Paylaş
Yalaka, hain, bölücü ilan edilmek iyiden iyiye kolaylaşıyor seçimler yaklaştıkça, ortam karıştıkça. Herkes hain olmuş olunca otantiklerini saptaması daha güç haliyle. Kavramların kullanımı dejenere edilince muafiyet olasılığı da beliriyor böylece.. Neredeyse klişeleşmek üzere; Hükümetin herhangi bir görüşünü beğenenler iktidar yalakası, bu görüşlerden herhangi birisine karşı olanlar muhalefet yalakası oluyor. Toptan. Mesela gezi parkı olayları, safları netleştiren olaylardan biri. Bu meseleye hangi taraftan bakarsanız bakın bölücü olmaktan kurtulamıyorsunuz. Ve de yalaka, hain.. Çıkarılan yasalar, Kürt politikasına bakışınız, başkanlık sistemiyle ilgili duruşunuz, tuttuğunuz takım, inancınız, giyim kuşamınız, yaşam tarzınız, okuduğunuz kitaplar vs, hepsi de bölücü olma vesilelerimiz olarak yansıtılmakta artık.
Şüphem şu; maruz kaldığımız yansıtıcılarda bir problem olmasın sakın. Öteki türlü, bir cinnet toplumuna dönüştüğümüze inanmak gerekiyor. Buna inanınca da 'tehlike altındayız demek ki' sonucu çıkıyor. Tehlike varsa kendimizi savunmamız en tabi hakkımız oluyor. Savunmaya da önleyici saldırıyla başlamayı akıllıca bulanlar olacaktır elbet.. Bu korku ağına takılanları organize etmekte mahir olan lider namzetleri için, ortaya çıkmanın tam zamanı. Mahir eleman azlığı varsa sorun olmuyor, küreselleşme çağında eksiklerinizi ithal etmek çok kolaylaştı çünkü. Sınırlar kalkıyor..(zannediyorsun, aslında sadece şekil değiştiriyorlar!)
Vatanseverlik, 'küreselleşme' çağdaş değerine bir ihanet, bu ihaneti önlemeye vatansız 'çokuluslu (kimi) para ve güç ürünleri' şirketleri sponsor olabiliyor işlerine geliyorsa. Malum bu çağda sponsorsuz büyük iş yapmak zor! 'Vatanseverlik' vatansızların bir değeri olamayacağına göre.. O halde bir ihanet içinde olunmamış olunuyor onlar açısından anladığım kadarıyla. Sorun yok. Bir yükten kurtulmuş oluyorsun vatansever olmayınca, özgürleşiyor(muş)sun! Bir fikir de fakir vereyim; insan gibi davranmazsan insanlık yükünden de kurtulabiliyorsun. Hayvan gibi yaşarsın, ruhunu veriyorsun, gerisi bedava, herşey serbest, mis!
Öte yandan, azılı küreselleşme karşıtları ve yerelcilerin de evrensel değerlere karşı olması gerekiyormuş gibi mantıken(!), hain ve Batı yalakası olmamak adına. Safınız belli olsun(muş).. Sahi kim düzenliyordu bu safları, bize gösterilen seçenekler seçeneklerin tamamı mı ki? Ya birlik denen ülkü, yahut orta yol? Karşıtlıklardan beslenen eksik bireyciliğin verdiği acıya tamah etmek kader olmamalı..
Müsamahalı olmayı hep hatırlatmalıyız kendimize, hoşgörüyü haketmek için hoşgörülülüğümüzü arttırmaktan başka ne çare var? Suizan ve yaftalama bombardımanı karşısında sığınağımızdır hoşgörü. Yoksa korkarım yalaka ve hainler toplumu olduğumuza inandırılacağız.
