Paylaş
"Sanatın yüceliği ile güzelliği yansıyanda mı, yansıtan da mı, gözlemcinin algısında mı oluşuyor" derseniz, fakire göre hepsinin toplamıdır büyük sanat olayı…
Geçenlerde "Zero. Geleceğe geri sayım" sergisine gittim Emirgan-Sabancı müzesinde. 20.yy'ın en büyük uluslararası sanat ağı diyorlar "Zero" için. II. Dünya savaşı sonrasının karamsar havasını dağıtacak yeni, ilerici ve umutvar bir sanat yaklaşımını benimseyen Heinz Mack ve Otto Piene'nin önderliğinde "Sanat sıfırdan başlamalı" prensibiyle ortaya çıkmış 'Zero akımı'. Acaba 1957'de başlayıp 1967'de sona ermiş bu akımın kurucu sanatçılarının zamanımıza yansıttığı "bilimin, teknoloji ve geleceğe duyduğu katıksız inancı paylaşarak dünyayı yeniden inşa etme arzusu"nun meyveleri hakkında bugün ne düşünüyor insanoğlu? Geziyor, bakıyor, düşünüyorum…
Sergi binasına girmeden önce dikkati çeken Heinz Mack'ın "dokuz sütun üzerindeki gökyüzü" üç boyutlu devasa yerleştirmesi etrafında epey vakit geçirdim. Birbirine eşit mesafede, birarada kare bir alan oluşturacak şekilde dikilmiş (üstü 24 karat altın varak 850.000 parça mozaik taşla kaplı) dikdörtgen sütunların çevresinde bir süre dolanmak bana "Zero=Sıfır" kavramı üzerine düşünmek ve serginin devamına kendimi hazırlamak üzere zaman kazandıracaktı. Ama bu kavram fakiri içine aldıkça kendimi içinden çıkılmaz bir düşünce aleminde kaybolmak üzere buldum ve neyse ki beraberimdeki arkadaşların uyandırmasıyla gün bitmeden oradan ayrılabildim.
Bu düşüncelerin bari bir kısmına burada yer vermek istiyorum: Dokuz sütun demiştik; 1'den 9'a kadar olan sayılara "Ahad" dendiğini biliyor muydunuz? Bulmacalarda çıkar.. 'Ahad' Arapça 'Bir' sayısıdır ve 1'den 9'a kadarki sayılara da 'birler' manasında "Ahad" deniliyor. "Ahad" ismi aslında "bir ve tek olan" anlamında Allah'ın(cc) güzel isimlerindendir. Yaradan'ın bir diğer güzel ismi de "Kayyum"; gökleri, yeri ve herşeyi ayakta tutan anlamında.. İşte tasavvuf gözlüğüyle bakınca bu çağdaş sanat eserinin çağrıştırdıkları… Dokuz sütun, Ahad ve Kayyum olan Allah'ın ayakta tuttuğu gökyüzü(felek), ki o da sıfırı temsil ediyor. Dokuz, eylemin sayısı; "La faile illallah", "Allah'tan başka fail yok". Ve bir anlamda da "La mevcude illallah", "Allah'tan başka mevcut yok"!
Uçuk düşüncelerim şöyle devam ediyor; "0" yaradılışa dair bir keyfiyet, dolayısıyla varlıkta yok olmakla ancak varlık idrak edilebilir, ancak öyle varolunabilinir. Bir, sıfırla bilinir. Gerçekte "Bir" vardır, "Sıfır" yoktur. Zaten sıfırın ifade ettiği yokluktur. Ama bir de şöyle bakabiliriz; görecelilikteki "0" yine görecelilikteki 1'lerden oluşan sayıların solunda yer alınca anlamsızdır, kattığı hiçbirşey yoktur. Bu olumsuz amellerimizi temsil ediyor. Halbuki "0", sayının sağında yer alınca, mesela 1'i 10 yapar, değer katar, bu da olumlu amellerimizi temsil ediyor.
