Paylaş
BUGÜN ekonomik krizi falan bir yana bırakın... Hem içiniz ferah olsun... Nasılsa ABD Başkanı Bush, Başbakan Ecevit'e telefon edip moral ve destek sözü verdi... Ayrıca Ecevit de, ekonomide bazı sorunların zaten beklendiğini açıklayıp, krize kendisiyle Cumhurbaşkanı'nın neden olmadığını ima etmedi mi? Demek ki, merak edilecek bir şey yok...
*
O ZAMAN bana takılın... Ben şöyle bir geziye çıkacağım... Başlangıç yerim Melez Çayı... İzmir Basma'nın yanından sandala atladığım gibi ver elini Körfez... Tabii ki yalnız olmayacağım... Bizim İlyas Özgüven, Taner Baturlar, Nejat Bekmen, Yılmaz Coşkun, Fedai Ünal da yanımda olacak...
*
İLYAS ve Taner balıkçılıklarını konuşturacak. Yılmaz türkü söyleyecek. Fedai gıdadan sorumlu olacak. Nejat mı, o da kürekçilerimiz Cesur Sert'le Serkan Cingicik'i yönetecek. Bizim sandal biraz büyük de... Kumanyalarımız tamam... Ve hareket ediyoruz...
*
İLK olarak, geçmişte koku üretim merkezi olan, şimdiyse ağaç ve çiçeklerle yemyeşil hale gelen Melez Deltası... Burasının eskiden bataklık olduğunu, pislikten geçilmediğini, biriken atıklar yüzünden koktuğunu gençlere söylesek, inanmazlar herhalde... Uçurtma kulelerine çıkanlar göğü renklendirmiş bile... Kuşların cıvıltısı da müzik gibi haaa...
*
BAYRAKLI İskelesi sağımızda kalıyor... Bir vapur Alsancak İskelesi'ne doğru yol alıyor... Vallahi, Lale Devri'ndeki saltanat kayıklarında gibiyiz... Ve denizle buluşuyoruz... Masmavi, neredeyse dibi görünecek... İyot kokusu mis gibi... Devam ediyoruz...
*
YÖNÜMÜZ Karşıyaka... Turan ve Alaybey açıklarından geçerken burasının da eski halini anımsıyoruz... Fabrika ve tersaneler artık yok... Üçkuyular'dan başlayan yeşil sahil kuşağı Bostanlı Mavişehir'e kadar kesintisiz sürüyor...
*
KARŞIYAKA ve Bostanlı iskelelerini geçtik... (Merak etmeyin bizim gençler dayanıklıdır, iyi kürek çeker) Bostanlı Deresi'nin ağzındayız... Geçmişte kokusuyla Bostanlı'yı bunaltan derenin iki yakasında minik minik parklar ve çay bahçeleri var... Balıkçı Barınağı'ndaki restoranlar temizlik yarışında...
*
BOSTANLI Sahili'nde denize girenler var... Dönüyoruz, Körfez'in hemen ortasındayız... Oltalar sallanıyor... Fazla değil, yarım saatte bize yetecek kadar balık tutuluyor... Şimdi Güzelyalı'ya yöneliyoruz... Sahil, burada da cıvıl cıvıl... Spor yapanlar, kafelerde oturanlar, balıkçılığa soyunanlar... Üçkuyular İskelesi'ni dönüp Levent Marina'da duruyoruz... Tutulan balıkları yiyeceğiz...
*
BİRDEN uyandım... Oysa ne güzel düş görüyordum... Öyle de hoşuma gitmiş ki, uykuda neden ve nasıl güldüğümü merak eden ev halkını başımda buldum... Gördüklerimi anlattım... Sanki biraz tuhaf baktılar, yorganın üzerimden kaydığı yorumları yapıldı... Ama ben iddialıydım... Bu düş gerçek olabilirdi.... Sahi, neden olmasın?
Paylaş