Paylaş
Okuldan gelen mesaj:
“Öğrencimiz Türkiye birincisi oldu”
Mesaj çok net: “Öğrencilerimizden Mustafa Yorulmaz'ın Alzheimer hastaları için tasarladığı girişimcilik projesi Türkiye 1'incisi oldu. Öğrencimizin bu başarısının duyulması için desteklerinizi bekliyoruz.”
Bu köşede başarı öykülerini büyük bir keyifle yayınladığım biliniyor.
Yukarıdaki mesajı alınca da çok sevindim. Ayrıntıları paylaşıyorum.
Samsun Atakum Anadolu İmam Hatip Lisesi 12’nci sınıf öğrencisi Mustafa Yorulmaz ve takım arkadaşı Alp Onur’un projesi, Alzheimer hastalarına ve kaybolan eşyalara yönelikmiş.
Alzheimer hastalarının takip edilmesi ve kaybolan eşyaların bulunması fikrinden yola çıkarak hazırlanan proje, internet konusunda Avrupa’nın en önemli etkinliklerinden biri olan dünyaca ünlü Web Summit’in düzenlemiş olduğu Türkiye Geneli Girişimcilik Yarışması İmpact Hub’da Türkiye birincisi olmuş.
Bu sayede Lizbon’da gerçekleşen Websummit 2016 zirvesine katılma hakkı kazanan Alp Onur ve Mustafa Yorulmaz, yarışmaya katılan tek liseli grup olmalarından dolayı duydukları gururu dadile getirmişler.
‘EĞİTİMİME DESTEK VEREN OKULDAYIM, ÇOK ŞANSLIYIM’
Mustafa Yorulmaz şöyle anlatıyor:
“Çocukluğumda çok hareketli olduğum için doktorlar enerjimi atmam için bilgisayarla uğraşmamı söylemişler. 5 yaşından beri bilgisayarla iç içeyim. Yazılım ile uğraşmaktan zevk alıyorum. Geçtiğimiz yaz tatilini değerlendirmek için, Innocampus’ün hazırladığı girişimcilik kampına katıldım.
Burada tanıştığım Alp Onur ile birlikte Alzheimer hastalarının yön duygularını kaybetmesi ve sürekli kaybolmalarının yakınlarına yaşattığı sıkıntıları düşünerek ‘GPS tabanlı mobil takip sistemi’ yapmaya karar verdik.
Sistemin onların hayatlarını kolaylaştıracağını düşündüm. Sonrasında bu projeye kaybolan eşyaları da eklemeye karar verdik.
Looky ismini verdiğimiz çalışmamız, Inno kampüste beğenilince Prag’daki, Erasmus Student and Alumnı Assocıatıon’a gönderdik. Bir süre önce ‘Eğitime katılma hakkı kazandınız’ diye haber geldi.
Bu eğitimlerin hepsi mali bir kaynak istiyor. Okul müdürümüz Zahit Köseoğlu ve Atakum’a İmam Hatip Yaptırma ve Yaşatma Dernek Başkanımız İbrahim Sandıkçı destek olacaklarını söylediler.
Eğitimime destek veren bir okulda okuduğum için çok şanslıyım. Hem insan hayatına hem de Alzheimer hastalarına büyük kolaylık sağlayacak bir projeye imza attığımız için gururluyuz. Projemizin kazanacağına inandığımız için, TÜBİTAK’a da başvurmayı düşünüyoruz.”
* * *
Genç kardeşlerimi kutluyorum.
Çıktıkları yolda başarılar diliyorum.
İzmir Bergama’da çam kokulu ‘Cilveli çay’ var
Türk mutfağında helva, iç pilav gibi yemeklerde kullanılan çam fıstığı, en önemli üretim merkezi olan İzmir Bergama'nın Kozak Yaylası'ndaki köylerde çayın içine atılarak tüketiliyormuş. Yöredeki köylerde "cilveli çay" geleneği, yükselen çam fıstığı fiyatlarına rağmen devam ettiriliyormuş.
AA muhabiri Onur Cengiz’in haberine göre gelenek ilçede Osmanlı döneminden bu yana devam ediyormuş. Misafire çayla birlikte şekerin yanı sıra kavrulmuş çam fıstığı da ikram ediliyormuş.
Şeker gibi çaya konulan ve karıştırılan çam fıstığı, çaya çam kokusu verirken bu ürünün yağlı tadını hafifletiyormuş.
Aşağıcuma Mahallesi’nin muhtarı Mehmet Çamgül, dışarıdan gelenlerin "cilveli çayı" ilk kez gördüklerinde şaşırdıklarını söylüyor.
Çamgül, şöyle ekliyor:
"Gören herkes denemek istiyor. Fıstık, çaya ağacın doğal çam sakızı kokusunu veriyor. Çaya yumuşak bir lezzet katıyor. Bazılarına çam fıstığı yemek ağır geliyor, sıcak çayın içindeyse rahatsız etmiyor. Eskiden ninelerimiz, dedelerimiz kavururlar günlük olarak kendileri de cilveli çay yaparlarmış ancak artık fıstık fiyatları yüksek. Köylülerin geçim kaynağı olduğu için çam fıstığını satmak istiyorlar. Şu anda ancak misafirlerimize sunuluyor."