Sütunları kaplayan altın mozaikler de 'Bir'in içindeki çokluk olsa gerek, yani 'vahdet'teki 'kesret'. Neden mi altın? Çünkü altın en saf madendir ve dolayısıyla en iyi iletkendir. Varlığın eksiksiz iletkenliğinin deneyimi ancak altın gibi saf gönül sahiplerine revadır. Sıfırla çarpılanın sonu sıfır olur. Birle çarpılan kendisini bulur. 1'ler 0 tarafından bölünmeye kalkılınca sonuç tanımlanmamış, bellisizdir. Bu denklemden tek çıkış "l'Hopital"in kuralıyla mümkün görünüyor: "0 sayıların toplamı sıfırdır, ve 0 sayıların ürünü ise 1'dir. Çarpan sıfır, bir olarak değer kazanır". Anladıysam Arap olayım diyorsanız doğru yoldasınız, çünkü "sıfır" sayısının bilgisi Batı'ya 11.yy'da Müslüman-Arap Endülüslüler(Moors) aracılığıyla ulaşmıştır. Batı'da "Algoritmi"(bir problemin matematiksel ve mantıksal işlem dizisi ile adım adım çözülmesi durumu) de temel yöntemlerini yine Müslüman bir bilimadamı olan "Muhammed ibn Musa al-Khwarizmi"ye borçludur. 'Algoritma' adı onun isminden türemiştir. Bu zat aynı zamanda Algebra(cebir)'nın da atasıdır..
'Zero' kelime kökeni Venedik lehçesindeki 'zevero', İtalyanca 'zefiro', ki o da Arapça 'şafira' yahut 'şifr'(sayı anlamına da gelir ve şifre terimi buradan türemiştir) kelimesinden geliyor ki anlamı 'boş' imiş. Aramaik kökenli bu kelime 'sefira' Kabala öğretisinde yaşam ağacının üzerindeki '10 küre'nin her biri için de kullanılan kavramdır. En altta bizim alemimiz olan krallık, en tepede ise ifadesi 'tevazu' olan 'taç', dokuz tane bir (Ahad) ve acaba onuncu olarak hangisi 'sıfır'la ifade buluyor, tepedeki mi, aşağıdaki mi? Kulluk mu üstte, krallık mı?
Bir başka etimolojik açılım ise Kuzey Afrika kökenli İtalyan matematikçi 'Fibonacci'nin Araplar'dan öğrendiği bu kavramı 'zephyrum' olarak adlandırması ve 'zero'ya buradan dönüşmesi. İlginçtir dilimize de geçen 'zifir' kelimesi 'çok kara' anlamını taşır ki acaba buradan hareketle sıfırın kara deliklerle bir bağı kurulabilinir mi? Keza Tevrat'ta karanlığın yaratılışı, ışık veren semavi cisimlerden önce zikredilir ve Kur'an bahislerinde de "gece ve gündüz" bu sıralamayla, yani karanlığa aydınlıktan evvel yer vermek suretiyle geçer. Acaba 'sıfır' ışığı içinde sırlı tutan karanlık madde ve 'bir' de orayı kılıç misali delerek parlayan nur hüzmesi 'elif' midir? Bence her sıfır bire gebedir!
Neyse.. Sonunda sergi binasına girebildim. Anlatmaya değer bulduğum şeyler var daha içerden, lakin yazı da uzadı.
Anlatmakla tükenmez; Sıfır, Bir ve aralarındaki sonsuz ilişki… Yaradan ise tüm bunlardan münezzeh, Sübhan… Zat'ını idrak etmek mümkün olmadığından bu halimizle, yarattıklarını, sanatını zevk etmek lazım evvel. Ki hayret ve hayranlığımız artsın; böylece aşka gelir, şükreder insan. Hamd'olsun O Yüce Sanatkar'a! Hayy 'Sıfır'ını sevdiğiminin 'Bir'i…
Haftaya devam edelim inşa'Allah. Hem belki bu arada sergiyi gezenleriniz olur. 10 ocak 2016'ya kadar devam ediyor. Çarşambaları ziyaret ücretsiz!
Hu
Paylaş