Derman ararım derdime

Pandemi nedeniyle hemen hepimiz “Derdim çoktur, hangisine yanayım?” der gibiyiz. Mevcut koşulları değiştirmek zaman istiyor. Peki ya ‘iç koşullar’?

Haberin Devamı

Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, yaşadığımız salgın, sadece virüsten ve antikordan ibaret değil. Bir yıldır aralıklarla evlerimize kapanmanın hem ekonomik, hem de psikolojik etkileri var. Şimdi daha kötüsünden korunabilmek için bir 15 gün daha kapanmak zorundayız, el-mahkûm. Madem dış koşulları, “iş koşullarını” değiştiremiyoruz... Öyleyse en iyisi, “iç koşulları” değiştirmeyi denemek değil mi?

HERKESİN DERDİ KENDİNE (Mİ?)

İnsan dertliyken, “içi yanarken” sadece üzgün değil, olan bitene kızgındır da. İsyan edesi gelir... Ama yine de bir ihtimal, benzer acıları yaşamış birinin sözlerine kulak kabartır.

Öyleyse gelin, bizden önce “damdan düşen” şairler-âşıklar, nasıl ayağa kalkmışlar bir bakalım... Belki onların iç yolculuğu, kendi adımlarımız için bize ışık tutar.

Derman ararım derdime

Haberin Devamı

BİR DERDİM VAR İÇİMDE

Çekilen acılar, moral bozukluğu, yaşama sevincinin kaybolması... Tüm bunlar geleneksel kültürümüzde iki kavramla anlatılır: “Dert” ve “gönül yarası”. Acıya yol açan en önemli neden, ayrılıktır. İnsan sevdiğine ulaşamaz veya kaybederse derin bir acı çeker. Ne var ki bu “aşk acısı”, edebiyatta tüm manevi dertleri anlatan bir benzetmedir aynı zamanda. Ayrı kalınan sadece “sevgili” değil, gençlik, sağlık, aile, memleket veya dünya hayatının güzellikleri olabilir: “Dünya derler o da fani / Toprak alır tatlı canı”. Böyle bakıldığında bugün yaşadığımız sıkıntılar, bu gruba girer.

BİTER Mİ DÜNYA GAMI?

İnsanı engelleyen, canını sıkan şey hep dış koşullardır. Kimileriyse daha derine bakıp, olan-biteni kadere bağlar: “Derd-i firkat (ayrılık derdi) tende rahat koymuyor / Neyleyim, tedbire takdir uymuyor”. Hatta bu noktada “kaderine isyan” edebilir. Çünkü nefs/ego, olup bitenin kendinden başka bir kudretle bağını kabullenemez bir türlü. Ama insan daha da derine bakarsa başka bir evrensel gerçeği görür: Ne bizim isteklerimiz biter, ne de dünyanın derdi tasası. Ulu padişah Fatih Sultan Mehmet bile bu düşüncededir: “Hasılı çün mezra-ı dünyanın oldu gam bana / Yıllar ile ağladı halim görüp Âdem bana”

Haberin Devamı

DERDİMİN TEK İLACI

Şairlere/âşıklara göre dünya hayatı geçicidir, ama kişinin ruhu, ezelden beri hep onunladır. İnsanın asıl derdi, ona “kendi ruhundan üfleyen (Hicr, 29)” Yaradan’dan ayrı kalmaktır. Anlar ki dünya dertleri, ona özünü, nereden geldiğini hatırlatan birer alarmdır. Nasıl ateşi yükselen biri bedeninin hasta olduğunu fark ederse, dertli kişi de ruhunun çektiği hasrete kulak kabartır. İşte bu noktada Niyazi-i Mısri şöyle der: “Derman arardım derdime / Derdim bana derman imiş / Burhan (kanıt) sorardım aslıma (varlığıma) / Aslım bana burhan imiş”.

OLGUN İNSAN

Âşıklara göre dertlerin en büyüğü gönlümüzdedir: “Hasta-i gamdır, şifa ister gönül / Dost elinden bir deva ister gönül”. Gönüldeki sıkıntıların derinine inmeden, bakış açımızı değiştiremeyiz. Olgunlaşmak, “gönlündeki yâri” bulmak; içimizdeki kavgaya son verip, kendimizle barışmak demektir. Ki “İslam” kelimesinin kök anlamı da barıştır zaten. Kendimizle, çevremizle, dünyayla ve tüm kâinatla, barış... Bağdatlı Ruhi şöyle özetler: “Verdik dil ü can ile rıza, hükm-i kazaya / Gam çekmeziz uğrarsak eğer, derd ü belaya”.

Haberin Devamı

YANLIŞA HAYIR, OLANDA VAR 'HAYIR'

Elbette dertlere, belalara sabretmek, “kadercilik” değildir. “Gönül rızası” göstermek, yanlışa doğru demek, sorunlara seyirci kalmak anlamına gelmez. Herkes, dünyayı iyileştirmek için elinden gelen çabayı göstermelidir. Örneğin hastalandığında tedavi yollarını aramalıdır. Bu çabayı gösterirken, hastalığı hayatın doğal parçası görmesi ve öfke duymaması ise “gönül rızası”dır. Yani “gönül rızası” işte-güçte değil, içtedir. Elbette bunları söylemek kolay, yapmak zor... İslam kültüründe iç-dış dengesini bulanlar, “kâmil” yani olgun insan olarak tanımlanır. “Kalplerin tabibi” Hz. Peygamber ise, çektiği nice dertlere rağmen tebessümünü, ümidini asla kaybetmeyen, en mükemmel örnek kabul edilmiştir.

BİR AYET

Haberin Devamı

Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. (Mâide, 119)

BİR HADİS

“Allah’ım! Bana rüştümü ilham et ve beni nefsimin şerrinden koru!” (Tirmizî, “Da‘avât”, 69)

ESMA-İ HÜSNA
Er-Reşid

Doğru yolu gösteren, olgunlaştıran.

 

Yazarın Tüm Yazıları