Paylaş
Ozan Doğulu’nun çeşitli konuk vokalist ve müzisyenlerle yaptığı ‘130 bpm’in yeni ayağı ‘Kreşendo’, hem fiziki hem de dijital pazara epeyce bir hareket getirdi. Basite yakın söz ve melodiler büyük ilgi görüyor dinleyiciler katında. Doğulu da bunu biliyor ve şarkılarını buna göre seçiyor ya da kuruyor.
Bir hafta artı iki saat
Bu hareketliliği piyasasının gerisine de yaymaya kararlı gibiler. Cem Belevi ile yapılan ‘Elizabeth’in klibine dünyanın parası dökülmüş. Osman Taşdaş’ın bestelediği, Belevi’nin sözlerini yazdığı ve Doğulu’nun düzenlediği şarkı ilkokul, bilemediniz ortaokul çağındaki çocukları çok heyecanlandırabilecek, onları durdukları yerde hareketlendirebilecek bir şarkı.
Bu mantık klipte de devam ediyor. Hatta klipte, ergenliğe girmek üzere ya da henüz girmiş olanları da ‘hedef kitle’ye dahil etmişler. Oldukça erotik bir klip çekmiş Nihat Odabaşı. Bu senaryo başka bir yönetmenin elinde rahat rahat ‘müstehcen’ olabilirdi. Neyse ki Odabaşı’nın gözü; klozetlerin yanına çökmeleri, elde dimdik tutulmuş, fitili yakılmış ve patlamaya hazırmış gibi gözüken dinamitleri, her şey bir oyun ya da eğlenceymiş gibi görüyor ve geçiyor.
Klibin tepe noktasıysa Elizabeth kılığına girmiş Ozan Doğulu. Basın bülteninin aktardığı kadarıyla bunun için bir hafta süren bir hazırlık gerekmiş. Kraliçeliğin uygulanışıysa iki saat almış. Ciddi bir çaba ve mesai. Çok da para demek bu. Peki ne için? Şarkıda sevgilisini kraliçe katında gören bir âşık var diye mi yapıldı bütün bunlar?
Neden Ozan, neden Cem, neden Nihat? Yazık değil mi o kadar paraya? Bu paranın yarısıyla şarkıya muhtelif remiksler yapılsa ve asıl şarkının kendisi bambaşka kılıklara sokulsa, daha iyi olmaz mıydı?
Yoksa ortalığı gösterişe ve masrafa boğarak Belevi ve Doğulu’dan birer yıldız yaratmak mıdır asıl istenen? Boşuna bu çaba. Belevi’nin elinde onu yıldız yapabilecek hiçbir şey yok. Bütün özellikleri sınırlı. Doğulu’ysa dönülmez akşamın ufkunda ve vakit çok ama çok geç.
Yandık Allahım!
Giderek daha fazla arabeske bulanıyoruz; iyisine değil, kötüsüne. ‘Mühür’, Irmak Arıcı’nın Mustafa Ceceli’ye verdiği gollük pasla açılıyor:
“Duydum ki biri yâr olmuş sana, aşkın zehrolmuş bana...” Kaçırmıyor o da ve kestirmeden gidiyor: “Yandım, yandım, yandım Allahım...”
Bu türün müdavimleri için gol tabii. Sonra da roller değişiyor; Ceceli pas veriyor, gol Arıcı’dan... ‘Düet’i böyle bir şey sanıyoruz; bir şarkının her bölümünü sırayla söylemek... Bu devirde neyi doğru anlıyoruz ki düet dediğimiz şarkı formunun hakkını verelim? ‘Zehir’, ‘sevda’, ‘cehennem’, ‘kalp’, ‘ömür’, ‘yanmak’, ‘kader’, ‘ihanet’, bu tür şarkıların olmazsa olmazı ‘Allah’ ve hemen ardından ‘eyvallah’... Arabesk kolay bir tür değildir. Formüllere de gelmez değildir ama böyle değil...
Çekilen dertler sahibini ilgilendirir ama bunları şarkılara dökmeye kalktığınızda hepimizi ilgilendirir. Acıyı çuvalla şarkılara
doldurursanız eğer, taşar. O zaman da -en azından fanatik hayranınız olmayanlar tarafından- dinlenilmiyor, kaçılıyor.
İyi bir başlangıç
Bilge Su, müzik dünyamızın çok tecrübeli prodüktörlerinden Süheyl Atay’ın (Runltd) kanatları altında iyi bir başlangıç yaptı. Bestesi Oğuz Çetiner’e, sözleri ise önce Hürriyet, sonra da NTV’den tanıdığımız müzik âşığı Suat Kavukoğlu’na ait şarkı, şans verilmeye devam edilirse eğer, zaman içinde iyi bir yorumcuya doğru gidecek gibi görünen Bilge Su’nun sesinden etkileyici bir şarkı olmuş. Temelde siyah-beyaz ama bazı anlarda (kısmen) renklenen klip de gayet artistik ve şarkıya uygun. Yönetmen Meltem Şentürk, şarkının ruhunu yansıtan bir mekânda, şarkıyı destekleyen bir iş çıkarmış.
Paylaş