Paylaş
Geceler kör dilsiz sanki
Konuşmaz oldu
Hüzünler koyduk üst üste
Ayrılık oldu
Bir avuntu biraz keder
Böyle bize neler oldu
Bu ayrılık bir de hasret
Çekilmez oldu
Ay karanlık hep karanlık
Yüzün bize döner oldu
Bir ihtimal daha vardı
Felaket oldu
Gitme gitme gitme kal bu şehirde
Gitme gitme yazık olur bize...
HEP DÜŞERSİN AKLIMA
“2004’ten sonra her 15 Haziran geldiğinde Nazan Öncel’in, “Gitme” şarkısı ve yukarıdaki sözler takılır bana. (Ve de hemen hemen aynı yazıyı, günleri ve güncelleri değiştirerek yazarım) Sadece o gün değildir seni anmam. Her martı geçişinde düşersin aklıma. O martı çığlıklı kahkahanla... Şimdi yukarıdan bizi süzdüğünde kahkaha atabiliyor musun, içinden geliyor mu bilemem. Ahmet Piriştina, adam gibi adam... Daha doğrusu adam... Hep mi özlenir o adam? Hep mi gözler sulanır, boğaz ağrır yutkunmaktan? Ahh Ahmet, zamansız vedalaşmasaydın bizimle... Daha bir güzel olurdu her şey...”
BİR CAN DA BİZDEN GİTTİ
Sevgili Ahmet, geçen yıl, “Başımızda bir virüs salgını belası var. Öyle böyle değil. Önlemlere uyulmazsa merhametsiz, can alıyor... İşyerleri aylardır kapalıydı, yeni yeni açılıyor. İş insanları, esnaf, çalışanlar zorda. Yardımlar yapılıyor, borçlar erteleniyor, kredi olanakları tanınıyor... Yetecek mi, göreceğiz” demiştim. Ve bu salgın illeti bizim Neco’yu (Nejat Bekmen) da aldı bizden be Ahmet... Sen de severdin, geldiğinde sohbet ederdiniz. Gördüğü, duyduğu olumsuzlukları iletirdi sana çekinmeden.
KOŞUL AYNI: ÖNLEMLERE UYMAK
Ve devam geçen yıldan: “Bu bela günlerinde vatandaşa nefes olmak adına herkes elinden geleni yapıyor. Sen de böyle durumlarda çözüm adamıydın. 1999 büyük Marmara depreminden 4-5 saat sonra karşılaşmıştık. ‘Talimat verdim yardımlar yola çıkıyor’ demiştin, sonra deprem bölgesinde ‘İzmir’ adlı çadır kent kurdurmuştun. Şimdi de etkililer, yetkililer çırpınıyor vatandaşa maske taktırmak, birbirlerinden uzak tutmak için. Önlemlere uysak büyük yol almış olacağız.
EL ELE VERME KENETLENME
Bu işin siyaseti, o partisi, bu partisi yok Ahmet. Mesele, memleket meselesi. Vatandaşın geçim meselesi, iş dünyasının çarklarının dönmesi meselesi. Sen de gözlüyorsundur. Sonuç olarak memleket zorda, vatandaş zorda Ahmet... Ama pes etmek yok! Önce salgın belasına karşı önlemlerimizi alacağız. Sonra da unutmayacağız: ‘Mesele, her güçlüğün üstesinden gelmek, düze çıkıp güzel günlere yelken açmak için el ele verme, kenetlenme, meselesi...’ Dilerim, üstesinden geliriz be Ahmet.”
DOĞA BİZE KÜSÜYOR GİBİ
Dünyayı sarsan salgın illeti tam gaz. Umut, daha çok insanın aşılanmasında. Ve bir yılda daha neler gördük Ahmet. İzmir’i deprem vurdu, 117 kurban aldı. Tsunami yaşandı... Hortumlara alıştık gibi, İzmir sel de gördü... Ve şimdi başka bir dert var. Marmara, köpüklü tabakayla sıvandı. Misülaj ya da deniz salyası deniyor. İzmir, şimdilik rahatmış, ama herkes tedirgin... Haaa nehirlerimiz de kirlendi, kuraklık korkusu da var.
EN AZINDAN GÜLÜMSEMEK
Herkesin, hepimizin işi kolay değil. Yineliyorum, zaman el ele verme, kenetlenme, yardımlaşma, komşusu açken tok yatmama zamanı. Umarım her şey yoluna girer, çok uzun süredir zorunlu tatilde olanlar çalışır. Yardımlar işe yarar, turizmciler mutlu olur. Başta yeme-içme olmak üzere, işyerleri bir daha kapanmaz. İnsanlar tam gülemese de, en azından gülümser.
MEMLEKET MEMLEKET
“Biliyorum İzmir’i çok özlüyorsun, sevdalısın çünkü... Hele bu zor günlerde yanında olmak isterdin. Ama İzmir’in sana özlemi de dinmiyor inan. Ve de olaydın yanımızda, inanıyorum ki dilinden, aklından düşmezdi be Ahmet: Memleket, memleket...”
-----
BİR KUTLAMA
GÖZTEPE’NİN 95’NCİ YAŞI KUTLU OLSUN. İZMİR’İN GURURU OLMAYI HEP SÜRDÜRSÜN. NİCE GÜZEL YILLARA…
Paylaş