Paylaş
Peki ya O’na göre mi yaşıyoruz hayatımızı; biz O’nu görmüyorsak da O’nun bizi her an her yerde gördüğünü bilerek, biz duymuyorsak da O’nun duyduğunu hissederek? Yoksa “El alem” putuna mı tapıyoruz açıktan, gizlice?
“Bilmiyorlar mı ki Allah onların gizlediklerini ve açığa vurduklarını biliyor” (Bakara 2;77)
El-alem, masiva, Dünya, özelimizde ise bizim sınırlı dünyamız, hakikat nuruna muhtaçtır. Kendisine bildirilen dışında bilmeyendir. Temizliği oranında kendine aksedeni yansıtır. Eğer el alem el Alim’in mazharı(göründüğü yer) ise, bize Hakk’ı gösterir, yaşatır. Yoksa kendi vehmini, fantezisini hakikat zanneder ve kendine bildirileni de reddeder, gizler yahut nefsine göre saptırır… Böylece kendisini put edinip ona uyanları da mahvoluşa sürükler. İnsanoğlu bu alemde O Alim’in rehberliğine gereksinim içindedir.
“İşte bunlar Allah’ın, sana hak olarak okuduğumuz ayetleridir. Allah, alemlere hiç zulüm etmek istemez” (Ali İmran 3;108)
İnsan toplumsal bir varlık. İçinde yaşadığı toplum tarafından reddedilmek istemediği, bundan korktuğu varsayılır. Elalem toplumdur bir bakıma da. O toplumda cahillerin, değerleri çürümüşlerin sesi daha çok çıkıyorsa, çoğu insan artık bunların hakim değerler olduğu zannıyla, onaylamadığı halde, (edep ayrı) dışlanmak istemediği için durumu kabullenmiş görünür, siner ve toplumda bir “suskunluk sarmalı” yaşanır. Halbuki gerçek başkadır. Sabırla açığa çıkacağı doğru zamanı bekler..
“Toplumun sunduğu hedef yine toplumun kendisidir ve vadettiği şey de topluma kulluktan ötürü (ona göre bir) ödüldür” (Abdülkadir es Sufi)
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı; Bu kızlar çocukluklarından beri azıcık “sıradışı” bir şey yapmaya kalkmasınlar, anneleri hep “aman elalem ne der?” der, istemezmiş. Zamanla taşınmışlar etmişler, içinde yaşadıkları toplum, çevre değişmiş lakin şu “elalem ne der?” yaklaşımı bir türlü değişmemiş, nihayet anlamış kızlar; “elalem” meğer annenin bizzat kendisinden başkası değilmiş! Onu önemseyince bu denli, bir bakıyoruz elalem biz oluvermişiz, biziz…
“Onlara, ‘Allah’ın indirdiğine uyun!’ denildiğinde, ‘Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!’ derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?” (Bakara 2;170)
“Alim” olmak var bir de. Elalem putunu kırmanın başka yolu yok belki de. Bilgi ile, anlayış ile, yaşayarak, paylaşarak öğrenir insan, mütevazi, arifane. Tabi ancak referans noktan “El Alim” olur ise. Yoksa ona buna göre, sorgulanmamış, sürü psikolojisiyle, bilgisiz (ama bilgiç), samimiyetsiz kimselerin peşisıra güdülünen bir yaşam, buharlaşır korkarım gün doğumunda ve gösterir ayna; kral kral değil aslında ve hem de üryan! Aslını bilmeyen iddiacılar ne gösterdiyse bu güne kadar, batıl oluverir Hakk nuru ışıdığında, elde kalır hüsran…
“İlim, ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir” (Hz.Yunus Emre)
Hakikat bilgisi, ilim, sahibi bizi sınamadan ele geçecek bir şey değil, ki böylelikle kıymeti biline. Ve bunun için cesaret gerekiyor. Cesaretle cehalet karanlığını yırtmak ve O’nun rızası uğruna kim ne derse desin aldırmadan doğruyu savunmak, hakiki olmak.. Aşk! Savunmak için önce bilmek gerek elbet, bilmek için ise talip olmak. Ve konfor alanımız dışına bir yolculuğa yelken açmak, nice fedakarlıkları göze almak.. Talebimiz neyse oyuz, o olacağız sonunda. El alem mi, El Alim mi?
“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” (Hz.Mevlana Celaleddin Rumi)
Dilerim “elalem ne der dini” bizi riya(ikiyüzlülük), gösteriş, sahtekarlık bataklığına savurup batırmadan, “elalem ne der”e göre nizamlananların oluşturduğu sarmal insanlığı hakikatten daha fazla uzaklaştırmadan kendimize geliriz. “El Alim”in dediğine ne kadar uydurursak işlerimizi, ilminden ne kadar pay alabilirsek o kadar kârda oluruz. Ve nice suskunlar doğruları dile getirecek seslerin yükselmesini bekliyor ki bitsin bu zulmet; hürriyetimize kavuşalım da diyelim gönül dolusu “Elhamdülillah”…
“Hamd, alemlerin Rabbi olan Allah’adır” (Fatiha 1;2)
Ya Rabb, Ya Alim, alametin olan tüm alemlere de selam olsun bizden; hacer alemi, nebatat alemi, hayvanat alemi, beşeri alem, mülk alemi, melekut alemi, ceberut alemi, lahut alemi, ahadiyet, uluhiyet, rububiyet, heyula alemlerine, küçük büyük, hayali, hakiki, cismani, ruhani, hepsine, on sekiz bin alemin cemi cümlesine ve bilhassa da o alemlere rahmet olana, âline, ashabına, bilene, bilinene, ey Vedud Sultan, selam sana… Aşk olsun! Hu
Paylaş