Paylaş
Kentte sürekli gezen ve turizm adına sık sık çağrı yapan Ankara Büyükşehir Belediye(ABB) Meclisi MHP Grup Başkanvekili Murat Ilıkan’ın daveti üzerine birlikte Çubuk’u gezmeye gittim. Ilıkan aynı zamanda ABB Meclisi’nde Turizm Komisyonu üyesi. Kent keşif gezimizin rehberi, Ankara üzerine kültür ve tarih araştırmaları yapan Abdülkerim Erdoğan’dı. Cumartesi sabahı saat 7.30’da Çubuk’a doğru yol alırken Esenboğa yolu üzerinde Cafenomi’de kahvaltı için çorba molası verdik. Yarım saatlik molanın ardından tekrar yola koyulduk. Çubuk denilince genelde akla iki şey gelir; bir turşu, iki, 1402 yılında Osmanlı Devleti ile Timur imparatorluğu arasında yaşanan Ankara Savaşı. Aslında Çubuk’un ardında saklı kalmış başka güzellikler de var. Ankara’nın kuzeyindeki bu güzelliklerden bazılarını görmek için Çubuk’a doğru giderken Çankırı Bulvarı’na döndük oradan da Akkuzulu yoluna düştük. Çubuk’un Akkuzulu ve İmamhüseyin köylerini geçtikten sonra Eski Çöte köyüne ulaştık.
İKİ KATLI FINDIKLA ŞELALESİ
Çubuk’a 24 kilometre uzaklıktaki Eski Çöte’de iki katlı Fındıkla Şelalesi yer alıyor. Şelaleye ulaşım rahat. Yeşillikler içindeki şelalenin üst kısmında berrak suyuyla bizi şaşırtan küçük gölet, rengiyle şelalenin manzarasını daha da güzelleştiriyor. Alttaki şelaleden süzülerek aşağıya doğru akan su, gür akışıyla dikkat çekiyor.
ÜÇ ASIRLIK KAVAK AĞAÇLARI
Burada bir saatlik dinlenmenin ardından suyun güzelliğine veda ettik ve tekrar yola çıktık. Karadeniz iklimine benzer bir hava eşliğinde ormanların arasından yolculuk yaparak Akbayır köyünü geçtik ve Çubuk-Şabanözü yoluna ulaştık. Eskiden konaklamaların yapıldığı yer olan Handeresi mevkiinde 300 yıllık anıt niteliğinde ağaçları gördük. Kim bilir bu üç asırlık ağaçlar bugüne kadar kaç yolcuya gölge oldu. Dile kolay tam 300 yıl…
MEŞELİ’NİN MAĞARALARI
Yolculuğumuza devam ettiğimiz Şabanözü Yolu’ndan Çankırı sınırına geçtik, uzaktan masmavi parlayan Koyunbaba Barajı’na bir selam verdik. Ardından tekrar Ankara sınırlarına girdik. Adını meşe ağaçlarından alan Meşeli köyüne doğru giderken ‘Horasan pirlerinden Murat Baba Türbesi’ne uğradık duamızı ettik. Türbe ve çevresi, temizliğiyle dikkat çekiyordu. Meşeli’ye girdiğimizde önünde büyük Atatürk posterinin asılı olduğu evde Ali Bey’in davetiyle misafiri olduk. Çayımızı içip sohbetimizi ettikten sonra Meşeli köyünün tepesindeki mağaralara tırmandık ve yeşil manzaraya bir de tepeden baktık. Yolunuz düşerse üstünde Türk bayrağının dalgalandığı bu tepeden ormanları bir seyredin derim.
SAKLI CENNET GÖLYAYLA
Meşeli köyünün ardından köyün yaylası olan Gölyayla’ya doğru çıktık. Gölyayla tam anlamıyla saklı bir cennet. Ağaçların arasındaki gölün kenarında bol oksijenli bir mola verebilirsiniz. Biz de kuş seslerinin eşlik ettiği sessizlikte dinlendik. Dalyasan, Dağkalafat ve Yukarı Çavundur’dan geçerek Hacılar köyüne vardık. Bu yolculuğumuzda Şabanözü ile Çubuk arasındaki sınır dağı Aydos’un tepesinde de karın erimediğini gördük.
