Paylaş
Bugün, bedesten, sergi salonları, han da, idari binadır. Müze, Avrupa’da yılın müzesi ödülünü alır. Bu ödülü alan son müze Amsterdam’daki Rrijksmuseum’dur. Güzel bir rastlantı; Anadolu Medeniyetleri Müze’sinin iki yapısının da görülebildiği tarihi Ankara tablosu, bu müzededir.
Müze’nin başlangıç zamanlamasına akıl sır ermez. Halide Edip’in sürünerek girdiği siperden, toz duman içinde zafere şahit olduğu Duatepe’yi anlattığı günlerde kurulmasına karar verilir ve karar uygulamaya konulur. “Çok güzel hareketler bunlar” demekle yetiniyorum. Müze’de eserler tarih sırasındalar. 2 milyon yıl öncenin Mağara Adamı izleriyle başlar. İlk bölümdeki eserlerle birlikte insanın avcılıkta ustalaşma serüvenini izlemeye başlıyorsunuz. Mağara insanı diyoruz ya hani, sanırım eserler arasında süs eşyalarının olduğunu görmek sizi gülümsetecek. Sizi gülümsetecek bir de iki yüzeyli aletler var – bunlar çok amaçlı kullanıma yönelik işleviyle o devrin İsviçre çakısıdır! Neolitik Çağ bölümünde obsidiyen hammaddesinden üretilmiş ve iki yüzünden işlenmiş uçlar işçiliğinin gelişimini gösterir. Paleolitik Çağda yontuk çakıl aletlerle başlayan hayatta kalma macerasındaki insana ait bir olgu olan taş alet üretim kültürünün nasıl evrildiğini göreceksiniz. Yazmadan geçmek olmaz; yarınlara ümitle bakmamızı sağlayan gençlerimizden Prehistoryen & Arkeolog Görkem Cenk Yeşilova, ilk bölümdeki eserleri size aktarmamda önemli katkı sağladı.
Ankara Türkiye’nin kent planlaması yapılan ilk ili. Müzesinde de dünyanın ilk kent planı var. Hasanoğlan’dan çıkarılmış kafası, ayaklarındaki bilezikleri, göğüsleri ve çapraz bant şeklindeki elbisesi altından 5 bin yıllık ayakta duran Kadın Heykelciği, İnsan Yüzlü Vazo ve oyuncaklar peş peşe vitrinler içindeler. Pişmiş topraktan kimisi zarflı binlerce yıllık belgeler yani tabletler var; evlilik, boşanma, nafaka sözleşmeleri; vasiyetname, kötü cinlere karşı muska, mahkeme tutanağı, cinayetle ilgili belgeler, kral mektubu, hatta karaciğer falı var. İnandık Vazosu üzerindeki resimlerle bir evlilik törenini öncesi ve sonrasıyla öyle anlatmış ki nerdeyse bir devir aydınlanmış. Yandaki duvardaki ekranda vazonun üç boyutlu analizi var.
Güneş Kursu Heykeli, Ankara’daki herkesin mutlaka bildiği heykellerden bir tanesi olarak Sıhhiye’de onca trafiğin ortasındadır. Bu topraklardaki medeniyetin binlerce yıldır var olduğunun simgesi olarak. Aslı, Müze’de camekân içinde duruyor. Önceki sergileniş biçimi kadife üzerindeydi ve geyikleri çok güzel gösteriyordu. Heykeli bir ara kentin simgesi yaptık, kullandık ama vazgeçtik. Patlayıcı yerleştirip patlattık, bir parçası hasar gördü. Afiş asma aparatı olarak kullandık, sağdaki küçük geyiğin boynuzunu kırdık. Şaka değil, koli bandıyla yapıştırdık. Yazı hazırlanırken anıttaki hala kırıktı. İlginçtir müzede sergilenen heykelin geyiklerinden birinin de boynuzu kırık! Heykelin benzeri Alacahöyük Müzesi’nde de sergileniyor. Kontrol ettim, onun boynuzları sağlam!
Müzenin iç kısmında sergilenen bazı eserler farklı öykülere sahip. Yurt dışına kaçırılmış ama geri alınmışlar. Öykülerini kısa da olsa yazmadan geçemeyeceğim: Truva hazinesi; Schliemann isimli Alman hırsız, eşiyle tüm eserleri çıkarır, büyük parçaları gemiyle, küçükleri cebinde kaçırır. Atamız Osmanlı dava açar. Çok da para harcar. Alamaz. Yıllar sonra bazı parçalara Amerika’da rastlanılır. Tekrar dava ve oradakiler alınır. Dönenler Müze’de görülebilir. Sıkı durun, http://arsiv.ntv.com.tr/news/106651.asp adresinde verilen haberde; Kültür Bakanlığı’nca basılan “Arkeoloji” isimli kitapta Alman hırsız için “Bir öncü, yaratıcı sanatçı, bilge” diye söz edildiği yazıyor...
Karun Hazinesi; hırsızlar bu kez üç farklı grup oluşturan Türkler. Üç yılda üç ayrı hırsızlık yapılmış. Sanırım bitirilene dek, yetkililerce fark edilmemiş. Hazine ABD’de müzede bir Türk gazeteci tarafından görülmüş. Dava açılmış, alınmış. Ait olduğu yerdeki, Uşak’taki müzeye teslim edilmiş. Karun Hazinesi bu, kocaman ama müze küçük. Eserler üst üste sergilenmiş. Berlin’de, bizden kaçırılan dev yapılara uygun dev salonların yapıldığı geldi birden aklıma. Neyse, gelişinin 10. yılında eli öpülesi bir kişi “Bu Kanatlı Denizatı Broşu sahte!” demiş. 8 kişi tutuklanmış. Kanatlı olduğundan sanırım yine uçmuş. Bu kez Almanya’da bulunmuş. İnşallah son uçuşudur, artık bu müzede.
Müzeler haftasındayız. Müzeler ücretsiz. Gezebildiğinizi gezin. Rehber niyetine yazı isterseniz sadece ben şimdilik 20 kadarını anlattım-internette var. Memleketin ölüm-kalım savaşı sırasında kurduğu ödüllü ve Müze Kart’ın geçerli olduğu bu müzeyi defalarca gezmenizi tavsiye ediyorum. Anlatmadım ama bildiğinizden emin olduğum Kral Midas’ı ve anlattıklarımı kaçırmayın. Yerli-yabancı hırsızlarca kaçırılan eserlerle, memlekete dönmekten yorulmayan Denizatı’na yakından bakın ve hürmetle selamlayın. Yaklaştıkça zenginliklerimizi çalanlarla, sahip çıkanlara ait hissettikleriniz çakışacak!
Paylaş