Asla asla asla

YAŞI, güzelliği, boyu posu, mesleği, eğitimi, kökeni, dini, inancı, mezhebi, meşrebi, huyu suyu, karakteri, hali tavrı fark etmez...

Haberin Devamı

Sevgili, eski sevgili, sözlü, nişanlı, nikâhlı, evli, bekâr, ayrı, ayrılmış, boşanmış, dul, çocuksuz-çocuklu, dargın, yakın veya uzak olması, sevip sevmemesi fark etmez...

Sevsen de, çok sevsen de, delice sevsen de, kızsan da, kıskansan da, aklından çıkaramasan da, unutamasan da, nefret etsen de fark etmez... Kadınları öldürmeyeceksin.

*

Çocukları da öldürmeyeceksin. Yaşlı, genç, erkek fark etmez... İnsanları öldürmeyeceksin.

Asla asla asla

Hayvanları, bitkileri, ağaçları, doğayı, geleceğini, yaşama sevincini, kendini... Kısacası insanlığını ve insanlığı öldürmeyeceksin.

*

Yüreğinin en derinlerine yaz. Tekrar tekrar yaz. Bıkmadan usanmadan her gün yeniden yaz. Hiç silinmeyecek kadar güçlü yaz ki, “gözün kararsa, aklın başından gitse” bile gönlün hatırlasın: “Kim bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur. Her kim bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Maide, 5/32).

Haberin Devamı

DAİMA HATIRLA

Aşırı öfkeyle gazaba gelenlere bakıp “Ben hayatta kontrolümü kaybetmem” diye düşünebilirsin. Ama boşuna dememiş eskiler, “Beşer (insan), şaşar” diye. Sen de şaşırabilirsin. Daima hatırla.

*

Ne kadar eğitimli veya “iyi aile çocuğu” olsan da fark etmez. “Öfke” denilen canavar, okul diploması, banka hesap numarası, ikamet adresi, makam-mevki tanımıyor. Daima hatırla.

*

Seneca’ya göre “kısa süreli delilik” olan öfke, “büyük acılar/üzüntüler sonucunda saldırıya hazır hale gelmektir.” Bir anlık öfkenin bir cana mâl olabildiğini bilerek Mevlânâ’nın “Hoşgörüde deniz gibi ol/Öfke ve asabiyette ölü gibi ol” sözünü, daima hatırla.

*

“Ben inançlıyım, öfkeme yenik düşmem” diye kendine çok fazla güvenme. Resulullah’ın hemen yanı başındaki Hz. Ömer bile zaman zaman hiddetlenirdi. Hatta her durumda insanlara nazik davranan Hz. Peygamber’in dahi “Allah’ım ben de insanım, ben de öfkelenebilirim” dediğini ve dua ettiğini daima hatırla.

ASIL YİĞİTLİK BUDUR

Bir gün sahabeden birisi Resulullah’a şöyle demişti “Bana kısa ve özlü bir şey söyle ki hatırımda tutabileyim.” Aldığı cevap çok netti: “Öfkelenme.” Sahabi bu soruyu üç defa tekrarladığında Hz. Peygamber’den hep aynı sözü duydu: “Öfkelenme.” Nitekim Kuran şöyle der: “(Onlar, takva sahipleri) öfkelerini yutanlardır. Allah güzel davrananları sever” (Al-i İmran Suresi, 3/134).

*

Haberin Devamı

Hâkimlerin öfkeliyken davada hüküm vermemesi gerektiğini söyleyen Hz. Peygamber, öfkeyi şöyle tanımlamıştı: “Öfkeden kaçının. Çünkü o, Ademoğlunun kalbinde yanan bir kordur.” Ve bir başka hadisinde de şöyle demişti: “Yiğit (pehlivan) dediğin başkalarına üstün gelip rakiplerini yenen değildir. Asıl yiğit, kızdığı zaman öfkesini yenen kimsedir.”

NE GÜZEL OLUR

Nefs/ego, her isteğinin hemen gerçekleşmesini arzular. Engellendiğinde, dilediği olmadığında da hiddetlenir. Hayatımızdaki her şeyi kontrol etmenin mümkün olmadığını kabul etsek ne güzel olur.

*
Öfkeyi alevlendiren çoğu zaman çaresizlik, yetersizlik, hayal kırıklığı, hırs, kibir gibi duygulardır. Bu olumsuz duyguların zihnimize yerleşmesini önlemek için kadim tavsiyelere kulak versek ne güzel olur: “Olanda hayır vardır”, “Sabreyle seyreyle”, “Bu da geçer yahu”.

*

Haberin Devamı

Yapılan araştırmalar, içselleştirilmiş sabrın, öfke denetiminde olumlu etkileri olduğuna işaret ediyor. Gösterdiğimiz sabır sözde değil, özde olsa ne güzel olur.

*

Nefsimizden bedene oradan da başkalarına sıçrayan öfkeyi ancak yüreğimizden gelen iç sesimiz söndürebilir. Hiddet anlarında bile vicdanımızın sesini duyabilmek için ruhumuzu daha düzenli ve daha iyi beslesek ne güzel olur.

*

Küçük yaştan itibaren tüm çocuklara okulda “öfke kontrolü eğitimi” versek ne güzel olur. 

BUNLARDAN HANGİSİSİN?

Hz. Peygamber’in bir hadisinden hareketle öfkenin mertebeleri şöyle tanımlanmıştır:

“Bazı insanlar geç öfkelenir, çabuk yatışır.

Kimisi çabuk öfkelenir, çabuk yatışır.

Haberin Devamı

Kimileri geç öfkelenip, geç yatışır.

Bazısı da çabuk öfkelenir, zor yatışır ki en yıkıcı olanlar bunlardır.”

Elbette kimse kendine kötüyü yakıştırmak istemez. Ama yine de soralım kendimize: İstediğimiz olmadığında, maç izlerken bir hakem kararına, haberlerde gördüklerimize, bir oyunda kaybettiğimizde... Ne kadar hırslanıyoruz; hiddetlenince nasıl sövüyoruz ve ne kadar zamanda yatışıyoruz?

Yazarın Tüm Yazıları