Paylaş
Dün İstanbul’da yapılan Konsey toplantısını açarken yaptığı konuşmada söyledi.
Sorunları hem Özilhan, hem de onun arkasından konuşan TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran-Symes sıraladı.
Başta tırmanan şiddet ortamı, terörizm... Terörle mücadeleye tam destek verdiler, mücadelenin özgürlükleri kısıtlamadan yapılmasını istediler ve bütün partileri bu konuda birlikte davranmaya çağırdılar.
Sonra artan, dahası kemikleşen kutuplaşma; konuşmalar ardından yapılan panelde KONDA rakamlarıyla konuşan Bekir Ağırdır çarpıcı bilgiler verdi kutuplaşma hakkında.
Özilhan bu nedenle yeni anayasanın kısa dönemli grup çıkarlarıyla değil küresel dönüşüm sürecine ayak uyduracak şekilde yapılması gerektiğini söyledi.
Yoksa dedi, ya biz sorunları çözeceğiz, ya da sorunlar bizi çözecek.
Çözüm yeri parlamentoydu ama “parlamentonun kendisi sorunlara gömülmüş” görünüyordu. Bir muhalefet partisi (MHP’yi kast ederek) kendi liderlik sorunlarıyla uğraşıyor, bir diğeri (CHP) dokunulmazlık meselesine saplanmış görünüyor, iktidardaki AK Parti ise sistem değişikliğini yönetmeye çalışıyordu.
Sistem değişikliğinden kasıt Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün eninde sonunda vatandaşın oyuna sunulacağını söylediği başkanlık sistemi…
Bütün siyasi gerilimin odağında da başkanlık tartışması var.
CHP, HDP ve MHP’nin karşı çıkmasıyla AK Parti’nin yeni anayasa yerine “ara çözüm” adı altında ortaya attığı “partili cumhurbaşkanlığı” için birkaç maddelik değişiklik teklifi şimdilik rafa kalkmış görünüyor.
Rafa kalkan sadece o değil.
AB ile vize anlaşmasının da Haziran’da gerçekleşmesi ihtimali artık yok denecek kadar az.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, 72 koşulun tamamı yerine gelmedikçe Komisyon önerisini oylamaya koymayacağını açıkladı. AB İşleri Bakanı Volkan Bozkır ise vize anlaşması için anti-terör yasasının değiştirilmeyeceğini.
Genelkurmay’ın dün açıkladığı inanılmaz büyüklükteki kayıplar ortada; Temmuz 2015’ten bu yana 4 bin 600’e yakın PKK ve 1,300 IŞİD militanının öldürüldüğünü açıkladı askerler.
TÜSİAD yönetimi de AB’den Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı terörizm tehdidini görmesi ve ona uygun taleplerle gelmesini istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Latin Amerika’daki bazı ülkelere vizesiz seyahat hakkı verirken istenmeyen kriterlerin Gümrük Birliği üyesi, tam üye adayı ve önemli bir göçmen anlaşması yapılan Türkiye’den istenmesinin kabul edilemeyeceğini söylüyor.
Çok da haksız değil. Çünkü Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görevden ayrılacağını açıklamasından önceki hava böyle değildi; eksikliklere rağmen Türkiye ile anlaşmanın yürürlüğe konacağı yönündeydi.
Erdoğan Türklerin vizeyle seyahat etmeye alışık olduğunu, ama AB’nin göçmenlerle yaşamakta büyük sıkıntı çekeceğini söylerken, aba altından sopa gösterirken de bir gerçeğe işaret ediyor. Bütün bu anlaşma süreci AB’nin Türkiye’den kendisine gelmek isteyen göçmenleri durdurmasını istemesinden çıkmadı mı?
Ama işler içeride de, dışarıda da keskinleşiyor.
Bu keskinleşme sorunların çözümüne değil, çözüm yollarının tıkanmasına hizmet ediyor; en azından hâlihazırdaki görünüm bu.
O nedenle Özilhan’ın “ya biz sorunları, ya sorunlar bizi çözecek” uyarısını ciddiye almak gerekiyor.
Üstelik bu uyarıyı AB’nin de ABD’nin de, yani Türkiye’nin batılı müttefiklerinin de ciddiye almasında fayda var.
Çünkü görülüyor ki Türkiye ve çevresinde patlayan her sorun, Avrupa Birliğini de kısa sürede ve ciddi olarak etkiliyor.
Paylaş