15 Temmuz perspektifinden…

Başını tuttuğumuz şu Ortadoğu coğrafyası; petrol burada, doğal gaz, enerji kaynakları ve kim bilir daha nice zenginlikler… Aynı zamanda kültürün beşiği imiş bir vakitler ve “İbrahimi dinler”in, İslam’ın da çıkış yeri olmuş bu mübarek topraklar. Öte yandan Kabil’in kardeşi Habil’i katletmesiyle yerde işlenen ilk günahtan beri iyi ile kötünün de en birincil mücadele alanıdır Ortadoğu; en büyük silah pazarı…

Haberin Devamı

Yıllar yılı ceddimiz Osmanlı’nın yönetiminde belki de tarihinin en uzun süreli barış sürecini yaşamış burası. Son dönemlerde kıymetini bilememişiz yeterince, koruyamamışız ama hırsızın hiç mi suçu yok? Sömürgecilerin şerri yerel hainliklerle birleşince olmuş yine yangın yeri. Ne bir kimseyi ne bir halkı kendine rağmen zulümden koruyamazsın. Tamahkarlıkla, adaletsizlikle, cahillikle, ihanetle rüzgar eken fırtına biçiyor şimdi. Ancak dersini alan varsa Allah çokça affedici…

 

Bence bizi bir arada tutan, biraradalığımızdan Dünya’ya hikmet saçtıran, kültürel mayamızın başat değeri “ümmet olma bilinci” idi. Ne zaman ki kardeşliğimiz basit çıkarların, dünyevi ihtirasların cazibesine yenildi, bölündük, bölündükçe de üzüldük. Çünkü ne kadar bölük pörçükse o kadar bütünlüğün hazzından, nimetlerinden uzak düşer insan, mahzun kalır. Ayrık, kopuk… İstikamet birliktir ve birlik cömerttir, cömertliktir. Öyleyse en yakın halkadan en uzağına genişletmeli huzuru, barışı, ahengi; varlığı…

 

Haberin Devamı

“Dünya’nın merkezi burası, inanmayan ölçsün!” Hoca Nasreddin’in dediği gibi. İşte bu merkezden yayılacak yayılacaksa güzellikler çevremize. Kendimizden sorumluyuz öncelikle, lakin kucakladıkça, paylaştıkça artar güzelliğimiz. Dikensiz gül olmaz ya; gülümüzü dikeniyle birlikte sevmeyi öğrenmeliyiz. Her şeyi yerli yerine yerleştirmeli, kendi içimizde birliği pekiştirmeliyiz. Pekiştiriyoruz da inşaallah gitgide..

 

15 Temmuz kalkışmasının yıldönümü yaklaşırken geçen bir senenin hesabını yapacağız elbet doğal olarak. Bu değerlendirmeyi yaparken herkes kendi durduğu yere göre olumlu olumsuz pek çok nokta bulacak. Tüm bu değerlendirmeler birliğimize katkı sunacak biçimde ele alındığı müddetçe kıymetli. Perspektif önemli.. Asıl olan bütünlüğümüz, bizden olanların tüm eleştirileri buna zeval getirmeyecek şekilde ifade edilmeli. Toplumun birarada yaşamayı önemseyen her kesimi “birbirine güvenme” konusunda azami çaba sarfetmeli. Bunun inşası için hassasiyetle hareket etmeli. Korkarım başka türlüsünün bedeli hepimiz için ağır olmasın. Ele geçen fırsat ziyan olmasın…

 

Haberin Devamı

Bu kolay bir iş değil belki ama “güven” birliğimizin zemini. Hz.Muhammed(sav) daha peygamberlikle müjdelenmeden evvel lakabı “El Emin” idi. Birilerine güven vermeden ne bir şey anlatmak (hele kabul ettirmek) ne de sevgi, saygı zemininde uyumlu bir birliktelik ümit etmek kolay değil. Tüm farklılıklarımıza rağmen -öncelikle de bu toprağın evlatları- hoşgörülü bir hakkaniyetle insanlık meşru zemininde birbirimizi kucaklamalıyız. Hamdolsun ki bu kültüre sahibiz..

 

O gün bıçak kemiğe dayandığında farklı kesimlerden insanlarımızın ölümü dahi göze alarak elele şer ittifakına karşı cesur duruşları bunun başarılabileceğinin önemli bir göstergesi idi. Çoğunluğumuz bu tıynettedir. Gerisi -bazen sesi çok çıksa da- aslında azınlıktır ve bu halde kahraman milletimize sınav vesilesi olmaktan başkaca bir kıymetleri olamaz.

 

Haberin Devamı

Sömürüye karşı, özgürlük için “15 Temmuz ruhu” genişleyerek tüm coğrafyamıza, oradan da Dünya’ya yayılsa keşke. İnanırsak bu mümkün! Bu ülkü için boşuna şehitler verilmedi, hepsine Allah(cc) gani rahmet eylesin. Ki nihayetinde galip olan O ve O’nunla beraber olanlardır.

