Paylaş
DOĞUM ÖNCESİ ve DOĞUM: 1912 – 1923
“Vatan” isimli annesi, Cumhuriyet’e hamileyken yabancılar tarafından saldırıya uğrar, maddi-manevi büyük zarar görür. Aile, arazisinin büyük bölümünü yitirirken yıllarca yan yana yaşadığı komşularından da tartışmalı biçimde ayrılır. Bu travmanın sonucunda doğum çok zorlu geçer. Anne ve bebek hayatî tehlike atlatır. Travmanın etkileri Cumhuriyet’in kişiliğinde silinmesi zor izler bırakmıştır.
BEBEKLİK DÖNEMİ: 1923 – 1926
Cumhuriyet’in büyük bir gayretle hayata tutunmayı başardığı bebeklik yıllarında annesini kaybetme korkusu vardır. “Osmanlı” adındaki babasını yaşanan acıların esas sorumlusu olarak görür. Bu duygularla, kendisine yönelen itirazlara keskin tepkiler verir, çevresiyle arasına mesafe koyar. Aynı dönemde Doğu’da ve İzmir’de ortaya çıkan çatışmacı tavırlar, bebeğin iç dünyasındaki savunma güdüsünü körükler, zihnindeki haklılık inancını perçinler. Bu nedenle aile içi tartışmalar ya da zıt fikirler, bebek tarafından ‘anneye ihanet’ olarak algılanır. Çareyi ‘bölünmez bir aile’ yaratmakta görür: Tek yürek olacak bir aile için tek bir parti yeterlidir.
ÇOCUKLUK DÖNEMİ: 1926 – 1960
Cumhuriyet, babasından miras kalan değerleri reddeden bir tavır takınır. ‘Millet/Ulus’ adını verdiği ailesi için baba kavramının yerine ‘Ata’ imgesini sahiplenir. Ailesinin giyim kuşamı konusunda çok titizdir. Orta Asya’daki köklerine simgesel bir dönüş yapar, dilini yenileyip özgüvenini yükseltmeye çalışır. Bir yandan da gözü platonik çocukluk aşkı olan zengin, şık giyimli, çekici ‘Batı’dadır. Ama zamanında annesi Vatan’a saldıranlardan biri, Batı’nın babası olduğu için bu aşkın sağlıklı bir ilişkiye dönmesi pek mümkün görünmez.
Cumhuriyet, adım adım serpilirken komşu mahallelerde çıkan dev yangın dünyayı sarar. Uzak durmaya çalıştığı bu ateş sönse de külleri sağlığını bozmuştur. Bir seçim yapmak zorundadır: Doğumunda ve büyümesinde yardımlarını gördüğü Kuzey’in tavırlarından ürker. Bu nedenle Batı’ya yönelir.
1946’dan sonra aile içinde mecburen farklı sesler duyulmaya başlasa da bu gerçek anlamda yeni bir dönem sayılmamalıdır. ‘Tek sesli’ olma zafiyeti katıldığı yeni tarz partilerde de sürer. Değişen, Cumhuriyet’in davranış modeli değildir özünde. Saç-baş, hal-tavır yenilense de çocuksu inatçılığı, benmerkezci yaklaşımı sürer. Eskiden olduğu gibi yine her şeye hükmetmek ister.
ERGENLİK DÖNEMİ: 1960 – 1961
Çocukluktan ergenliğe geçiş problemli bir iç çatışmayla gelir. Aynada kendini beğenmez, uzayan bıyıklarını, hızlı değişimini kabullenemez. Çareyi geniş bir tasfiye sürecinde ve idam sehpalarında arar. İşin ilginci, yazdığı yeni kişisel anayasası, vesayetçi yaklaşımına rağmen demokratik sayılır.
GENÇLİK DÖNEMİ: 1961 – 1980
Yeni dönemde sağdan -ve özellikle- soldan duyduğu yeni tarz müziklere ilgi duyar. Ama bu sesler hızla Ankara’daki aile meclisinin dışına, yani sokağa itilir. Batı’nın ve Kuzey’in müdahil tavırlarıyla gerilen ortam, şiddet eğilimini körükler. Cumhuriyet artık her gün sokak kavgalarında, silahlı çatışmalardadır. Maço tavırları öylesine baskındır ki, genlerindeki X kromozomu, yani kadınsı yanlar kendini dışa vuramaz. Kadın, ‘ana’, ‘bacı’ veya ‘yoldaş’ olabilir ancak. Egemen cinsel kimliğiyse Batı’da bile zor rastlanır popülerlikte ‘kadınımsı erkek’ şarkıcılar türetir! Parasız, işsiz geçen yıllarını erotik filmler izleyip, pavyonlara giderek atlatmaya çalışır.
GEÇİŞ KRİZİ: 1980 – 1983
Bunalımlar ve göçlerle dolu gençlik dönemi yormuştur Cumhuriyet’i. Oto-disiplin mekanizmasını tekrar çalıştırır. Ancak bu defaki depresyon şiddetlidir. Kaş yapayım derken göz çıkarır, işkence eder kendine. Çocukluk yıllarını özlerken bir yandan da yeni bir düzen kurma arzusundadır. Ticarete atılıp zengin olmayı hedefler. Artık iç sesini dinlemeyecek, ekmeğinin peşine düşecektir.
ORTA YAŞ DÖNEMİ: 1983 – 2004
Zaman, idealizmi bırakıp icraata yönelme zamanıdır ona göre. Ancak bu yıllarda, ailenin üvey evlat muamelesi gördüğüne inanan kızgın çocukları isyan ederler. Bu sürekli ve kanlı iç çatışma, Cumhuriyet’in kişiliğinde büyük bir sarsıntıya yol açar. İçine düştüğü bunalım, Cumhuriyet’in dindar yönünü güçlendirir. Kafasındaki çelişik sesler arasında dengeyi ve iç barışı sağlayamadığı için müzmin aşkı Batı’ya yönelir bir kez daha.
GÖZLEMLER VE GELİŞİM ALANLARI
İncelenen dönemde Cumhuriyet, kişiliğindeki farklı eğilimleri psikolojik bir sorun, bir anomali olarak algılamıştır. Bu kimliklerden birini diğerlerine şiddetle baskın kılma çabası, hiçbir dönemde çare olmamıştır. Oysa zıt düşüncelerini bastırmak yerine bunları dış dünyaya uyum için kullanıp hızlı bir gelişim sağlayabilir. Çocukluğundan beri Batı’yla (ve diğerleriyle) aşk-nefret ikileminde süren ilişkisi hem aşağılık kompleksine hem de şişirilmiş bir egoya yol açmaktadır. Cumhuriyet, sürekli geçmişini tartışmakta; eski günleri bazen abartılı bir hayranlıkla yüceltmekte, bazen de acımasızca yerden yere vurmaktadır. Tarih takıntısından kurtulup yüzünü geleceğe çevirmelidir. Cumhuriyet’in gelişimi için kendisine yüksek empati ve sakinleştirici bir dille yaklaşılmalıdır.
NOT: Terapi seansları sürdüğü için son yılların raporu ileriki bir tarihte yazılacaktır.
Paylaş