Paylaş
BİRBİRİNİ affetmek, kâğıt üstünde erdemli bir davranış olsa da hiç kolay değildir. Çünkü af bekleyen kişiye ya kızgınsınızdır ya da kırgın. Hakkınızı yemiş, size sıkıntı vermiş birinin cezasını bulması varken neden onu affedesiniz? Hele de sevdiğiniz biri, sizi hiç beklemediğiniz şekilde üzüp, gönlünüzü kırdıysa? Ayrıca hataları affetmek adaletsizliğe, ayıpları affetmek saygısızlığa yol açmaz mı?
KART GÖSTERMEMEK
Affetmek derken “yasal suç” olan konuları bir kenara bırakalım. Biz, kişiler arası affa bakalım... Affetmek, “sarı kartlık” veya “kırmızı kartlık” bir hareketi maddi-manevi cezalandırma hakkınızdan vazgeçmek demek. Elbette zorunlu olmadığınız halde ve hür iradenizle. Af kelimesinin kökü, “silmek, yok etmek” olsa da affetmek, mutlaka unutmayı gerektirmez. Ayrıca mazur görmek, bir hatayı hata olmaktan çıkarmaz. Affetmek, durumun kendisiyle değil bizim takındığımız tutumla ilgilidir. Kendi tercihimizdir.
Neyin hata veya saygısızlık olduğu, zamana ve kültüre göre büyük farklılıklar gösterir: Futbolda kırmızı kart gerektiren bir hareket, Amerikan futbolunda oyun kurallarına uygun olabilir. Bu tür farkların farkında olmak, hoşgörülü ve affedici olmaya yardımcıdır.
*
Affetmek için bir diğer araç, karşımızdakine hak vermesek bile “halden anlamak”tır. Hata işleyen bu hatayı neden işledi? Niyeti neydi? Kasıtlı mıydı veya bilgisiz miydi? Bu tür sorularla durumu anlama çabası, hiddetimizi veya kırgınlığımızı azaltmaya yardımcı olabilir.
KENDİMİZİ AFFETMEK
Bir de “kendimizi affetmek” var ki, o da kolay değil. Çoğu zaman hatalı olduğumuzu kabul etmeyiz. Öte yandan “aptalca” hareketlerimiz, yanlış tercihlerimiz nedeniyle kendimize kızar dururuz: “Ben nasıl böyle bir şey yaptım!” Mesele tam da burada düğümlenir: Aslında başkalarına göstermemiz gereken empati ve hoşgörüye kendimiz de muhtacız. Çünkü Yunus’un “bir ben var benden içeri” ifadesinde olduğu üzere, aslında “kendimiz” tek bir parçadan değil, iç içe katmanlardan oluşuyor. Örneğin “alt” benlikle “üst” benliğin çatışmasını gidermek gerekiyor.
HOŞGÖRÜNÜN DEĞERİ
İslam’da insanın içe dönük affı için kimseye (günah çıkarmak için kilise, rahip, vb.) ihtiyacı yoktur. Bu sadece “Allah ile kul arasındaki” sessiz, içten bir ilişkidir. Ancak başkalarına karşı bağışlayıcılıkta açık olmak gerekir. “Sen af yolunu tut, iyiliği emret (A’râf, 199)” diyen Kuran, affın insan için bir ödül olduğunu belirtir: Cezalandırmak yerine “sabrederseniz, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır (Nahl, 126)”; “Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah’a aittir (Şura, 40)”. Ayrıca Hz. Peygamber, “Allah affeden kişinin ancak şerefini arttırır” diyerek affetmenin gurur kırıcı bir durum olmadığını, aksine kişiyi yükselttiğini vurgulamıştır.
MERHAMET DERYASINDA
Saha araştırmaları, “bağışlayan” bir Allah tasavvuruna sahip olanların, “cezalandırıcı” bir Allah tasavvuruna sahip olanlara göre başkalarını affetmede daha başarılı olduğunu gösteriyor. Affetme sürecinde gurur ve kibrin olumsuz; alçakgönüllülük ve merhametin olumlu rolü, yapılan ölçümlerde net olarak görülüyor. Tüm bunlar affediciliğin içten gelen, gönüllü bir tutum olması gerektiğinin göstergeleri. Mevlânâ “Halkın bağışlaması ırmağa, sele benzer; yine kendi denizlerine at koştururlar” demiş. Başkalarına karşı daha affedici oldukça kendimizi affetmeye de daha yaklaşmış olmuyor muyuz?
RAMAZANDAKİ BÜYÜK AF
RAMAZAN ayıydı... Herkes kaygılıydı. 20 yıl boyunca türlü eziyetler ettikleri, öldürmek için her yolu denedikleri o kişi şehre dönüyordu. Hem de beraberinde on bin kişilik bir kuvvetle. Kim bilir intikamı nasıl olacaktı? Geçmişin bedelini nasıl ödeyeceklerdi? Şehir fethedildikten sonra herkes Kâbe’nin etrafında toplandı. O da oradaydı... Mekkelilere şu ayeti okudu: “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.” Ve ekledi: “Hepiniz serbestsiniz.” Herkes şaşkınlık içindeydi. En azılı isimler bile affedilmişti! Ne intikam alındı, ne de ceza verildi. “Büyük af” ile 20 yıllık çatışma son bulmuştu. Hz. Peygamber’in Mekke’nin fethindeki bu tavrı, affetmenin daima mümkün olduğuna örnek gösterilmiştir.
ESMA-İ HÜSNA
El-Afüvv
Çok affedici, çok bağışlayıcı.
Bir ayet
Onlar affetsinler, hoş görsünler. Allah’ın sizleri bağışlamasını istemez misiniz?
(Nur, 22)
Bir hadis
Allah, affeden bir kulunun ancak şerefini artırır.
(Müslim,Birr, 69)
Paylaş