Doğrusu Ankara, hesaplarını Hillary Clinton ABD Başkanı seçilecek diye yapmıştı.
Haberin Devamı
Clinton’a bayıldıklarından değil, ne yapacağını az çok tahmin edebildiklerinden.
Zaten bugünün dünyasında, kendimizden de biliyoruz, seçeneklerimiz aslında iyi ve kötü arasında olamıyor ne yazık ki; ölümü görünce sıtmaya, ya da sıtmayla boğuşmaya razı oluyorsunuz.
İngilizce de “Better the devil you know” derler, yani tanıdığın şeytan tanımadığından yeğdir diye.
Clinton, o anlamda Türkiye’nin “bildiği şeytan” idi.
İnsan hakları olsun, basın özgürlüğü olsun, Suriye, Irak, PYD-PKK bağı olsun tutumu biliniyordu.
Ama Donald Trump kazandı.
Türkiye’de birileri sanki Clinton hak ve özgürlüklerin dünya çapında avukatı olacakmış da, o fırsat kaçmış gibi üzüntüye kapıldılar; sahte umut bağlamaktan kurtuldular aslında.
Birileri Trump’ın kazanmasından, Almancada “schadenfreude” denilen, “başkasının başına gelenden üzülüyormuş pozunda haz duyma” diye çevirebileceğimiz bir ruh haline girdi.
Haberin Devamı
İşte demek ki Batıda da sert liderler çıkabiliyordu sandıktan.
Bir de bunun üzerine tam da seçimin ertesinde Trump’ın ekip arkadaşlarından Michael Flynn’in makalesi gelince, AK Partililerin yüzünde güller açmaya başladı.
Flynn açıkça Fethullah Gülen’in yükünü çekmek istemediklerini söylüyordu. Gülen’i koruyanlar zaten seçim kampanyasına bağış yaptıkları Clinton değil miydi?
Demek ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan şu anda en çok hedeflediği siyasi sonuca Trump ile ulaşabilirdi. Bu Erdoğan’ın istediği gibi “darbecilik ve teröristlikten” olmaz da Al Capone usulü bir fatura usulsüzlüğünden olurdu. Sınır dışı olmaz da hapishane olur; o kadar önemli değildi.
Erdoğan, Turmp’ı ilk tebrik eden dünya liderlerinden biri oldu.
Ama gün geçtikçe başka gerçekler ortaya çıkmaya başladı.
Trump’ın kilit ekibinin ortak noktası Müslümanlığa –hadi hafif deyimle söyleyelim- hayli mesafeli, hatta alerjik olmasıydı; Türkiye ve Türkiye’ye bakışları da farklılıklar gösteriyordu.
Önce Başkan Yardımcısı ile başlayalım.
Michael Pence: Başkan Yardımcısı. Katolik bir ailenin çocuğu olmasına karşın sonradan “ışığı görmüş” mezhep değiştirmiş; tıpkı önceki Cumhuriyetçi Başkan George Bush gibi “Yeniden Doğuş Kilisesine” bağlı bir Evangelist olmuş. Yükselen Amerikan sağının öncüsü “Çay Partisi Hareketinin” ideologlarından sayılan Pence kendisini, “Önce Hıristiyan, sonra muhafazakâr, en son Cumhuriyetçi” olarak tanımlıyor. Öte yandan valilik yaptığı Indiana eyaletinde vergileri düşürmek suretiyle istihdamı artırmak ve eyalet bütçesini kara geçirmekle tanınıyor.
Michael (Mike) Flynn: Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı yapacağını açıkladığı Flynn, Irak’ta Afganistan’da savaşmış, Savunma İstihbarat Dairesi (DIA) başkanlığı yapmış bir emekli general. Fethullah Gülen’i sevmemesinin en önemli nedeni, Gülen’i de İslamcı bir vaiz, İslam misyoneri olarak görmesi. Flynn’a göre İslamofobi, yani İslam korkusu gayet “akılcı” temelleri olan bir korku. Sadece o da değil, Demokratlar Flynn’ın UGD olarak atanmasını Trump’ın “ırkçılıkla uzlaşması” olarak kınadılar.
