Paylaş
Yaradan’ın “halifem” diye şereflendirdiği o insana nasıl “eşref-i mahlukat” denmesin ki? Yaratılmışların en şereflisi, alemlerin şerifi… Bu şerif öyle vurucu kırıcı, şerifliğiyle böbürlenici, elindeki gücü bencilce çıkarına kullanıcı bir şerif olmaya. Bilakis doğayı, diğer canlıları(ki tasavvufi anlayışa göre eşya dahi belli oranda canlıdır) koruyan kollayan, çevresine merhametle muamele eden, hatta diyebiliriz ki “veren el alan elden üstündür” düsturunca yaradılışa, yaratılmışlara hizmet eden bir şerif… O, alemlere rahmet vesilesi, Rabbinin isim ve sıfatlarının aynası; “Veliyy”, dosttur doğaya, düşman değil!
“Kişi kendine benzeyenlerle arkadaş(dost) olur” (hadis)
Velakin doğayla aramız bu aralar pek de iyi değilmiş gibi. İnsan, ihtiyacını karşılayacak tabi tabiattan. Fakat ihtiyacından fazlasını talep etmek; talep de ne, doğayı hırsları uğruna acımasızca tahrip etmek, yakışmıyor dostluğa, insanlığa.. Doğa sabırlıdır, dünyamız canlı! Ve sanırım onu üzüyoruz epey uzun zamandır. Dünya’nın her tarafında artan doğal felaketler, küresel ısınma, iklim değişikliği, yaşam alanları istila edildiğinden dolayı yok olan türler, bozulan dengeler, hoyratça sömürülen madenler, kirletilen dereler, denizler, tüketilen yeşil, mavi, beyaz, ve toprağa dökülen kan, gözyaşı…
Türkiye olarak biz bu tahribatın başrolünde değilsek de, “komşuda pişer, bize de düşer” Anlaşılan “doğa” bizim çizdiğimiz sınırlara anca güler, insanlığı tek millet beller.. Gücünü gösteriyor üstümüzde, haykırıyor sanki; “İnsan kendi kendisine zulmeder!”… E “insan alemin remizidir” demiştik ya.. Deprem, sel, yangın, eriyen buzullar vb; hepsi bizden.. İnsan, kendiyle dostluğunu bozuyor, doğayla dostluğunu düşmanlığa dönüştürüyor.. Bu yoldan dönsek keşke beterini görmeden. Dostluğumuzu onarmaya ihtiyacımız var kendimizle, doğayla yeniden. Yoksa doğaldır ki rüzgar eken fırtına biçer. Kıyamet sandığımızdan yakın düşer. Aman, aleyhimize şahitlik edecekler daha da çoğalmasın!
“İki dost, iki el gibidir, birbirlerini yıkar, temizlerler” (hadis)
Gelmiş geçmiş nice peygamber, aydın, veliler, dostluğun edep ve erkanını bildirmişler. Nitekim bugünkü yazımda, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin(ks) “Marifetname”sinden “iyi arkadaşlarla sohbetin, samimi arkadaş edinmenin adab ve erkanı” ile ilgili bölümü sizlerle paylaşmak istedim. Ancak yeni yaşanan ve uyarıcı olarak düşündüğüm son doğa olayları sebebiyle, bu bölümde sıralanan maddeleri ayrıca bir de doğayla dostluğumuz üzerinden yorumlamayı deneyeceğim. Keza sözkonusu maddeler, kendini “eşref-i mahlukat” olarak düşünen ve Rabbimizin “Veliyy(dost)” sıfatını giyinmeye niyet edip de tüm alemle, doğayla dostluk tahsis etmeyi arzulayanlar için de esas alınabilir fikrindeyim.
“Olalım ihvan-ı safa, demesinler cahil-i bi vefa”… O halde -doğayla dostane ilişki kurmaklığımıza dair fakirane şerhimle birlikte-, buyurun inceleyelim “nedir dosta yakışan muamele ve hakiki dostun edep ve erkanı”:
1) “Mal ve mülkünü dostuna bağışlayıp rızasını almaktır. Bu mümkün değilse fazla malıyla dostunun ihtiyaçlarını gidermektir” - Doğa nasıl nimetlerini bize cömertçe sunuyorsa, biz de onu gözetmeli, kendi açgözlülüğümüz uğruna onu tahrip edecek şeyleri yapmamalıyız. Doğaya dost kişi israftan kaçınır, geri dönüşümü gözetir, canlıları korur kollar, gerekmedikçe karıncayı bile incitmemeye çabalar. Veli kişi eşyasına bile kibarca davranır, destur ile kullanır.
