Paylaş
“Gel ey talib-i Rahmani / Sev Allah’ı, sev Allah’ı / Ver yoluna can-u teni / Sev Allah’ı, sev Allah’ı // Mecazi hissine aldanma / Onu baki kalır sanma / Hakiki aşktan usanma / Sev Allah’ı, sev Allah’ı // Şemsi Hakk’ı sevenlerden / Alıp himmet erenlerden / Ol Allah’a erenlerden / Sev Allah’ı, sev Allah’ı”… ve ekledi; “Bu öğüdü tutarsan eğer, gerçekleşmiştir dileğin meğer” ve dahi öyle bir nazar itti ki, hod gönlüme bir ateş ilişti, ilişti de halim değişti ve şu nazire dudaklarımdan dökülüverdi;
“Hoş görür dost sevdiğini / Sev Allah’ı sever seni / Affeder dost sevdiğini / Sev Allah’ı sever seni // Açmak için sen kalbini / Dost ararsın dost da seni / Dürüst isen yolu belli / Sev Allah’ı sever seni // Sevdiğini ayrı sanma / Aslına bak Hakk’ı anla / Başkasından medet umma / Sev Allah’ı sever seni // Bir yudumcuk gönlündeki / Tüm sevginin ‘O’ çeşmesi / Sevmek dili, hayat eli / Sev Allah’ı sever seni // Musa gayret edenlerden / Himmet görüp erenlerden / Ol Allah’ı sevenlerden / Sev Allah’ı sever seni”… Sevdi mi de tüm kainat hayrına çalışır değil mi ey ibnü’l vakt(zamanın oğlu)!
Gece dostlar için, bu gece Ol Dost için, yakin için, aslında yine bizim için. Arttırsın Rabbim hepimizin ilmini irfanını, aşkını… Yukarıdaki paragrafta dilini taklid etmeye çalıştığım Hakk dostlarından Kaygusuz Abdal Hazretleri, “Ebu’l Vakt”(Zamanın Babası) dilinden anlatıyor düzeni, alalım bereketini; “Bu cihan bir kubbe misalidir. Ay ve gün kandile benzer. Gice gündüzü bildirir. Yedi kat yerler vücudumdur. Sular damarlarım, gökler çadırımdır, Arş seyranımdır, çarh devranımdır. Yıldızlar meşalemdir. Bu nakş-ı pürkârlar(nakşedilmiş eserler) seyranımdır, yedi kat yer bir avuç, dokuz felek bir tekke, yerden göğe bir kulaç, yerin eni ve uzunu bir karış. Gece vilayet, gündüz nübüvvet. Doğmak bahar, ölmek güz, sağlık gülistan, sayrulık(hastalık) zindan. Yalan dimek zagallık(alçaklık), doğru dimek erlik. Uyku münacat(yakarış), uyanıklık ariflik, hulk(iyi huy) cennet, kahr cehennem, evliya vezir, peygamberler elçi, akıl Cebrail, kitablar vasf-ı hal, bahillere(serserilere) zahmet, cömerdlere rahmet, münkirlere zulmet, ariflere vahdet, aşıklar ferah, cahiller melül(üzgün), nâdanlara(cahillere) mihnet(sıkıntı), âdillere nur, zalimlere ateş, pirlere bereket, yiğitlere sıhhat, sabilere(küçük çocuklara) selamet…” Bu pazardan ne beğenirsen, gel dualarınla resmet! Paylaşalım tamamı…
Zam’an, ânın zamlanmışı, asırlar, yıllar, aylar, günler, geceler, saatler; hep o tek ânın türevidirler; Kadir gecesi içre bulunur ki o an, geri kalan tüm geceler onun peşinde, beşer ise İnsan-ı Kamil’in izince. Biz de onların taklidinde, hakikat peşinde, bu mübarek gecede o Veli Peygamber’in(sav) “Kim Kadir Gecesi’ni, faziletine inanarak ve alacağı sevabı Allah’tan bekleyerek ibadet ve taatla geçirirse geçmiş günahları bağışlanır”(Buhari, Leyletü’l-Kadir 1) müjdesine binaen bu gece edilmesini nasihat ettiği duasından da sebeplenelim keşke; “Allah’ım sen çok affedicisin, affı seversin, beni affet”.. Ki affı isteyen cenneti istemekte, affı isteyen cemali istemekte, temizlik, güzellik, dostluk ve nice hazinelerin kendisine açılmasını istemektedir.. O ise dualara icabet eden yek muktedir, Gani Sultan’dır, zaman da bu zaman ve tam buluşulası an… Öyleyse kadrini bilerek, takdirle an! Çün kaderin burada pinhan(sırlı, gizli, saklı)…
“Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla; Doğrusu Biz, onu (Kurân'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin sen? Kadir gecesi; bin aydan daha hayırlıdır. O gece Rableri’nin izniyle Ruh ve melekler, her türlü iş için iner de iner… Artık o gece bir esenliktir gider… Tâ [ki] tan ağarana kadar…”(Kadir Suresi 97;1-5)
Kuş dili söylediler, hürriyetine hasret kafesteki can kuşuna sırrı bildirdiler; Sev Allah’ı, Sev Allah’ı, El Kadir’i, Ol Rahman’ı… Bildiysen haydi uç artık, dolaş uçmağı(cennet mekanı), şimdi bayram zamanı! Kutlu olsun! Hu
Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ
Paylaş