Paylaş
Kamil İnsan; Allah'ın yeryüzündeki halifesi… Hz.Muhammed(sav) Allah'ın dini tamama erdirme arzusu uyarınca, görevi bitene kadar yeryüzünde hüküm sürmüştü. Yeryüzü halifesiz bırakılamaz. Halife; yani kendisinden önce geleni temsil etme niteliğine sahip olan.. Ustanın ya bizzat kendi yetiştirerek, ya da yetişmişliğini teyid ederek el verdiği kişi onun halifesi olur. Bir usta birden fazla halife yetiştirebilir ya da tayin edebilir. O yolun izdeşleri ustaları onların kemale erdiğini müjdeleyene kadar ona tabi olurlar. Yoksa nefs kişiyi kendi işine geldiği yere sürükler. Baş olma arzusu nefsin bırakmakta en zorlandığı şeydir; 'enaniyet'… Hz.Muhammed(sav) İslam toplumuna kendinden sonra liderlik edecek kişiyi belirleyecek yazılı bir vasiyet bırakmamış. Nedendir bilinmez? Belki de öğreti tamamlanmış olup, topluluğu bir arada tutan usta gidince, geridekilerin kendi nefisleriyle baş başa kalınca ne yapacaklarının sınavı geçilmeliydi, kemalatın tasdiklenebilmesi için… Hz.Peygamber(sav) Hakk'a yürüdükten sonra ilk 3 halife seçimle başa geçti. Sahabenin önde gelenlerinden Hz.Ebubekir(ra), Hz.Ömer(ra) ve Hz.Osman(ra).. Ne kadar Hakk'ın halifesi ne kadar halk'ın halifesidirler, Allah en doğrusunu bilir! Liyakatlarını tartışamam, demek istediğim; işin içine halk girince, nefs sahibi olanların seçimi ile makam politize olmuştur!
Pek çok güvenilir hadisin mevcudiyetiyle, Hz.Peygamber'in(sav) kendinden sonra 'İmam'(önder) olarak Hz.Ali'ye el verdiği bilinmektedir. Liyakatının tamlığı şüphesizdir. Buna karşın, Hz.Ali 4. halife olarak seçilince Ebu Süfyan'ın oğlu, Şam valisi Muaviye durumu kabul etmedi. Onu Hz.Osman'ın katlinden sorumlu tutuyordu. Ola ki bu bahanesiydi ve halifeliğin 'Ehli Beyt'e geçmesini istemiyor, Hz.Muhammed'in(sav) peygamberliğiyle arka plana itilen Ümeyyeoğulları'nın gücü ele geçirmesini arzuluyordu. Savaşa kadar gittiler. Sıffın savaşında Muaviye'nin yenilecekken, askerlerinin kargılarının ucuna Kur'an sayfaları taktırıp Hz.Ali'nin ordusunda karışıklığa sebep olduğu ve savaşın hakemliğe götürülmesini sağladığı aktarılır. Hakem meselesi daha sonuçlanmamışken, Hz.Ali bir 'harici' tarafından suikaste uğradı! Hakk'a yürümeden Hz.Muhammed'in(sav) ciğerpareleri, iki oğlu Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin'in yetişmeleri tamamlanmıştı. Böylece bir sonraki halife hem el almış hem de seçilmiş Hz.Hasan oldu. Muaviye onun halifeliğini de reddediyordu. Hz.Hasan İslam toplumundaki bölünmüşlüğün derinleşmemesi, yeni bir savaş olmaması için belli şartlar altında halifeliği Muaviye'ye bırakmayı kabul etmiştir. Rivayete göre bu şartlardan biri halifeliğin seçim ile devam etmesi idi ki Muaviye bunu ihlal ederek ölümünden önce halkın, oğlu yezid'e biat etmesi için rüşvet ve zor kullanma dahil gereken her şeyi yapmış. Çünkü yoksa kendinden sonra kimin seçileceği aşikardı. (Bir çok kaynağa göre)Hz.Hasan, Muaviye taraftarlarınca azmettirilen eşi elinden zehirlenerek katledilmişti. Muaviye öldüğünde bir yanda Emevi saltanatını temsil eden mirasçısı yezid, bir yanda Müslümanların sevgilisi, Hz.Muhammed'in(sav) "Ben Hüseyin'denim, Hüseyin de bendendir" dediği, onun dizinin dibinde büyüyen, Hz.Ali ile Fatıma'nın gözlerinin nuru, Cebrailin dahi üzerine titrediği son "Ehli Beyt"; Hz.Hüseyin kalmıştı. Ama artık halifelik makamı seçimle de değil, entrika, güç, çıkar savaşları ile belirlenmektedir. Hz.Muhammed(sav) öncesi kabilecilik ve batılcılık hortlamış, Şeytan yeniden güç kazanmaktaydı…