2) “Dostunun dar zamanlarında ve ihtiyaç anlarında hemen yardımına koşmak, eliyle veya diliyle bu görevini yerine getirmektir” - Sokak hayvanlarına, bitkilere su vermek, barınak yapmak, bakmak, sakat olanlara yardım etmek gibi örnekler verilebilir. Fokların korunmasından, sera gazları salımını azaltmaya dair toplumu bilinçlendirmeye kadar geniş bir yelpazede bu hassasiyet gözetilebilir.
3) “Dostunun sırrını, herkesten gizlemektir” - Mesela doğaya zararı olacağı bilinen, dengesini bozacak keşif, icat ve bilgileri çıkar uğruna kullanmama, gerekirse sırlama söz konusu olabilir.
4) “Dostunun ayıplarını ve kusurlarını örtmektir” - Doğayı ıslah etmek, daha verimli olmasını sağlamak, çorak yerlere fidan dikmek, budamak, bakımını üstlendiği hayvanı gezdirirken dışkısını ortada bırakmamak gibi örnekler verilebilir.
5) “Halkın kınamasından dostunu üzecek sözleri kendisinden saklamaktır” - Madem yerin kulağı vardır, doğa olaylarına, eşyaya, mevsimlere, bazı hayvanatın kusurlarına, sebze meyvenin tatsızlığına, bazı yerin coğrafi, topografik özelliklerine dair şikayetleri kesmektir.
6) “Halkın övmesinden dostunu sevindirecek sözleri kendisine söylemektir” - Doğanın nimetlerini övmek, bu konudaki güzel söz, şiir, edebiyat, müzik vb sanatı paylaşmak, böylece dostu taltif etmektir.
7) “Dostun öfkesine karşı gelmemektir” - Bize verdiği onca nimete karşın aslında çoğu zaman hikmetli olan doğa olaylarına, afetlerine isyan etmemek, bu yüzden dosta küsmemek, hele asla düşman kesilmemektir.
8) “Dostun sözlerine müdahale etmemek ve itirazda bulunmamaktır” - Mesela yazken “keşke şimdi kış olsa” gibi, geceyle gündüze laf etmek gibi itirazda bulunmamak, derelerin yatağını keyfi olarak değiştirmemek, iklimden şikayet etmemek…
9) “Dostunun hoşuna giden adıyla kendisini çağırmaktır” - Nasıl ki Allah(cc) Adem atamıza isimleri öğretti, bu bilinçle isimlendirmeler yapmak, varolan güzel isimleri korumak, eşyanın hakikatini görmeye çalışmak, Rabbine hamdü senada bulunmaktır.
10) “Dostuna gerektiği taktirde güzellikle nasihatte bulunmaktır” - Hayvanlarla, bitkilerle güzelce konuşmak, eğitmek, nasihat etmek, yağmur duasına çıkmak vs örnek olarak verilebilir. Hz.Peygamber(sav)’in üzülen bir ağaç kütüğüne güzellikle nasihatte bulunmasını hatırlayınız.
11) “Dostun iyiliği için güven arttırıcı sözler söylemektir” - Bizden ona bir zarar vermeyeceğini bildirmek, boş bir mekana girerken dahi barış ile orada olduğumuzu bildiren “selam” vermek, ekim, dikim, kesim vb yaparken uygun dua ile, besmeleyle iş görmek…
12) “Dostunun yokluğundaki konuşmada kendisini korumaktır” - Aleyhte kötü propagandaya karşı doğruyu savunmak, doğanın yersiz, gereksiz tahribatına yönelik alınmak istenen kararlarda meşru yollarla onu korumaya çalışmaktır.
13) “Dostunun kusurlarına, eziyetlerine göz yummak ve bağışlamaktır” - Çünkü mesela toprağın ürün vermesi için onu ekmek, çapalamak vs kişiye eziyet gibi gelebilir. Aslında bu işlerdeki zahmete karşın rahmet vardır. Şerife yakışan hoşgörmek, bağışlamaktır.
14) “Dostunun sağlığında ve ölümünde her namazdan sonra ona dua etmektir” - Gönlü cömert kişi kendine, yakınlarına dua ettiği gibi dünya için, tüm kullar ve varlık alemi için dua edicidir ki halihazırda tüm varlık alemi kendince Yaradan’a kulluk etmektedir.