ZİRVEDEKİ GÜZELLİK HACILAR ŞELALESİ
Bu kez durağımız yine bir şelaleydi. Adını köyden alan Hacılar Şelalesi’nin en tepesine ulaşmak oldukça meşakkatli. Su yolunu takip ederek, ağaçların dalları arasından, sulardan geçerek en tepeye ulaştık. Zorlu patika yolculuğumuz boyunca verdiğimiz molalarla suyun akışını izlemek keyif vericiydi. Hacılar Şelalesi’ne mutlaka gidin. Patika yolu aşmak için idmanlı olmanızda fayda var. Hacılar Şelalesi’ndeki bir saatlik dinlenmenin ardından tekrar yola koyulduk ve su kenarından inişe geçtik. Hacılar köyünün ardından son durağımız Sele köyü oldu. Sele köyünde de, ‘Bana ne olursa benden olur’ sözünün sahibi ‘Şah Kalender Veli’nin türbesini ziyaret ettik. 12 Haziran’da ‘17. Şah Kalender Veli Anma Etkinliği’nin burada gerçekleşeceğini öğrendik. Şelaleler, yaylalar, ormanlar, ağaçlar, mağaralar derken keyifli bir Çubuk gezisini geride bıraktık. ‘Ankara’da şelale ne arar’ demeyin, gezi planlarınıza Çubuk’taki şelaleleri de ekleyin, gidin ve görün. Ne dersiniz Ankara’yı sevmemeye devam mı?
Şah Kalender Veli Türbesi
BURASI ANKARA MI?
Sosyal medya hesaplarımdan paylaştığım şelale görsellerine çok sayıda geri dönüş aldım. İlk sorular ‘Burası Ankara mı?, Burası neresi’ oldu. ‘Çubuk’ yanıtını verdiğimde şaşıranlar vardı. Bu arada Çubukluların da Çubuk’u çok fazla bilmediğine şahit oldum. Bu soruyu soran Çubuklu arkadaşlarıma da Çubuk’ta şelale olduğunu anlatmak durumunda kaldım.
BU KENTİ KORUYARAK, TANIYARAK TANITMALIYIZ
Başkent aslında turizm açısından boş bir kent değil. Bunu bir kez daha gezerek gördük. ABB Meclisi MHP Grup Başkanvekili Murat Ilıkan’a da geziyi ve bu güzellikleri sordum. Ilıkan’ın değerlendirmeleri şöyle oldu: “Ankara, merkezindeki değerleri kadar çevresinde sahip oldukları güzellikleriyle de çok kıymetli bir kent. Bugün Ankaralılar yayla, göl, şelale görmek için Bolu’ya, Sapanca’ya gidiyorlar. Bir saatlik mesafede saklı güzellikleri görmüyorlar. Bu kenti koruyarak, tanıyarak tanıtmalıyız. Burada da lokomotif olması gereken Ankara Büyükşehir Belediyesi. İlçe belediyeleri ve ilgili kurumlarla doğru bir iletişime geçerek gerçekten bir turizm atağı başlatmak gerekiyor. Farklı iklim kuşağının yer aldığı Ankara coğrafyası dört mevsim ayrı güzellikler yansıtıyor. Doğal ve kültürel mirasla Ankara turizmin de başkenti olmalı. Bu sadece söylemle kalmamalı, eyleme de geçmeli.”
ANKARALILARIN YÜZDE 80’İ KENTİ TANIMIYOR
Ankara üzerine yıllardır araştırma yapan ve kalıcı eserler bırakan Abdülkerim Erdoğan’a, ‘Hocam sosyal medyadan paylaştığım şelale videosu için burası Ankara mı’ diyorlar dedim. Erdoğan’ın yanıtı, “2005’te kent gezilerine başladığımda Samanpazarı’nda ikamet edenlere Samanpazarı turu yaptırıp gezdirdim. ‘Hocam arka sokağımızda neler varmış da bilmiyormuşuz’ dediler. Ankara’da doğanların yüzde 80’i bu kenti tanımıyor, bilmiyor. Saklı Ankara Belgeseli’ni hazırladığımda Kızılcahamamlı birisi, ‘Burası Kızılcahamam değil burada böyle bir yer yok photoshop ile yapmışsınız’ dedi. Kendisini ikna edemedim. Ankara’da böyle bilinmeyen yerler çok fazla” oldu.
NOT: Çubuk’ta doğayı gezerken maalesef bazı duyarsızların çöplerini de buralara bıraktıklarını gördüm. Doğal bir coğrafyaya sahip olan bu güzelliklerin yanı başına çöp atılması gerçekten üzücü. Biraz daha hassas olmak şart.
YEMEDEN DÖNMEYİN
Dönüşte Çubuk’ta Bodur Usta’nın meşhur köftesinden de yedik. Çubuk çarşı merkezinde ‘Bodur Köfte’ diye kime sorsanız gösterirler. Bizden tavsiye, yemeden dönmeyin.
Paylaş