Paylaş
Gece geldiğinde henüz aydınlığın hatırası canlıdır. Ev gündüzden kalma, sıcak, bir süre daha.. Özlem, özlenene değer katacak. Ama sabahın tekrar geleceğini unutsak, umutsuzluk az sonra üzerimize basar. Ve yokluk, varmış gibi zannedilmeye başlar. Zulmet, ele geçirdiklerini kölesi yapar. Karanlığın hapsettiği kıvılcımlar.. Artık onlar, -karanlığa aydınlık veren mumların zıttı- aydınlık vakti geldiğinde dahi karanlık adına hizmet yapmaya programlanmışlar. Ölümün yaşamdaki kuklaları, övdürürler kötülüğü, çarpıtırlar gerçekliği, örterler, örtülmüşler.. Zombidir onlar, kara gözlüklerle gündüz bile yaşar, hem kara gözlük satarlar. Gerekse zorla, hileyle, sihirle, rüşvetle, kinle, nefretle ve aklımızın ermediği türlü yöntemle…
Güçlü bir ışık tutulsa, nüfuz etse derinlerine belki yeniden canlanacaklar. Ama o ışıktan, önce canları yanar, sabredeni az bulunur, istemezler çoğunluğu. Yokluğun uyuşuk konforu yok mu! Işık tutanı düşman, bu işi kötülük sanar bunlar. Ve senden istedikleri iyilik, kötülüktür de bilmezler, seni suçlarlar. Sus isterler.. Hazırdır savaşa kamuflaj, meşrudur müdafaa, müdafaa edilen zulmet de olsa, nefse kılıf olmaya yeter bu dava… Ah şu kara delikler!
Fitne ve nifak etrafı sardığında, sular bulanıp yalan rüzgarları estiğinde ve iftira taşları yağdığında, -vakit Hz.Musa zamanı gibi- büyünün yerini teknoloji, büyücülerin yerini teknolojik silahlarla üzerine çullananlar aldığında bakarsın; adaletsizlik meşrulaşmakta, terör estirenler Firavun’un askerliğini yapmakta, nevi-zuhur çakma dinlerin sponsorlu sahte tanrıcıkları ortada cirit atmakta.. Ne yapayım ki? Muhammed İkbal-i Lahori’nin “Darb-ı Kelim” şiirini hatırladım şimdi, “İçinde yaşadığımız yüzyıla savaş ilanı”; “Hür yaradılışın feveranları, bir yerde durup oturmakla bağdaşamaz. Bahar rüzgarı dalgası gibi gezip dolaş, en iyisi budur. Bir cezbe ile ‘Musa Vuruşu’nu ele geçir. Yolunun üzerindeki taştan binlerce çeşme fışkırır…”
Kolay mı “Musa” olmak! O sabah zulmetten payını aldı fakir de. Gününü lanet etmekle geçiren ve -bu yüzden midir acep- bir türlü gün yüzü görmeyen, ‘kendi gibi olmayan herkesten’ diyeceğim amma kendinden dahi nefret eden, sürekli cinnet geçirmeyi zevk bilen bir komşusu yokladı yine, sebepsiz küfür ve hakaretin karşılığı yokmuş şükür ki fakirde, sırladım penceremi, düşündüm mahzun “acep neden?” diye. Halbuki “Deme şu niçin şöyle. Yerincedir o öyle. Bak sonunu seyreyle. Mevla görelim neyler. Neylerse güzel eyler”… Yoksa “ilm-i ledün” peşinde, Hz.Musa da Hızır’a sormuştu her seferinde; “şu niçin şöyle”… Bu sorular peşinde koştukça fakir, güç yetiremezdi istese de!