15) “Dostunun acılarına, üzüntülerine ortak olmaktır” - Doğa dostu onun tahribatına üzülmez mi, bülbül ile gülün aşkına hislenmez mi? Yunus Emre Hazretleri “o da kendi dilinde Rabbini zikrediyor” diye bir çiçeği dahi koparmaya kıyamamış ya..
16) “Dostunun sevinçlerine ortak olmaktır” - Baharla çiçek açmak, yunuslarla gider olmak, bir yavru ceylanın doğumunda mutlu olmaktır.
17) “Dostunun varlık ve yokluğunda beraber olmak, gizli veya aşikar ona iyilik yapmaktır” - Tabiatsever olmaktır. Orman, çöl, dağ, bayır, her yerdeki kendine has güzelliği görmeye çalışmaktır. Hz.Peygamber(sav) gibi “o an kıyamet gelse dahi elinizdeki fidanı dikiniz” ruhunu taşımaktır.
18) “Dostunun huzurunu bozacak herhangi bir iş teklifinde bulunmamaktır” - Mesela en basitinden kumar için hayvanları dövüştürmek, saldırtmak, doğadaki bazı bileşkenleri silah olarak kullanmak bence dost doğanın huzurunu bozacak teklifler arasında sayılabilir.
19) “Dostunun önünde kalkmalı ve güler yüzle selam vermelidir” - Yaradan’ın doğadaki eserlerine karşı huşu ve saygıyla durmayı bilmelidir. Nitekim Sufiler hizmeti dokunan eşyayı, oturup kalkarken yeri dahi hizmet etmekliğinden dolayı öperler.
20) “Toplantılarda, dostuna yer açmalı veya kendi yerini vermelidir” - Mesela şehircilik mevzubahis olduğunda mümkün mertebe doğal oluşumları, habitatı korumak, park alanları vb’ye yer vermek, penceresinin önünü çiçekle süslemek dahi örnek olabilir.
21) “Gördüğünde dostunun ve çocuklarının halini sormalıdır” - Onunla ilgilenmeli, değişimlerini gözlemeli, kendinin olumsuz yönde etkisi varsa kendini hesaba çekmeli ve türlerin devamlılığı konusunda hassas olmalıdır.
22) “Dostunun sözlerini tasdik edecek şekilde konuşmalıdır” - Doğayla uyumlu hareket etmelidir. Onu tanıyıp hallerine uygun önlemleri almalıdır ki kendine gelebilecek zarardan korunabilsin ve boş yere doğayı suçlamasın.
23) “Dostunun kalkışında onu kapıya kadar yolcu etmelidir” - İnsan yolculuğunda doğayla yanyanadır ve kıyamete değin bu eşliğe hürmetkar davranmalıdır.
24) “Dostunun ölümünden sonra ailesiyle, çocuklarıyla ve sevdiği akrabalarıyla ilgisini kesmeyip görüşmek, vefalı olmanın gereklerindendir” - Doğa da bizim gibi tekamül halindedir, bu tekamüle uygun olarak her döngüde zamanın ruhuna uygun sevgi ve vefayı dosta göstermek üzerimize vazifedir.
“Hülasa kişi kendisine yapılmasını sevdiği ve istediği muameleyi dostuna yapmalı ki, sadakatini göstersin. Çünkü canına istediğini, dostuna istemeyenin dostluğunda hayır yoktur”…
Dostun dostu dosttur bize, ah bir dost olsak kendimize. Allah’ın ayetleri heryerde. Elbette insan çoğalacak yeryüzünde. Doğayla dostluğumuzu şenlendirsek yine. Hepimize yeter bu Dünya, yaşarız birlikte güzelce. Ölçüyü kaçırmamak gerek, insanın temel ihtiyaçları karşılanmalı tabi öncelikle. İnsan o eşref-i mahlukat olsun da, belki bu kadar olumsuz etkilenmeyiz doğa olaylarından. Ancak ölümlü Dünya; hayırla geçen uzun bir yaşam ve -şehadet olmazsa- doğal bir ölüm dileriz sevdiklerimize de. Yeter ki esas Dost’la buluşmamızda zalim olarak çıkmayalım karşısına. “Niyet hayır akibet hayır” demişler. Rahman bu günlerimizi aratmasın. Yaşanan son afetlerden etkilenen herkese geçmiş olsun dileklerim ve daha iyi bir dünya için selamlarımla.. Aşk olsun! Hu
Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ
Paylaş