 

“Ya nasıl olacak? O günden beri Dünya’da, Ortadoğu’da işler sanki daha da karışmadı mı? Üzerimizdeki dış baskı daha da artmadı mı?” diye sorulabilir. Doğrudur. Lakin karanlığın en kesif hali gün doğmadan önceki değil midir? Ya Sabır, Ya Selam, her zorluğun ardından bir kolaylık, her sıkıntının ardından bir ferahlık gelir; güveniyor, inanıyoruz. Biz doğru duruşumuzu, birliğimizi bozmayalım, hatalarımızdan ders alıp tekamül edelim de, Allah rızası için… Hak yerini bulur! Gün gelir sabırla cefaya göğüs gerenler sefayı da sürer..

 

Haberin Devamı

Konumuz fakire Yusuf Kandehlevi’nin “Hayatüs Sahabe”sinde geçen bir hadisi hatırlattı, mealen paylaşayım;

“Mekke dönemi; Hz.Peygamber(sav) Harem-i Şerif yakınında oturup etrafındakilerle sohbet ediyorken, bir sahabe telaşla huzura geldi. Telaşından ortama pek dikkat etmeden meramını dile getirdi; “Ya Resulallah, ne zaman namaza dursam şeytan bana musallat oluyor, kalbimde bir huzursuzluk, ne yapmalı, ki canım buna pek sıkılıyor!”

Sözkonusu sohbetlerde zaman zaman gayri müslimlerin alimlerinden kimseler de bulunur idi. Kimi saygıda kusur etmez iken kimi ise riya ehli. O alimlerden bir tanesi alaycı bir edayla lafa girdi; “Bizim dinimiz ulu ve sağlam olduğundan ibadetlerimizde şeytan bize musallat olmaz, kalbimiz de bozulmaz”..

Haberin Devamı

Bunun üzerine o mecliste bulunan Şah-ı Velayet Hz.Ali(ks), Habibullah’ın(sav) sözü kendisine bırakmasıyla sahabeye şöyle cevap verdi; “Sen hiç boş eve hırsız girdiğini gördün mü? Senin kalbinde iman olduğu için şeytan -onu çalma maksadıyla- seninle uğraşıyor, imanın olmasaydı seninle uğraşmasına da gerek kalmazdı. Öyleyse kalbinde iman olduğu için Rabbine şükret ve her namaz sonrası ’Sübhanallah, Allahuekber’ diyerek tesbihatta bulun. Bir zaman sonra kalbinin çok daha iyi olduğunu göreceksin”..

 

Anlayacağınız bizimle boşuna uğraşılmıyor. Dünyanın bize sunabileceği üç kuruşluk sahte huzur uğruna bu hazinenin başından kalkıp da vatanına milletine, kardeşlerine, değerlerine sırt dönmeyi marifet zannedenler(sözüm kendi uzaklarda olsa da gönlü bizle olan, vatanını, milletini, dinini, kültürünü yüceltmek için çalışıp didinenlerden dışarı), hele ki zulüm ehli hilebazların ucuz rüşvetlerine kanıp da içimizde fitne çıkarmayı kendilerine hak bilenler, ne büyük kayıpta olduklarının farkında olsalar belki asla bu yollara tevessül etmeyecek, bilakis eldekini daha da iyileştirmenin, katkı sunmanın gayreti içine girecekler.

Ve bizler insanımızı buna özendiremiyor, üzerimize düşeni yapamıyor, onları karanlıkta kötü niyetlilerin eline bırakmak zorunda kalıyorsak ne yazık, üzülürüz, ki onlar bizim kaybımızdır. Ama hiç bir kayıp inancımızı, ahlakımızı, insanlığımızı, birlikteliğimizi, hakikatimizi kaybetmemize değer olamaz, -Allah korusun- bundan taviz veremeyiz..

 

Velhasıl coğrafyamızın, birliğimizin ihyasına şahit olacak doğru tarafta bulunan herkes; Özel insanlar. Er ya da geç “fena-fi’l-ihvan”ı yaşayacak, yaşatacaklar… Ya Muhyi gayretimizi artır, hidayet eyle, kalplerimizi hayırda birleştir ve aşıkların, şehitlerin, salih kulların, velilerin hatırına bizi de diriye say lütfunla, kereminle. Islah olma arzusundakileri cemali esmalarınla ıslah eyle Ya Rabb. İnsanlığımıza, bekamıza düşmanlıkta ısrarcı olanlar da -bu sevdadan vazgeçmeyeceklerse- kahrolsunlar! Hu

 

Musa Dede / GÖLGENİN HAKİKATİ

 

Yazarın Tüm Yazıları