Bilim, rüyaları kontrol edebilmenin bir yolunu bulduğunu açıklamış! Suudi Arabistan’da adeta devrim yaşanmış, prensler tutuklanmış, ABD ile kolkola olduğu bilinen Krallık artık “Ilımlı İslam” politikasını benimseyeceklerini duyurmuş! Mississippi'de ilk Afro-Amerikan ve beyaz Amerikalı evliliği 3 Ağustos 1970'de gerçekleşmiş! Domuz genini insan embriyosuna enjekte etmişler, ilk domuz-insan hibridi laboratuvarda üretilmekteymiş! ‘Biohacker’lar süper-insan olmak için ‘CRSPR’ kullanarak kendilerine genetiği modifiye edilmiş DNA enjekte ediyorlar ve durdurulamıyorlarmış! Avustralya'da 1960'lara kadar Aborjinler, ‘Flora and Fauna Yasası’na göre, bitki ve hayvanlarla birlikte sınıflandırılmış! Batı’da, İranlı Bahai kökenli adamın biri Latin Amerikalı şamanların kullandığı halüsinojen içki “Ayahuasca”yı baz alan, Mazdacılık, Tantra, beyaz büyü, Kabala, İslam, ne varsa karıştırdığı bir (sözde) Sufi tarikatı kurmuş. Gitgide popülerleşen (sözde Hz.Fatıma’nın dişi gücünden feyiz alan) bu tarikat gün gelip İran’da İslami rejim yıkılınca oradaki insanları da özgürleştirecekmiş! BBC'nin özel araştırması, 250 önde gelen IŞİD militanı ve ailelerinin, ABD-İngiltere öncülüğündeki koalisyon ile Suriye Demokratik Güçleri'nin(SDG) ortak operasyonuyla Rakka'dan güvenli bir şekilde tahliye edildiğini ortaya koymuş! Türkiye’de Yoga’nın yaygınlaşması için çalışanların başında gelen bir hoca ve stüdyo işletmecisi sevinçle “Yoga’nın, yaşaması için dahice kapitalizm içine gizlendiğini ve bu sayede 2 milyar insanın aydınlandığını” beyan etmiş! CIA ajanı Robert David Steele Türkiye’deki birçok saldırı ve suikastin arkasında ABD’nin olabileceğini söylemiş! Norveç’teki NATO tatbikatında bazı askerler ateş edilecek hedeflere Atatürk ve Erdoğan’ın resimlerini yerleştirmiş. Alman yapımı, vampir ailesini “kötü” vampir avcılarının elinden kurtarmaya azmetmiş çocuk kahramanını yücelten tatlı çizgi film “küçük vampir” vizyona girmiş vs… “Nee, nasıl, niçin, niye, annee!”; deme öyle, deme…
“Hey ağalar zaman azdı / Düşmüşe il üşer oldu / Küllükte sürünen eşek / Cins atla yarışır oldu // Palas üstünde yatmıyan / Bıyığına pala batmıyan / Porsuk ardından yetmiyen / Ceylana ulaşır oldu // Evlerinin önü yazı / Yazılır turnası kazı / Yaşına yetmedik kuzu / Koç ile vuruşur oldu // Gevherî der işler hata / Katırlar baskındır ata / Olur olmaz maslahata / Çocuklar karışır oldu” (Gevherî 17.-18.yy)
Gece çöktüğünde, bir Allah dostunun bir süre önce söylediği “evladım, öyle bir zaman gelecek ki, normal insanlar kendilerini korumak için evlerine kapanıp sabretmekten başka çare bulamayacaklar” sözü düşümde, duvardaki bir ayrıntı çarptı gözüme. Kütüphanenin yanına çerçeveleyip astığım hediye “elif” hat yazısı.. Evvelsi gün böyle değildi, bir baktım ki küflenmiş bütün etrafı. Elime aldım ve hayretler içinde kaldım; tüm arkası küflenmiş olmakla birlikte, önündeki iki kat paspartu da hep küf olmuş fakat elif harfinin olduğu esas kağıt tertemiz duruyor! Bu bir işaret belli ki fakire; “sen Elif gibi dimdik ve dosdoğru durursan, etrafa bulaşan çürüme tesir edemez asla sana”…
Elif, kıyamdaki insan, duruyor kıyametin eşiğinde ve kaçacak yer kalmadığını düşündüğünde hatırlatıyor Elif’in “A”sı; Allah’ı. “Fe firru illalahi”(Allah’a firar ediniz-Zariyat 51;50) diyen Yaradan’ını.. Karanlık en koyulduğunda, şafak sökmeye yakın demek. Sabrettiysen eğer, elinde doğruluk asasıyla, beklenen mehdi(hidayet vesilesi), ha geldi ha gelecek. Ola ki dört beş sene daha ve iyice netleşecek alametleri. Safların netleştiği son düzlükte, safını yanında belirleyene erişecek nurlu eli. Gün doğacak sonunda, görene, köre ne… Hu
Paylaş