Melun yezid Hz.Hüseyin'in kendisine biat etmesi için baskı yapıyordu. Kendine bağlı valilere şartlarına boyun eğmezse Hüseyin ve yandaşlarını öldürmelerini emretmişti. Hz.Hüseyin yezid'in halifeliğini kabul ederse Emevi saltanatı meşrulaşacak, Hak batıl olacaktı. Işığın yayılması ve gelecek nesillerin İslam hakikatini tanıyabilmeleri için yapacağı şey biz nefis sahiplerine en güç gelendi; Yanmak, nefsin köleliğinden kurtuluşun en kutlu efsanelerinden birini yazmak için, Hak için, bir mazlum olarak katledilmeye razı olmak… Yenilginin acı zaferi! Hz.Hüseyin ve öleceklerini bile bile onun yanında saf tutan 72 yoldaşı o cehennemi Kerbela çölünde kimine göre 4-5 bin kimine göre 30 bin askerlik yezid ordusu tarafından kuşatılmışlardı. Beraberlerinde kadın ve çocuklar da vardı. Su yolları kesildi. Günlerce aç ve susuz bırakıldılar. Hz.Hüseyin son ana kadar karşı tarafın askerlerini imana, insafa davet etti, hatta savaşa tutuşana kadar bir bölüm düşman askerinin onun imamlığında namazlarını kıldıkları rivayet edilir. Ama gözünü hırs bürümüşler, Hz.Peygamber'in(sav) şefaatinden yüz çevirmiş bu nasipsiz korkaklar ordusu, şer yoluna cezbedilmişler, vazgeçmeyeceklerdi. Susuzluğa dayanamayacakları noktada güçten düşmüş, dudakları çatlamış, bağrı yanan has "Ehli Beyt" muhipleri, İslamın teslimiyet sırrına ermiş bu neferler, ölümlerini şanlı bir efsaneye dönüştürmek için birer birer şehadet meydanına indiler ve son abdestlerini kanlarıyla aldılar. Er meydanında tek kalan Hz.Hüseyin şehitlik şerbetini içmeden önce evladı, kundaktaki Ali Asgar'ı meydanda havaya kaldırmış ve susuzluktan kurumuş günahsız yavrucağa acıyıp bir yudum su vermelerini istemişti, aldığı cevap yavrusunun boğazına saplanan hain bir oktur! Hz.Hüseyin'in kanının son damlasına kadar savaştıktan sonra mecalsiz düşüp, son arzusu olan namaz esnasında, 'şemir' adlı zavallı tarafından başı gövdesinden ayrılarak şehid edildiği söylenir. Sonrası yağma, cesetlerin kurda kuşa terk edilip, geride kalan çocuk ve kadınların, şehitlerin mübarek başlarıyla beraber şehre götürülüp dolaştırılmaları ve türlü rezillik…
Bilinmeli ki burada yerim yettiğince zikretmeye çalıştığım ibretlik hadiseyi yad etmek, bundan mahzun olmak, kendine pay çıkarmak hiç bir mezhebin tekelinde değildir. Hz.Hüseyin ve Kerbela şehitlerinin hallerinden bir dem alabilmeye gönülleri olan kimilerimiz muharrem ayının ilk 10-12 günü oruç tutar, fazla konuşmaz, eğlence aktivitelerinden el çeker.. Hz.Hüseyin muharremin 10.günü cuma katledilmiş. 'Aşure' olarak bilinen bu günün bazı mecralarda sadece bir kutlama olarak yansıtılması talihsizliktir. Denir ki o gün, Hz.Adem'in tövbesi kabul olmuş, Hz.Nuh'un gemisi tufandan sonra karaya erişmiş, Hz.Yunus balığın karnından kurtulmuş, Nemrud'un ateşi Hz.İbrahim'i yakmamış, Hz.İsmail doğmuş, Hz.Yusuf atıldığı kuyudan çıkarılmış, Hz.Yakub'un gözleri yeniden görmeye başlamış, Hz.Musa kızıldenizi yarmış, Hz.Davut affedilmiş, Hz.Eyyüb hastalığından şifa bulmuş, Hz.İsa doğmuş, hem semaya yükselmiş… Tüm bunlardan ötürü Kerbela olayına kadar kutlamaya değer bulunmuş bu günde bayram etmek fakire göre sonrasında artık ancak Hz.Hüseyin'e kavuştuklarına sevinen cennet halkına revadır. Bilmem, belki onlar dahi bizim halimize üzülmedeler… Neyse ki sevdiklerimizle haşrolunacağız. Kusur ettiysem affola! Hu
Musa Dede
Paylaş