Paylaş
RAMAZAN gelenekleri olarak bildiğimiz pek çok unsur Osmanlı’nın ve “ramazan medeniyeti”nin başkenti İstanbul’a aittir. Ancak sadece İstanbul’da değil, imparatorluğun pek çok yerinde değişik ramazan gelenekleri vardır. Karagöz-Hacivat geleneğinin doğum yeri Bursa veya Edirne gibi şehirlerde ramazan benzer şekilde yaşanırdı. Camilerde mukabele okunmasına, gece açık kahvelerde sohbet edilmesine, sahurda maniler söyleyen davulculara hemen her bölgede rastlanır. Ancak bunlar yerel farklılıklar gösterirler.
TENEKE ÇALMAK
Örneğin, İstanbul’da mahyalar ramazanın geldiğini haber verirken, Siirt’te bu “Melede Ateşi” olurdu. İstanbul’da camiler kandillerle, Isparta’da ise “tırtır” adı verilen renkli kâğıtlarla süslenirdi. Ramazan davulcusu, kimi beldelerde maniler okuyan gençlerle yer değiştirirken, kimi yerlerde de “teneke çalmak” şeklini alıyordu. Ramazanda şehir bandosunun Amasya Kalesi’nde konser vermesi ise 150 yıl kadar öncesine dayanan bir gelenek.
Hurmanın yanı sıra güllaç gibi bazı yiyecekler bu ayda daha fazla tüketilir. Hemen her şehirde fırınlar ramazana özel pideler, ekmekler ve çörekler çıkarır. Kahke ve gerebiç, Kilis’ten Gaziantep’e ve Mersin’e uzanan bölgede çok sevilen hamurlu yiyeceklerdir. Ramazan geldiğinde sofralarda olmasına özen gösterilirdi. Orta Anadolu bölgesinde keşkek, iftarın sultanıydı. Erzurum’da yumurtalı / ıspanaklı çorba ve kıyma, kadayıf dolması iftarın geleneksel lezzetlerindendi. Ayrıca, nişanlı çiftlerden erkek tarafının kız tarafına iftarlık yiyecekler göndermesi de adettendi. Yerel yemekler söz konusu olduğunda Balkanları anmadan geçmek olmaz. Bosna’da Begova çorbası, Makedonya’da lokma benzeri bir tatlı olan ve balla yapılan Petula, ramazan menüsündeki yerlerini koruyor.
OSMANLI’DAN KALMA TOPLAR
Eski zamanlarda şehirlere yakın köylerde, ahalinin kulağı, uzaklardan gelecek iftar topunun sesi beklenirdi. Günümüzde de iftar topu atışı için Osmanlı’dan kalan topların kullanıldığına rastlamak da mümkün. Bugün büyük ölçüde folklorik yönü olan iftar topunun, o zamanlarda önemli bir işlevi vardı. Zamanla bu işlev ramazanın adeta bir parçası oldu. İngilizler Kudüs’ü işgal ettikten sonra ramazanda kaleden iftar topu atılması geleneğini sürdürmüşlerdir.
Yugoslavya’da komünist dönemde yasaklanan iftar topu atışı Saraybosna’da savaş sonrasında yeniden başladı.
GÖZLER SAAT KULESİNDE
Saraybosna’da iftar saatinin gelişini öğrenmenin bir diğer yolu da saat kulesine bakmaktı. Ekrem Hakkı Ayverdi, merkezdeki Gazi Hüsrev Bey külliyesinin köşesindeki kulenin 17’nci yüzyıl sonlarında inşa edildiğini dile getirir. Eski sisteme göre saat 12.00 olduğunda iftar edilirdi. Osmanlı şehirlerinde gözler, kuledeki saatin 12’yi vurmasını beklerdi.
KABİR IŞIĞI GELENEĞİ
Sadık Softa’nın araştırmasına göre Çankırı’nın Yapraklı ilçesinde, “Kabir Işığı” adı verilen yardım amaçlı bir gelenek varmış: “Ramazanın başlamasına birkaç gün kala, oluşturulan gruplar değişik mahallelerde dolaşarak, ‘gabir ışığı’ adı altında, ayni veya nakit yardımları toplarlar.” Anadolu’da benzer tarzda, ramazan sadakası toplama geleneklerine rastlamak mümkündür.
Paylaş