Paylaş
“Yayı hep gergin tutarsan çok geçmeden kırarsın” demiş Romalı yazar Phaedrus. Sürekli çalışmak yerine bazen de dinlenmek gerektiğini hatırlatırcasına...
‘Altı günün çalışmaya, yedinci günün dinlenmeye’ ayrıldığı Yahudilikte, Cumartesi ibadet günüdür. İmparator Konstantin’in emriyle 321 yılında, Hıristiyanlar için tatil günü pazara alınır.
Müslümanlıkta Cuma’nın tatil günü olduğu sanılırsa da bu yanlıştır: İslamiyet, haftalık tatil günü getirmez.
Şöyle der Kur’an: “Ey inananlar! cuma günü, namaz için çağrı yapıldığında, Allah’ı anmaya/Allah’ın Zikri’ne koşun! Alışverişi bırakın... Namaz kılınınca hemen yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan nasibinizi arayın.” Yani iş bırakılacak süre, cuma gününün tamamı değil, sadece cuma Namazı vaktidir. Hal böyle olunca, tarih boyunca İslam devletlerinde ve Osmanlı’da iş kollarına göre farklı günlerde tatillere rastlamak mümkündü. Örneğin medreselerde tatil, salı günüydü. Tanzimat, bu değişkenliği düzenlemeye çalıştı ama tam başarı sağlanamadı.
FABRİKALAR İCAT OLDU...
Kökeni dini emirlere dayansa da hafta tatilinin asıl şekillenişi modern çalışma düzenine bağlıdır. Sanayi Devrimi ve elektriğin kullanımıyla neredeyse iki katına çıkan çalışma saatleri, 20. yüzyılda adım adım düşürülür. Ne gariptir ki, hafta tatilini iki güne çıkaran komünist ülkeler değil, 1920’lerden itibaren Henry Ford’un kapitalist Amerikası’dır.
HAFTA TATİLİ KANUNU
Türkiye’de, 1924’te çıkarılan kanunla, çalışma süresi altı günle sınırlandırıldı. Hafta tatiliyse cuma olarak belirlendi. Bu resmi tatil, her dinden vatandaş için geçerliydi. 1935’te tatil günü, cumadan pazara alındı. Bu değişikliğe sebep olarak Meclis tutanaklarında şu ifadeler geçer: “İktisadi ve ticari ve mali işlerimize bir hız verdik. Binaenaleyh biz de ekseriyetin kabul ettiği tatil gününü kabul etmeğe mecburuz.”
Tatilin 35 saatten az olamayacağı yasada belirtilerek cumartesi öğleden sonra da tatil ediliyordu. Son Cuma tatili, 31 Mayıs 1935’te yaşandı. Ertesi gün, cumartesi 13:00’ten pazartesi sabahına kadar tatil olunca halk üst üste, toplamda 2.5 gün tatil yapmıştı. Yarı-resmi nitelikteki Ulus gazetesine göre, ‘Hafta azatı dolayısiyle İstanbul’da sevinç’ yaşanıyordu: “Hafta azatının Pazara çevrilmesini bütün iş sahipleri iyi karşıladılar. Şehrin kara ve deniz taşıma araçları tarifelerini değiştireceklerdir.”
Zaman, yeni hafta tatili nedeniyle ‘bazı tatbik hataları’ olduğunu yazmıştı. Cumhuriyet’e göreyse 2 Haziran Pazar tatili, ‘Ulusun yaşayışında birlik yapan gün’ olmuştu. Havalar güzel olduğu için halk kırlara koşarken, Ulus gazetesi bir tam sayfayı ‘azat gününde’ keyif yapanlara ayırıyordu...
PAZARIN TADI
Yarım günlük tatilin verimli olmadığı gerekçesiyle, 1 Temmuz 1974’ten itibaren, Türkiye’de Cumartesi de tam gün resmi tatil ilan edildi. Böylece hafta sonları, bugün bildiğimiz şeklini aldı. İngiliz mizah yazarı Jerome K. Jerome, 1886’da şöyle demiş: “İnsanın yapacak çok işi olmadıkça, aylaklığın tam tadını çıkarmak imkânsızdır.” E madem biz de bütün hafta koşuşturuyoruz; tatilin keyfini iyi çıkaralım... Şunun şurasında “Bir pazarımız var” değil mi!
Paylaş