Paylaş
Havacılık tarihi; müzenin yerde, duvarda ve tavanda sergilenen eserlerinde. Galata Kulesi’nden atlayan ve kendi yaptığı kanatlarla uçarak karşı kıyıdaki Doğancılar Parkı’na inen ilk uçan Türk Hazerfen Ahmet Çelebi’yi Tarih Salonu’nun tavanında görüp, gururla gülümseyeceksiniz. Müze’deki tüm isimler gibi gururla anacağımız diğer kişi, tavanın diğer köşesindeki Lagarî Hasan Çelebi. Füzenin babası. 50 okka barutlu, 7 fişekli roketle havalanmış, sonra paraşütle denize inmiş. İki havacı önce ileri görüşlü Sultan 4. Murat tarafından altınla ödüllendirilmiş, sonra geri görüşlülerin etkisiyle sürgünle cezalandırılmışlar.
İlk kadın paraşütçü Yıldız Eruçman; ilk kadın akrobasi pilotu Edibe Sayın; “Gök Okulu”nu ve uçak fabrikasını kuran, ürettiği iki uçağın birini Hollanda diğeri İspanya’ya satan Nuri Demirağ; ilk Türk planör pilotu ve 14 saat 20 dakikayla iki kişilik planörde dünya rekoru kıran Emrullah Ali Yıldız. Vecihi Hürkuş’un yeğeni, ilk Türk kadın paraşüt şehidi Eribe Hürkuş; ilk defa bir düşman uçağını düşüren Yüzbaşı Ali Rıza Bey; ilk hava şehidimiz Fethi Bey ve ilk uçuş yaptığı gün olan 26 Nisan tarihinin Türkiye Pilotlar Günü olarak kutlanan ilk pilotumuz Mehmet Fesa Evrensev; hepsi Tarih Salonu’nundalar.
Kendine ayrılan köşesinde, dünyanın ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen’i göreceksiniz. Dünya havacılık tarihine adını yazdıran 20 havacıdan biri. Havacılığa katkısı olan herkese selamla ilk Türk tipi uçağı tasarlayan, yapan ve uçuran, tarihte bu ay kaybettiğimiz Vecihi Hürkuş’u analım.
Pilot olmak istiyordu, yaşı tutmadı makinist oldu. 1. Dünya Savaşı’na katıldı. Uçak kazasında yaralandı. Döndü. Savaş bitmeden iyileşti, Tayyare Mektebi’ni bitirdi. Aynı savaşa bu kez pilot olarak katıldı. Rus uçağı düşürdü. Ruslara esir düştü. Azerbaycanlı qardaşların köməğiylə (yardımıyla) kurtuldu. Memleket toprakları için 2,5 ay yürüdü. Kurtuluş Savaşı’nda ilk ve son uçan oldu. Arada Yunan uçağı düşürdü. TBMM’den İstiklal Madalyası ve üç takdirname alan tek kişi oldu. Hep uçak yapmak istedi. Savaş ganimeti uçaklardan motor aldı, ilk Türk uçağını yaptı. Uçurdu. 1925 yılıydı. Ceza verme yetkisi olanlar “Uçma izni verecek yetkili yok!” diyerek Hürkuş’a ceza verdi!
Yılmadı. Kerestecide, 3 ayda, ikinci uçağı yaptı. Uçtu ama “Uçuş izni” almalıydı. Başvuracak yer yoktu, İktisat Bakanlığı’na başvurdu.
Yine alamadı. Alabilmek için uçağını Çekoslovakya’ya götürme izni aldı. Uçağı dağıttı. Kiraladığı vagona yükledi. Prag’da topladı. Uçurdu. Çekler hayran kaldı. “Yaşasın Türk Tayyareciliği” diyen Çekler, Türk havacıya uçuş izni verdi! Cebinde belgesi, uçarak Türkiye’ye döndü. İlk sivil havacılık okulunu açtı, pilotlar yetiştirdi, 4 uçak daha yaptı. THK Almanya’ya mühendis olması için gönderdi. Okudu, geldi. Türkiye’de havacılığa hizmete yetkili kılınmış kişiler sanırım titizlikten;
“Mühendislik tamam ama uçak mühendisi sayamayız” dediler. O, Ankara’da hayata gözlerini yumana dek Türk havacılığı adına çok işler yaptı. Hürkuş, hatıralarıyla bina içinde ve yaptığı ilk uçağın kopyasıyla bahçede.
SIRA KULE’DE
“Bu paraşüt kulesinin Türk gençliğine, hava sporu sahasında mühim hizmetler ifa edeceğine şüphe yoktur...” denilerek Başbakan Celal Bayar tarafından tam 80 yıl önce açılmış. Hizmete devam ediyor. Atlayan pek çok genç daha sonra bir şekilde havacılık alanında çalışmaya başlıyormuş. Burada yapacağınız atlayışta tehlike veya ücret yok, adrenalin var. 45-85 kilo arasında, 16+ yaşta ve spor ayakkabılıysanız önce atlayışla ilgili bilgiler alıyor, sonra kuleye çıkıyorsunuz.
Dostlarla gittik. Kuleye ikinci çıkışımdı! Bilgileri, her atlayanla titizlikle, sabırla ve güven veren THK Paraşüt Öğretmeni, Müze ve Kule Sorumlusu Özgür Kaynak’tan aldım, kuleye çıktım. Çıkış, atlayış birkaç dakikada bitiyor. Heyecanlanacak bir şey yok yani. Ben heyecandan öldüm, o ayrı! Özgür Bey, kulenin demir parmaklıklarıyla bütünleşmiş kapıyı sakince açıyor ve eliyle, bahçeye davet edercesine “Buyrun” diyor.
Vecihi Hürkuş, uçuş izni, tren, Prag, Galata Kulesi, Hazerfen Ahmet Çelebi, farklı görüşlü yetkililerle; siyah-beyaz mı, renkli mi anlaması olanaksız hareketli film şeridi aklınızda; önünüzdeyse boşluğa sizi davet eden bir el hareketsiz! Müzede göreceğiniz havacılık kahramanlarımızın ne büyük olduklarını, tarihe altın harflerle yazılsalar az geleceğini bir-iki saniye içinde, yoğun adrenalinle taktir edeceksiniz. Sizi saran kayışları, belki de kendinizi yukarı çekmek için(!) çok sıkı tutarak, ötesi boşluk demir parmaklıklı açık kapıdan adımınızı atıyorsunuz. Birkaç saniye serbest düşüş, ardından süzülme. Uçuşun keyfini çıkarma zamanı...
Müzeyi gezin. Kuleye çıkın. Atlayın. Atlamak istemediniz-sorun yok! Hava almış, yanında da 40 metreden 360 derece Ankara manzarası seyreder, çıktığınız gibi yine asansörle inersiniz. İlk çıkışımızda öyle yapmıştık!
Paylaş