ALİ Poyrazoğlu Tiyatrosu geçenlerde İzmir’deydi. Atatürk Kültür Merkezi’nde Laurent Baffie’nin yazdığı, Ali Poyrazoğlu’nun yönettiği, iki bölümlük bir güldürü sahnelediler: Tak Tak Takıntı. Dekor ve kostüm tasarımı Murat Coşkun’undu.
Ali Poyrazoğlu, Bülent Kayabaş, Özdemir Çiftçioğlu, Şebnem Özinal, Berrak Kuş, Eser Ali, Kerem Coro başarıyla oynadı.*Tanıtımlarında, "Büyük doktorlar çatlağın, delinin, üşütmüşün, takıntılının altında yatan insanı görmenin, keşfetmenin, düzeltmenin yollarını arıyor... Ya bunların hepsi zincirlerinden boşanıp aramıza karışırsa? Peki, şu anda tiyatroda, yanınınızda oturan, kafayı üşütmüşün, çatlağın tekiyse ne olacak?Her yer delilerle dolmuşsa? Tak tak takıntılılar. Üşütükler. Kafayı yemişler. Yemek üzere olanlar. Çat çat çatlaklar" deniyordu.*Oyunda altı tipleme vardı. Ve gerçekten takıntılıydı. Biri sayılarla bozmuştu. Bir kız her şeyi iki kez söylüyordu. Biri simetriye takmıştı, biri temizlik hastasıydı. Bülent Kayabaş refleks olarak küfrederken, Poyrazoğlu evham tiplemesiyle doruktaydı yine. Oyunun sonunu söylemeyeceğim, çünkü her seyirci gibi, söz verdim.*Sonra düşündüm, keşke bizler de bir şeylere taksaydık. Aklınıza ne gelirse... İzmir’e ve Ege’ye, çağdaş Türkiye’ye, demokrasiye, birliğe, EXPO için kenetlenmeye, temiz bir çevreye, pırıl pırıl Gediz ve Menderes’e, düzgün politikalara, doğru kentleşmeye, huzurla güvene, saygıya, sevgiye taksaydık. Hele sevgi, saygı. Keşke...