Yeni Müfredat, Geçmiş, Gelecek

Millî Eğitim Bakanlığı, ilk ve orta öğretimde geçerli olacak taslak öğretim programlarını açıkladı ve kamuoyunun değerlendirmesine sundu.

Haberin Devamı

Millî Eğitim Bakanlığı’nca açıklanan yeni öğretim programlarında dikkat çeken iki önemli yenilikten biri geçmişimizi, birisi de geleceğimizi doğrudan ilgilendiriyor: İlki tarih, ikincisi ise bilişim dersleri.

GEÇMİŞ, ASLA SADECE GEÇMİŞ DEĞİLDİR

Yeni programda tarihle ilgili dersler ağırlığını koruyor: Hayat Bilgisi, Sosyal Bilgiler, T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Tarih, Türk Kültür ve Medeniyet Tarihi. (Bu listeye ‘Peygamberimiz'in Hayatı’ ile ‘Türk Dili ve Edebiyatı’ derslerini eklemek de mümkün). 9 - 11. sınıflara yönelik tarih dersinin içeriği, o bildik ‘savaşlar ve fetihler’ ekseninden biraz daha medeniyet tarihi alanına doğru kaymış gibi duruyor ki, bu olumlu bir değişiklik. Tabii bu değişimin pratiğe nasıl yansıyacağı, hazırlanacak kitaplar ve malzemelerle ortaya çıkacak. Dolayısıyla ilgili ders kitapları hazırlanırken olayların ve isimlerin azaltılıp, kavramların genişletilmesi yerinde olacaktır. Unutmayalım ki çağımızda ansiklopedik verilere ulaşmak giderek kolaylaşıyor. Buna karşın bilgi yığını içinden bütünlüklü bir bakış açısı geliştirmek giderek zorlaşıyor.

Haberin Devamı

ÇAĞDAŞ TARİHE AÇILAN KAPILAR

Açıklanan taslak programda tarih adına iki yenilik dikkat çekici. İlki T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersine yeni bir ünite olarak eklenen 1950-2016 arası dönem. Diğeri ise “Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi” dersi. Türkiye’nin yakın tarihinin okullarda işlenmemesi, sadece müfredat adına değil toplum geneli için de çok önemli bir eksiklikti. Gençler (ve dolayısıyla yetişkinler), derslerde işlenmediği için yakın tarihteki en önemli olaylardan bile haberdar olamıyordu. ‘İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrası adeta yaşanmamıştı! Bu durum haliyle kulaktan dolma, yanlışlarla dolu yorumlara yol açıyordu. Oysa günümüz olaylarına sağlıklı bakabilmenin bir koşulu yakın tarihi iyi bilmek. Dolayısıyla bu eksikliğin giderilmesine yönelik adım atılması yerinde olmuş. Ancak müfredatta yakın tarihe son derece kısıtlı bir çerçevede yer verildiğini belirtmeliyiz. Açıkça görülüyor ki tartışmalı konulardan bilinçli olarak uzak durulmuş.

Haberin Devamı

Ders malzemeleri oluşturulurken dikkat edilmesi gereken noktalara gelince… İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersine eklenen bölümlerle birlikte genel bir kavrayışın ve anlatımda sürekliliğin korunması gerekiyor. Ders içeriği, keskin siyasi tartışmalara zemin hazırlayan ‘dönemsel kopuş’ algısına kurban edilmemeli. Bilindiği üzere yakın tarihin tarafları iktidardan ayrı kaldıkları dönemleri çok ağır bir dille eleştirirler. Mesela, bir grup için Tek Parti dönemi Altın Çağ, diğeri içinse baskı dönemidir. Tam tersi Demokrat Parti devri için de söylenir. Örnekleri çoğaltmak mümkün… Tüm bu katı bakış açıları, Türkiye tarihine süreklilik içinde bakmayı ve olgularla konuşmayı son derece güç hale getiriyor. Dolayısıyla ders kitapları yazılırken bu keskinliğin yumuşatılması sadece toplumsal değil aynı zamanda bilimsel bir gereklilik.

Haberin Devamı

DÜNYA TARİHİ Mİ, TÜRKİYE TARİHİ Mİ?