Reince Priebus: Amerikan sisteminde Başkanın Özel Kalem Müdürü, bakanların çoğundan etkilidir ve kabine üyesi sayılır. Trump bu göreve Cumhuriyetçi Parti Başkanı (ABD’de parti başkanlığı bizdeki gibi değildir) Priebus’u getrirdi. Priebus mümin bir Grek Ortodoks. “Grek (Yunanlı) olmaktan gurur duyuyor” ve bunu “Allah’ın bir lütfu” kabul ediyor. ABD’de “Anchors” denilen ve kendilerini İstanbul’daki Rum Ortodoks Patrikhanesi'ne adayan bir grubun üyesi. Cumhuriyetçi Parti'de toplumun yoksul kesiminden gelip tırnaklarıyla kazıya kazıya yukarıya tırmanmış nadir örneklerden.
Michael (Mike) Pompeo: CIA Başkanı olarak atandı Trump tarafından. O da eski bir asker, o da Cumhuriyetçilerin sağ kanadı Çay Partisi Hareketi üyesi. Kongre’de istihbarat ve enerji komitelerinde çalışmış. Bireysel silahlanma yanlısı “American Rifle Association- Amerikan Tüfek Derneği”nin “yaşamboyu onur üyesi”. Suriye’de Beşar Esad’ın yok edilmesinden yana olduğuna bakıp aklınıza farklı bir şey gelmesin. Twitter hesabından 15 Temmuz askeri darbe girişimini kınayıp Türk halkını kutlayan İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’e, üstelik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Twitter hesabına da gönderme yaparak, üstelik daha 16 Temmuz günü, “İran da neredeyse Türkiye kadar demokratik - her ikisi de totaliter İslam diktatörlükleri” yazacak kadar ters ve keskin görüşleri var.
Steve Bannon: Başkanlık Baş Danışmanı. ABD’de bizdeki gibi elini sallasan baş danışmana çarpmıyor. Baş danışman Başkanın stratejik konularda sağ kolu sayılıyor. İrlanda asıllı bir ailenin koyu Katolik oğlu olan Bannon, Çay Partisi’nin de sağında, kendilerine “Alt-right”, Alternatif Sağ diyen bir grubun yayını olan Breitbart News’un sahibi ve yayın yönetmeni olarak başından itibaren Trump’a destek verdi. Bırakın Müslüman karşıtlığını, Yahudi karşıtı suçlamalarının da merkezinde; ama onu inkâr ediyor.
Jefferson (Jeff) Sessions: Adalet Bakanı olacak Trump 20 Ocak’ta görevi devraldığında. Aslında Trump’ın iki Başkan Yardımcısı adayından birisiydi Sessions. ABD’de öteden beri ırkçılığın merkezlerinden sayılan Alabama eyaletinin Baş Savcısı olarak Cumhuriyetçilere yakın National Journal tarafından “En muhafazakâr 5 Cumhuriyetçi” arasında sayılmış bir kişi. Trump ekibinin diğer üyeleri gibi o da çevrecilere, eşcinsellere, kürtaja, Obama’nın sağlık programına, vergilere, vs karşı. Türk hükümeti bakımından Fethullah Gülen ve örgütü dosyasına artık o bakacak. Tabii Reza Zarrab dosyası da onun önüne gidecek.
Bunun yanı sıra Türkiye ve diğer ülkeler bakımından önem taşıyacak dört koltuk daha isimlendirme bekliyor:
Dışişleri, İçişleri (Homeland Security), FBI ve BM Daimi Temsilciliği.
Haberin Devamı
Dışişleri için Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Robert (Bob) Corker ve eski New York Belediye Başkanı Rudy Guilliani gibi isimlerin adı geçiyor. Aslında Newt Gingrich de var, ama onun istemediği konuşuluyor.
Bu isimlere, Bush yönetiminin ağır neocon isimlerinden olup da Trump’ın yanında yer alan Elliot Abrams, Zalmay Khalilzad, John Bolton’u da eklemek mümkün. Ama bu isimler zaten orası olmasa da başka boş koltuklara atanarak Trump yönetiminin ana gövdesini oluşturacağa benziyor.
İşler o kadar yolunda gitmeyebilir yani, şimdiden hazırlıklı olmakta, bu geçiş dönemini iyi değerlendirmekte, işi şimdiden sıkı tutmakta fayda var.