Muhtar, yöredeki köylerde evine misafir gelen kadınların ilk işinin, çay suyu koymak ve tavada fıstık kavurmak olduğunu, eskiden ilçedeki kahvehanelerde de ikram edilen cilveli çayın, çam fıstığı maliyetinin yükselmesi nedeniyle artık tercih edilmediğini söylemiş.
Ordu'da fındık sütünden üretilen dondurmaya patent alındı
Ordu Üniversitesi’nce kentte yerel tatların zenginleştirilmesi amacıyla başlatılan çalışmalar kapsamında hazırlanan "fındık sütlü dondurma"ya patent alınmış.
ODÜ Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Bekir Gökçen Mazı tarafından yürütülen çalışma kapsamında, ilk olarak kabuğundan ayrılan kavrulmuş veya kavrulmamış fındığın ıslatılması, öğütülmesi, süzülmesi, ısıtılması ve homojenleşmesiyle "fındık sütü" elde edilmiş.
Ardından fındık sütü ile dondurma yapımında kullanılan malzemeler makinede karıştırılmış. Bu şekilde hazırlanan dondurmaya, Türk Patent Enstitüsü tarafından patent belgesi verilmiş.
Mazı, fındık sütlü dondurmanın, diyet yaparak sağlıklı beslenmek isteyenler, vejetaryenler, çeşitli nedenlerle süt ve süt ürünlerini tüketemeyenler için lezzetli ve sağlıklı bir seçenek olduğunu söylüyor.
Dondurma laktoz tahammülsüzlüğü çekenlerin tüketimine uygunmuş.
Antioksidan kapasitesi yüksek, doymuş yağ oranı düşükmüş.
Mazı, 21 Ekim'de sonuçlanan patent işlemi fındığın yeni bir ürüne dönüşmüş olmasından dolayı önemlidir. Bundan sonra yapılacak çalışmalar için teşvik olacağını düşünüyorum."
* * *
Sağlıklı gıda için üniversitenin yaptığı katkı önemli.
Söğle peyniri
2 ay kar dolu kuyuda bekletilerek yapılıyor
Antalya’nın Elmalı ilçesinde yıllardır üretilen Söğle peyniri, yaylalarda derinliği 10 metrelik içi kar dolu çukurlarda 2 ay bekletilerek yapılıyormuş.
DHA muhabiri arkadaşımız Ahmet Acar’ın haberine göre, adını mahalleden alan 'Söğle peyniri' için yörede yetiştirilen keçi sütü kullanılıyormuş.
Yazın 1800- 2500 metre arasındaki yaylalara çıkan keçi sürülerinden sağılan süt, 40 derecede pişiriliyormuş. Ardından kazanlarda mayalanarak oluşan peynir suyuyla beraber bez torbalara konularak süzülüyormuş.
Bu şekilde 5- 15 gün arasında biriktirilen peynirler, daha önce tuzlanarak hazırlanan keçi derilerine (tulumlara) dolduruluyormuş.
Temmuz ayında 10 metre derinliğinde, içi kar dolu kuyulara bırakılan peynirler ekim ayı başına kadar bekletiliyormuş. İçi peynir dolu tulumlar imece usulü indirildiği kuyulardan yine aynı yöntemle alınıyormuş.
Bakırkuyular bölgesindeki kuyuların sahipleri Durmuş Kızılkaya, Asım Kaplan, Ramazan Gezer, Hüseyin Bayram, Gülsüm Türkdoğan ve Ali Kaya da imece usulü peynir derilerini kuyulardan çıkarmış.
Peynir üreticilerine Elmalı Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü arkeolog Durmuş Altan da eşlik etmiş.
KUYUYA 20-24 TULUM ATILIYOR
Hüseyin Bayram şöyle anlatıyor:
"Bu peynir üretme yöntemi yörede yüzyıllardır devam ediyor. Dedelerimizden, babalarımızdan bize kalan bir kültür mirası. Biz de bu mirası yaşatmaya çalışıyoruz. Bu kuyuların tarihini bilmiyoruz. Ama binlerce yıldan geldiğini tahmin ediyoruz. Her kuyuya 20-24 tulum atıyoruz. Her tulumda 60-80 kilo arası peynir var. Peynirin kilosunu 40-45 liraya satıyoruz. Pazar sorunu yok. Bu peynirin lezzetini bilenler buraya kadar gelip alıyor. Bir kısmını da Elmalı, Kumluca, Finike ve Demre pazarlarında satıyoruz."
* * *
Bilenlerin ilgisini çeken bu peyniri, biz de haberle öğrenmiş olduk.
Tadanlara, yiyenlere afiyet olsun.
* * *
Herkesin, her zaman iyi haberler alması dileğiyle…
Paylaş