Her ağaç kesenin -ihtiyaçtan da olsa- doğa düşmanı, kurban kesenin hayvan düşmanı, Marx sever filozofun din düşmanı, İngiliz'in ajan, Arab'ın kalleş, Yahudi'nin dünyadaki tüm kötülüklerin müsebbibi, Doğulu'nun cahil, Türk'ün mafyoz kabadayı, içki içenin ful ahlaksız, muhalif yazarın komplocu, belli mahallede oturanın terör yardakçısı vs.(örnekleri siz çoğaltın) olması şart mı? Laikliği yahut modernizmi her savunan dine, tarihimizdeki Ermeni tehciri sırasında yaşanan mezalimlere yahut Kürtlerin dertlerine empatik bakan Türklüğe, Peygamber sünnetinin ruhuna uygun yaşamaya çalışan zamanın ruhuna hainlik etmede midir illa? Doğru bildiğine uygun söz söyleyenin o görüşüne eyv'Allah demek, söyleyenin tüm görüşlerini desteklemeyi mecbur kılar mı, bedeli yalakalık yaftası mı olmalıdır? Sanki ince ince, kutuplaştırılıyoruz böyle!
Doğru olmadığını biz biliyoruz aslında; günlük hayatlarımızda, otobüslerde, kafelerde, mahallelerimizde bizi ayıranlardan çok daha fazla bileşenimiz olduğunu görüyoruz, yaşıyoruz; dayanışıyoruz, gülüşüyoruz, sevişiyoruz birlikte. Ama haber değeri olan şey ayrık otudur medya için. Yansıtılan bu olunca moralimiz bozuluyor, özellikle de etraflarına bakacaklarına hayatı ekrandan izleyenlerimiz daha fazla maruz kalmaktalar olumsuz etkilere; genelleştirmelerle koşut medya klişeleri dillerinde, felaket tellallığı yapmaya en yakınlarımız onlar. Kökler zayıf olunca yaşanan savrulmalar, polarize olmalar…
Tektipleştiren 'kitle kültürü', suni ortamlarda, stüdyolarda, memurlarının olmamızı istediği şekle hizmet edecek biçimde üretiliyor ve zamanla, kendiliğinden, tümümüzün katılımıyla üretilen, bizi biz yapan 'halk kültürü'müzün yerine konulmak isteniyor. Bu yeni bir proje de sayılmaz üstelik. Böylece kültür hem metalaşacak ve bizi onu üretenlere bağımlı kılacak, hem de değerleri yitmiş, bileşenleri ayrıştırılmış, kolay manipüle edilebilir bir toplum olmamızla kolayca yönetilebileceğiz. Sen, hangi kültür seni mayalamışsa onun çıkarlarına hizmet etmeye daha meyilli olacaksın. Bulunduğun coğrafya, yan komşunun kim olduğu falan farketmeyecek. Facebook arkadaşın sana daha yakın artık. Kullandığın sosyal medya platformunun vatandaşısın. Bunun farkında ol ya da olma. Dünya hızla değişiyor. Ve değişim dinamiklerini çıkarlarına uydurmak isteyenlerin savaşının ortasındayız bizler, hepimiz.. Başta 'korku çekiciliği', toplumun kodlarını çözmeyi, algı yönetiminin ilmini öğrenen iletişimcilerin çok iyi bildikleri 'çekicilikler' kullanılıyor profesyonelce.
Her çağın her savaşının klasik ağır topu "böl ve yönet" ise zaten hep devir daimde; Topun gövdesi seçkinci siyaset, namlusu medyanın türlüsü, mermisi dezenformasyon, fitili ekonomi, ateşi ise nefsani zayıflıklarımız.. Hedef kültür! Çünkü kültürsüz toplum yok hükmündedir!
Toplumu bölmek üzere, bu işin eğitimini aldığınızda (görece) çok da zor olmadığını anlayacağınız yöntemlerle, doğru yer ve zamanda ortamı karıştıracak birkaç çatapat patlatılınca, bağları gevşetilmiş zayıf bir toplumun bireyleri esas bombaları birbirlerinin üzerine atmaya başlıyorlar zaten. Kutuplaşmamız bu açıdan çok tehlikeli ve ülkemizin hayrına gönüllü entellektüellerimizin, kanaat önderlerimizin bu duruma merhem olacak ortamları oluşturmada daha fazla inisiyatif almaları gerekiyor. Yoksa birbirimizi kolayca 'yalakalık'la nitelememiz birbirimizin nezdinde saygınlığımızı azaltıyor, saygı azalınca sevgi zaten erozyona uğramış oluyor ve ardından 'hain' gibi hem kendisi hem bedeli ağır kelimelerin tasarrufu kolaylaşıyor. Çözülüyoruz. İş bu noktaya gelince "hain=katli vacip"e kadar varılıyor. Sonra çık işin içinden, çıkabilirsen..
