Paylaş
2018, kaç zamandır uç vermiş gelişmelerin altını çizen, sağlamlaştıran bir yıl oldu. Şarkı ve albümlerin dijitalde yayımlanışı yerleşti, tam kabul gördü. Fiziki baskı da giderek daha az aranır sorulur oldu. Dijital platformların yerlerini sağlamlaştırmaları bu gelişmenin yerleşip kalmasında elbette etkili. Ama asıl sebep, genç kuşağın müziği bu şekilde edinme ve dinleme alışkanlıklarının kemikleşmesiydi. Fiziki baskı vardı, var olmasına ama bunun büyük bir bölümü tanıtım için yapıldı ve müzik mağazalarında satışa çıkarılmadı. Çok az sayıda single ya da albüm eski usulle piyasaya sunuldu. Önümüzdeki birkaç yıl, fiziki baskının giderek zayıflayacağı ve nihayetinde bu işe nokta konacağı kesin gibi.
Tarkan’ın varlığı sürüyor
Dinlenme ve seyredilme rakamları üzerindeki şaibe perdesi de yıl boyu sallandı durdu. Bazı isimler, bazı şarkılar, uçuk sayılacak rakamlara ulaştılar. Eğer bunlar doğruysa, müziğimizin bütün dünyaya nal toplatması gerekiyor. Billboard ve benzeri sektör dergileri sabah akşam bizden bahsetmeli, bu rakamlara ulaşan şarkıcılarımızın dünyanın önde gelen firmaları tarafından davet edilmeleri, apar topar en iyi stüdyolara sokulmaları gerekiyordu. Olmuş da olabilir mi? Bizimkiler övünmeyi sevmediklerinden belki de biz buralarda duyamadık.
2018’in netleştirdiği bir başka gelişme de zamanın artık yeni yıldızların zamanı olduğuydu. 60, 70 ve 80’lerden gelip o yılların tecrübesiyle 90 ve 2000’lerde de var olmayı sürdürmüş isimler dahi yüzlerini zor gösterir oldular. 90 ve 2000’lerin yıldızları da öyle... Bir tek Tarkan istisna sayılabilir; eskisi gibi olmasa da her zaman çekiciliğini korumuş Tarkan’ın varlığı sürüyor. Ama Altın Kelebek ödüllerinden de anladığımız gibi, Aleyna Tilki ve Edis başta olmak üzere müziğimizin tepesinde genç isimler var artık.
Büyük düş kırıklığı; Yıldız Tilbe
İyi albüm de çoktu 2018’de, kötü albüm de. Yıllardır (ama çok yıldır, belki 50 yıl kadardır) kendisinden bir albüm beklenen Selim Selçuk, ‘Miles Kuçles’i yayımladı. Yalnızca 2018’in değil, bütün zamanların en iyi albümlerinden biriydi bu. Tıpkı Güvenç Dağüstün, Ece Dağıstan ve Fazıl Say’ın ‘Güz Şarkıları’, Serdar Ateşer’in ‘İş İşten Geçer Geçmez Ordayım’ ve Suitcase’in ‘Sustukça Unutuyorum’u gibi. Varlıkları 2018’i bayram yerine çevirdi.
Serdar Ateşer’in ‘İş İşten Geçer Geçmez Ordayım’ı yılın en iyilerinden...
Mehmet Erdem’in, sesinin ağır ve onarılamaz güçsüzlüğünün damgaladığı ‘Neden Böyleyiz’i, Yurtseven Kardeşler’den İsmail YK’nın, ipe sapa gelmez sözleriyle müzik dışında her şeye benzeyen ‘Tansiyon’u ve hâlâ ‘Nurcanım’ın ekmeğini yiyebileceğini düşünen Davut Güloğlu’nun ‘Hayat Devam Ediyor/Bu Kadar Naz Olur mu?’su yılın en kötü albümleriydi.
Yılın en büyük düş kırıklıkları ise Yıldız Tilbe (‘Kış Gülleri’) ve İlhan Şeşen’di (‘Hediyem’). Tilbe’nin sorunu iyice kronikleşti. Artık şarkı söyleyemiyor. Belki inat etse, çalışsa, prova yapsa olabilecek ama böyle zorluklara hiç gelemiyor. İlhan Şeşen’in tribute albümüyse renkten yoksundu; bu tür albümler artık, bir çeşit ‘boyacı küpünden’ geçirilip veriliyor piyasaya. Yapılıyorlar ama varlıklarıyla yoklukları bir oluyor.
2019’un daha iyi ve güzel olmasını dileyelim. Genco ve Burcu Arı’nın ‘Küçüğüm’ü gibi şarkılar daha çok, Mehmet Erdem’in ‘Böyle Ayrılık Olmaz’ı gibi şarkılar daha az olsun, hatta hiç olmasın.
Paylaş