalle yiyemeyecektir. Örneğin, bozuk sütleri kedi içer diye sokağa koymayın derim. Süt zaten kediler için sindirmesi kolay bir besin değilken bir de bozuk sütü içerlerse zaten kedilere yarardan çok zarar getirir.
*
Sokak hayvanlarını sevelim, beşleyelim. Ama bunu çevreye, insana saygı gösterecek şekilde yapalım. Hayvan sevmeyen insanlara ‘bak işte hayvansever geçinenler çevreyi ne hale getiriyorlar’ lafını söyletmeyelim.”
Günerken’le aynı fikirdeyim... Yemek artıklarını sokaklara bırakmakla hayvan dostu olunmaz... Kuru mama ve temiz su bırakanları görüyorum... Bir de sokak hayvanlarını başkalarının evlerinin önünde sevip besleyenlere sözüm var. Sevimli dostları kendi evlerine yakın beslemeye gayret etseler ne güzel olur değil mi?
BİR ALINTI
Doğan Şenel’den: Kendi suyunu kendin taşıdığın zaman, her bir damlasının kıymetini daha iyi bileceksin. (Bilimsel Felsefe)
Paylaş