Halbuki, Allah korusun bir doğal afet falan olsa yardımına ilk koşacak kişi belki o görüşlerini beğenmediğin komşun, politik rakibin, yahut sosyal medyada asla arkadaşın olamayacak, tipini beğenmediğin cahil serserisi sokağın.. Hem birliğimiz için nice şehitler veren, seni aç bırakmayacak, yürekli bir toplumun çocuğusun madem; idare edeceksin bazen, olumlu katkı vereceksin elinden geldiğince. Yoksa da bari ateşe odun atma! Sanal Facebook arkadaşından alacağın bir (beğen)'like'dır ancak, bu kadar ucuza satmayalım birbirimizi arkadaş. Unutma zor zamanlarda dayanışma göstermede kimse değil bizim gibi, incik boncuğa kanma vatandaş.. Elaleme yuhalatma kardeşini ve muhtac'etme asla, utandırma kendini! Taşlayacağın ağaç kendi bahçeninki, keseceğin dal üzerine bindiğin dal olur ancak.
Bizi birbirimize bağlayan yüksek değerlerimiz, kültürümüz bizim hazinemiz. Uzlaşmayı bildikçe, farklılıklarımız artı zenginliğimiz.. Biz onurlu ve vakarlı bir toplumuz, ne hainlik, ne de yalakalık ithal etmeye ihtiyacımız yok. Olmasın! Herşeyden memnun olmasak da, barış ikliminde, ahlaklı demokrasi çerçevesinde doğru iletişimle sorunlarımızı kendimiz çözeriz. Daha nice meyva yiyeceğiz birlikte bu bahçeden. Aman, öyle kolay gaza gelmeyelim. Üç beş çığırtkan bizi bozamasın! Dikkat edelim..
Sevgili okurlarım, her ne kadar moda olsa da, vebali ağır ithamlara kolayca teşne olmayın sizler bari, rica ederim. Değerlendirmelerinizi alternatifleri gözeterek yapın. Beterin beteri vardır, sakının. Uyanık olun, hoşgörü sahibi olun, birleştirici, üretken, dengeli, cesaretlendirici olun, doğruluğa sadık kalın ve korkmayın; biz bazılarının zannettiği kadar omurgasız ve çürük bir toplum değiliz. İyiyiz aslında. Az bir silkinmemiz gerekiyor yalnızca. Ancak bu aralar biraz sallanıyoruz, sallanacağız. Edep tacını giyen belalardan korunur. Metanetle, sabırla, tez ve anti-tezden, yeni, hayırlı bir senteze ereceğiz sonra. İnş'Allah…
Siz bu köşenin okurları, her ne kadar kendinizi belki aciz, yetersiz görüyor olsanız da, bu devirde çok mükemmele bakmaz Erenler sanırım; arayışınız samimiyse ve en azından niyetiniz halisse, pek kıymetlisiniz. Çevrenize iyi örnek olmak adına sizlere güveniyoruz zor günlerde. Şaşırmayın! Elinizden geldiğince.. Kendinize çeki düzen verdikçe, etkisi yayılacak kademe kademe; aile, yakın çevreniz, mahalle, yaşadığınız şehir, memleket. Nihayet tümü insanlığın; Emanet.. Yücelin ve yüceltin! Karanlığa ışık olun! Hale hale.. Biliyorsunuz, tek kişilik orduların devrindeyiz artık; ve vadettiği günler Hakk'ın, belki yarından da yakın! Hu…
Paylaş