Yeni müfredatta yer alan “Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi” dersi beş ana bölümden oluşuyor: İki Dünya Savaşı arasında dünya; 2. Dünya Savaşı; Soğuk Savaş̧ dönemi, yumuşama dönemi ve sonrası (1960’lardan 1990’lara uzanan dönem kast ediliyor); küreselleşen dünya. Öncelikle şunu söylemek gerek: Ders, “Çağdaş Dünya Tarihi ve Türkiye” başlığını daha fazla hak ediyor. Çünkü üniteler, Batı merkezli 20.Yüzyıl dünya tarihinin evrelerini esas alıyor. Türkiye’nin yakın tarihinden kesitler, bu süreçle bağlantılı olarak derse yerleştirilmiş. Dolayısıyla karşımızdaki bildik anlamıyla bir “Çağdaş Türkiye Tarihi” dersi değil. Dersin özü, dünya tarihi ve Türkiye’nin dış politikaları gibi görünüyor.

Haberin Devamı

Ders içeriğinde uluslararası ölçekte pek çok önemli olaya ve kavrama değinilmesi öngörülmüş. Umarım ders kitabı tamamlandığında ortaya öğrencileri fazla bilgiyle bunaltacak ‘olay ve isim bombardımanı’ çıkmaz. Hele de ağırlık yabancı ülkelerin tarihleriyle ilgiliyken…

GEÇMİŞ TAMAM, PEKİ YA GELECEK?

Tarih dersleriyle ilgili söylenebilecek daha pek çok söz var. Ama ülke olarak geçmişe ayırdığımız enerjinin fazlasını geleceğimize vermek durumundayız. Elbette bu da toplumsal bilimlerin yanında fen ve teknoloji alanındaki nitelikli eğitimle mümkün. ABD başta olmak üzere gelişmiş ülkelerin son yıllarda eğitimde eğildikleri STEM (Science, Technology, Engineering, Mathematics) eğitim modelinin yeni müfredata yansıması ihtimali sevindirici. Ancak bunu istemekle başarmak arasında oldukça geniş bir alan var. Ayrıntılara girmeden şunu söyleyelim: Konunun öncülerinden olan ABD, STEM modelinde ders verecek öğretmenlerin yetiştirilmesini orta ve uzun vadeli bir programa bağladı; bu ‘yeni’ öğretmenlerin görev alacağı pilot okullar seçildi; bütçede özel bir pay ayrıldı. Umarım MEB, benzer bir bakış açısıyla ve somut bir planla yola çıkar. F.A.T.İ.H. projesinde hedeflenenlerle erişilen sonuçlar arasındaki fark henüz kapanmış değil.

Haberin Devamı

Yeni müfredatın en önemli yeniliklerinden biri de bilişim teknolojisi dersleri. Bu konu, Türkiye’nin geleceği açısından hayati bir önemde. Çağımızda sadece alfabe okur-yazarlığı değil, kodlama okur yazarlığı da adeta temel bir ihtiyaç; ‘bir dil, bir insan’ sözü sadece yabancı dilleri değil aynı zamanda yazılım dillerini de kapsıyor. Tüm dünyada (ve tabii Türkiye’de) en fazla talep gören meslekler bilişimle ilgili. Üstelik konu sadece yazılımcı veya uygulamacı olmaktan ibaret değil. Artık bankacılıktan otomotive, turizmden sağlığa kadar hemen her türlü iş kolu yazılım bilgisine ihtiyaç duyuyor. Bu nedenle müfredattaki “Bilişim Teknolojileri ve Yazılım Dersi” çok önemli.

Bilişim dersinin ilkokul çağından lise sona kadar her sınıfta okutulması gerektiğini vurgulayalım. Hal böyleyken derslerin süreleri ve içeriği kadar araç-gereçlerin ve öğretmenlerin yeterliliği çok kritik. Bu doğrultuda üniversitelerdeki Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümlerinin (BETÖ) vites yükseltmesi ve daha donanımlı hale gelmesi şart. Özetle… Kullanımdaki yeni teknolojilere hâkim olmayan öğretmenlerimiz olmadan bilişim eğitiminde başarılı olmamız; bilişim eğitimi olmadan da daha iyi bir gelecek inşa etmemiz çok zor.

GELECEĞİN TARİHİ?

Geleceğe daha güzel satırlar yazmak için bir yandan tarihle ortak bir bilinç oluşturmak, diğer yandan da bu ortak yaşam alanını günümüz teknolojileriyle daha yaşanılır kılmak ve geliştirmek zorundayız. Umarım yeni müfredat ve ona uygun olarak hazırlanacak dersler bu hedefe en iyi şekilde hizmet eder.

Yazarın Tüm Yazıları