Gök ağlarsa yer güler

Barajlardaki doluluk seviyeleri alt sınıra yaklaşırken gelen yağışlar, hepimizin yüzünü güldürdü. Ortalaması önceki yılların gerisinde kalsa bile yağmur ve kar yağışı, hem şehirlere hem tarım arazilerine “can suyu” oldu.

Haberin Devamı

Yağmur, insanın doğayla ilişkisinde ve haliyle inanç tarihinde önemli yer tutar. Çağlar boyunca, dünyanın hemen her bölgesinde topluca gerçekleştirilen ritüellerden biri de yağmur duasıdır. Amerikan yerlilerinden Afrikalılara kadar pek çok kültürde yağmur yağması dileğiyle özel törenler düzenlenip, danslar eşliğinde şarkılar söylenmiştir.

Gök ağlarsa yer güler

İklim şartları nedeniyle sık sık yurt değiştirmek zorunda kalan eski Türklerde yağmur duası için bir kutsal “yâda taşı” bulunurdu. Öyle ki Oğuz Türkleri, hava olayları üzerinde etkisi olduğuna inanılan bu tılsımlı taşa sahip olmayı bir üstünlük sayar, onu diğer boylara kaptırmamak için dikkatle korurlarmış. Gerek Çin, gerekse Arap yazılı kaynaklarında söz edilen bu “yağmur yağdıran taş” geleneği, Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar uzanmıştır.

*

Haberin Devamı

Dualar, Tevrat’ta ise doğrudan “yeryüzüne yağmur yağdıran, tarlalara sular gönderen” Tanrı’ya yönelmiştir. Hz. Süleyman, kıtlık durumunda insanların duasının geri çevrilmemesini diler. Kuran’da anlatıldığı şekliyle Hz. Nuh ve Hz. Hud “bol bol yağmur” için dua ederler. Yine Kuran’da “Hani, Musa kavmi için su dilemişti” ayetinde geçen “istiska” kelimesi, İslam geleneğinde yağmur duası anlamında kullanılır. Nitekim Hz. Peygamber de kuraklık zamanında sahabenin ısrarı üzerine yağmur yağması için dua etmiştir. Anadolu kültüründe bu geleneğin devamı olarak topluca çıkılan yağmur duasına, çocuklar da oyunlar ve tekerlemelerle katılırdı: “Teknede hamur/Tarlada çamur/Ver Allah’ım ver/Gani gani yağmur.”

BARAJ SELİ, İNSAN SELİ

YAĞMUR gökte rahmet, yerde bereket” olsa da yoğun yağışlar, özellikle kentlerde su baskınlarına, taşkınlarına yol açabiliyor. Hatta bazen barajlar taşma noktasına geliyor. Bu durumun sadece modern şehirlere özgü olduğunu sanmayalım.

Gök ağlarsa yer güler

Haberin Devamı

İnsanlık çok eski çağlardan beri suları biriktirip kullanabilmek amacıyla setler, barajlar inşa etmiştir. Tarihte ilk büyük barajların Fırat ve Dicle üzerine kurulduğu düşünülüyor. Konya’da Beyşehir Gölü yakınlarında bulunan, Eflatunpınar’daki havuzların özelliğiyse, günümüze kadar ulaşan bir su tapınağı (MÖ 1300 civarı) barındırması. Hititlerin yağmur bayramları ve bu gibi kutsal anıtlar, bize suyun en eski devirlerde bile ilahi bir lütuf ve manevi arınma aracı olarak görüldüğünü anlatıyor.

*

Antik çağların en görkemli yapılarından biri de Yemen’de bulunan, geçmişi 2 bin 700 yıl öncesine uzanan Merib Barajı’ydı. Yılda sadece iki kez yağış alan bu bölgede inşa edilen bu büyük set, zamanla uzunluğu 600 metreyi aşan muazzam bir boyuta ulaştı. Bu su kaynağı, yoğun bir yerleşimi ve tarımı mümkün kıldı. Öyle ki kanallarıyla 100 kilometrekarelik devasa bir alana su temin ediyordu. Barajın çevresi, Kuran’daki ifadesiyle “sağlı sollu bahçeler bulunan”, “hoş bir şehir/güzel bir belde” idi. Ta ki baraj duvarları patlayıp büyük bir sel faciasına yol açıncaya kadar. O güzel bahçelerden geriye “buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki (harap) bahçe” kaldı. MÖ 145 civarında yaşanan bu sarsıcı olay, yani “Seylü’l-Arim (Arim Seli)” hafızalarda derin izler bıraktı. Barajın yıkılmasıyla felakete uğrayan pek çok kabile, Yemen’den ayrılıp Ortadoğu’nun farklı bölgelerine dağıldılar. Bir büyük kol Kuzey’e, Şam’a göçüp orada Arap Hıristiyanlığı’nın en önemli merkezlerinden olan Gassani Krallığı’nı kurdu. Diğer kol ise Hicaz bölgesinde, Yesrib denilen bir beldeye yerleşti. İşte o Yesrib, yüzyıllar sonra Medine adını alarak tarihteki ilk Müslüman şehri oldu.

Haberin Devamı

Gök ağlarsa yer güler

TOPRAK SUYA, BEN SANA...´

GÜNÜMÜZDE baraj göllerinin sadece su tutmasına değil, tutulan suyun temiz kalmasına da önem veriliyor. Sular çekildiğinde göl tabanlarında biriken tortular temizleniyor.

*

Vücudunun yaklaşık yüzde 60’ı sudan oluşan varlıklar olduğumuza göre, bizler de yüreğimizde biriken duygusal tortulara dikkat etmeliyiz. Mesela neşe seviyemiz düştüğünde karalar bağlamak yerine, bunu bir iç temizliği fırsatı olarak görebiliriz. Ruhumuzu karartan kırgınlıklara, kızgınlığa set çekmek her zaman mümkün. Merhametin ve olumlu bakışın, gönlümüzdeki bahçeleri bereketli bir yağmur gibi yeşerteceği muhakkak. Ne de olsa toprak her daim suya, insan ise sevgi ve muhabbete muhtaç.

 

Yazarın Tüm Yazıları