Paylaş
RAMAZAN denince hepimizin aşina olduğu görüntüler vardır: Üç kuşağın bir arada olduğu kalabalık aile sofraları, iftar vakti minarelerde yanan ışıklar, meydanlardaki kalabalıklar... Ne mutlu ki II. Dünya Savaşı yıllarında yaşanan buğday kıtlığından bu yana Türkiye’de ramazan sofralarını ciddi biçimde etkileyen bir olay yaşanmadı. Özellikle son 25 yılda ramazan, daha renkli, daha kitlesel, daha gösterişli bir hal aldı. Reklamlar ramazanın geldiğini bize haftalar öncesinden haber verdiler. Hediyelik koliler marketleri doldururken, çalışanlar Osmanlı devrini çağrıştıran kostümler giydiler. Şehirlerde LED ışıklı süslemeler mahyaların önüne geçti. Sofralar ev dışında taşarken “dışarıda iftar” ramazanın önemli bir ritüeline dönüştü: Restoranlarda günler öncesinden masalar tutuldu, iftar saati garsondan gelecek “Okundu, orucunuzu açabilirsiniz” haberi heyecanla beklendi. Yemeklerin biri biterken diğeri önümüze kondu... Yabancı misafirler, farklı dinlerden olanlar ve oruç tutmayanlar da dahil olmak üzere şirket çalışanları, arkadaş grupları iftarda buluştular. Sokaklar halka açık davetlere, ikramlara, gösterilere sahne oldu... Ne gariptir ki tüm bunlar, bu yıl “eski” ramazanlara ait anılar oldu. COVID-19 salgını nedeniyle hep birlikte farklı bir ramazan tecrübe edecek, ağırlıklı olarak evde kalacağız. Peki ama böyle sıra dışı bir durumla karşı karşıya kalanlar ilk olarak bizler miyiz?
Tarih boyunca insanoğlu veba, kolera gibi salgınlarla baş etmek zorunda kaldı, bunların bazıları ramazanlara denk geldi.
YAŞANAN SALGINLAR
İnsanlık tarihindeki en kritik salgın hastalıklar başında gelen veba, İslam coğrafyasında da etkili olmuştur. Hz. Peygamber salgınlar konusunda “Sizler bir yerde veba hastalığı çıktığını işittiğiniz zaman, o yere girmeyiniz. Hastalık sizin bulunduğunuz yerde meydana gelirse, sakın sizler oradan dışarı çıkmayınız” diyerek karantina uygulamasının temel ilkelerine işaret etmişti. Hz. Ömer’i veba salgını çıkan Suriye’ye gitmekten vazgeçiren de bu hadisti. Kendisine, “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun ya Ömer?” diye soranlara halife, “Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyorum” cevabını vermiştir. Hz. Ömer’in ayrıca cüzzam hastaları ile “arasında bir mızrak mesafe bırakarak” konuştuğu nakledilir.
Elbette 7. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar geçen uzun sürede pek çok salgın ramazan ayına denk gelmiştir. Cemaatle namaz ve hac gibi toplu ibadetler salgınlarla doğal olarak etkileşim içindeydi. Öyle ki 1422-1424 yıllarındaki salgın nedeniyle Mekke’deki cami ve mescitlerde namaz kılınamaz olmuştu. Engin Çetin’in araştırmasına göre 1812’de Üsküdar’ı sarsan veba salgını, Ramazan Bayramı’nda geniş kitlelerin bir araya gelmesiyle daha da yayılmıştır. 1902 yılı ramazanında ise Mısır’ın hac emiri İbrahim Rifat Paşa, içişleri bakanı ile vebanın hac kafileleriyle yayılmasını önlemeye yönelik tedbirleri görüşüyordu.
NASIL BİR RAMAZAN
Salgın hastalıklarla ilgili örnekleri çoğaltmak mümkün. Ama aynı şekilde, insanlığın ve Müslümanların yaşanan tüm bu acılı dönemleri atlattığını söylemek de... Yaklaşık 1400 yıl boyunca salgınlardan savaşlara kadar nice zorluklar aşılırken, “ramazan medeniyeti”ne yeni çözümler, yeni alışkanlıklar eklendi. Şimdi sıra bizde. Gelin yaşadığımız sıkıntılı gündemden bir parça uzaklaşalım... Bir ay boyunca ramazan kültürüne doğru bir yolculuğa çıkalım. İslam medeniyetine, tarihte iz bırakan olaylara ve ilham veren hatıralara değinelim. Anadolu bilgeliğinin kuşaktan kuşağa aktarılan sözlerine kulak verelim. Bu defa kalabalık sofralarda, sokaklarda, meydanlarda yan yana olamasak da hepimizin duası ortak: Gelecek ramazanların, eskilerinden güzel olması ve sağlıkla yaşanması...
TÜRBE KISITLI TOPLU İFTAR YOK
İÇİŞLERİ Bakanlığı genelgesine göre, bu ramazanda kalabalık iftar ve sahur gibi etkinliklerine ve iftar çadırlarına müsaade edilmeyecek. Fırınlardaki ekmek üretimi ve siparişler iftardan 2 saat önce sonlandırılacak. Ramazan davulcularının bahşiş toplamasına izin verilmeyecek. Türbe ziyaretleri kısıtlanacak. Bayramda mezarlıklarda ateş ölçümü yapılacak.
Bir ayet
EY iman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. (Bakara,
2/183)
Bir hadis
GÜÇLÜ kimse, insanları güreşte yenen değil, bilakis öfke anında kendisine hâkim olandır. (Müslim,
Birr, 107)
Paylaş