Ben de yalan söylüyorum...

Doğru söz irfan sahibinin ağzından bir ok gibi çıkar, gönlünü dağlar.

Haberin Devamı

Gerçek aşk sahibinin “Seni seviyorum” demesine dayanamazsın; canı canana teslim edesin gelir

Yalan söylüyorum… Gölgelerin arkasına sığınmış, hakikati arıyorum… İnsan yalanlarına ne kadar da bağlanıyor… Arif kişinin dişinin kovuğunu bile dolduramayacak ufacık bilgi kırıntısını allayıp pullayıp, hayatının merkezine yerleştirip, onun için adam öldürecek hale gelebiliyoruz. Onur meselesi; “Sen bana yalancı mı diyorsun?” Evet, en başta kendime yalancı diyorum. Altı ayı aşkın süredir bu köşede yazıyorum. Zaman zaman sohbetler yapıyorum. Hepsi bir hakikat anı, bir hakiki söz yakalayabilmek için. Her seferinde o umutla, varlık iddiamdan sıyrılma çabasıyla, yalan söylüyorum. İnancım yalan, ibadetim yalan, tevazum yalan, yalanım bile yalan… Bazen kendimi, sözlerimi, yazılarımı ciddiye alıyorum. Sonra kendime kızıyorum. Kendimle savaşıyorum. Tuttuğum yolda mesafe aldıkça, bilgisizliğim daha da gözüme batıyor. Acziyetime sarıldıkça ise ilham lütfediliyor. Esas baskı yapanın nefsimin “bilme” iddiası olduğunu anlasam da bunu terbiye etmek pek zahmetli bir iş. Allah’ın bildirdiği kadarını, o da emaneten bilebiliyor, paylaşabiliyorum. Henüz ve halen hakikat yolunda ham bir öğrenciyim…
/images/100/0x0/55ea4ec1f018fbb8f8775637
Belki ‘yalan/hakikat’ deyince neyi kastettiğimi biraz daha açmalıyım, şöyle ki; doğru söz karşısında eriyip bitersin… Doğru söz irfan sahibinin ağzından bir ok gibi çıkar, gönlünü dağlar. Mesela gerçek aşk sahibinin “Seni seviyorum” demesine dayanamazsın; canını canana teslim edesin gelir. Mecnun gibi yollara düşersin. Uykudan uyanırsın. Varı yoğu bırakırsın. Hakikat çok güçlüdür. Hakk’ın bir “Kün” (Ol) demesiyle evren varolur. Hal sahibinin dilinden tek kelime hakikat yeter…
Ancak hakikat ehli gerekmedikçe açmaz kapıyı; hem herkes talip değildir hakikate, hem de kaldıramazsın hazırlıksız. Keza nefs yalanı sever, uyku âlemini gerçek bilir, kendini “Ben” olan sanır, zevkin ucuzuna düşkün olur. Bazen, bazı büyük ustalar kapıldıkları cezbe hallerinin etkisiyle hakikatı açık eder, sırları ortalığa saçıverirler. Bu kişiler büyük tepkilere maruz kalırlar, çünkü ehli-nefs hakikati sevmez ve istemez. Hallac-ı Mansur’un “En el Hakk” (Ben Hakk’ım) söylemi, bu hallerin en meşhur tezahürlerinden biridir. Hazretin sonu malumunuzdur; canlı canlı derisi yüzülmüş, asılmış, parçalara ayrılmış, katledilmiştir.

M.S. 800’lü yıllarda yaşamış büyük sufi ustalardan ‘Beyazıd-i Bistami Hazretleri’nin bir menkıbesini nakletmek istiyorum bu hafta, yalanın ve hakikatin çıtasının ne kadar yüksek olduğunu anlatması bakımından kafamı ve gönlümü açtığı için...
Hz.Bistami demircileriyle meşhur kasabanın meydanında bir köşeye oturdu. Biraz soluklanıp yoluna devam edecekti ki meydandaki caminin minaresinden ezan sesi duyulmaya başladı: “Allah-u Ekber…”. Meydan kalabalıktı. Hazret ayağa kalktı ve cezbe haliyle elini minareye doğru kaldırıp bağırdı: “Yalan söylüyor, yalan söylüyor…” Bu çıkışı, meydana bomba düşmüş etkisi yapmıştı. Ahali homurdanarak Hazret’in etrafını sarmaya başladı. Öfkeli sesler yükseliyordu: “Vay küfürbaz zındık”, “Susturun bu mel’unu”, “Tövbe de ihtiyar”… Hazret tepkilere aldırmadan sesini daha da yükselterek devam etti; “Yalan söylüyor”! Ahali iyice kızışmış, galeyana gelmek üzereydi. O esnada oradan geçmekte olan bir derviş Hazretin halini anlayıp hızla yanına seğirtti. Beyazıd’ı omuzlarından tutup kulağına fısıldadı: “Ey ehli-marifet, halk dediğini anlamıyor, seni linç edecekler, yalvarırım ne demek istediğinin ıspatını (burhan) göster! Hazret “peki” dedi ve meydandaki büyük örsün üzerine çıktı. Sağ elinin işaret parmağını yukarı kaldırdı ve “Allah-u Ekber” demesiyle altındaki koca demir örs erimeye başladı. Halk, Hazret’in bu kerameti karşısında bir an dona kaldıktan sonra “Huu” nidalarıyla önünde eğilip saygı duruşuna geçmişti ki, Hazret erimiş örsün üzerinden bir adım öne çıktı ve meydan okurcasına “Ben de yalan söyledim” diye bağırdı. Halkın kafası iyice karışmış, homurdanmalar yeniden başlamıştı. Bizim derviş tekrar müdahil oldu: “Ne demek istediniz Sultanım?” Hz.Bistami başını hafifçe önüne eğerek şöyle dedi: “Eğer doğru söylemiş olsaydım benim de eriyip yok olmam icap ederdi...” Bunca haftadır yalanlarıma katlandığınız için teşekkür ve saygılarımı sunar, hayırlı bir Ramazan geçirmenizi dilerim. Hayy Hakk!

Yazarın Tüm Yazıları