Paylaş
Bir gece önce Birleşmiş Milletler Günenlik Konseyinde Halep'te insani ihtiyaçlar için bir hafta ateşkes önergesi reddedilmişti.
Rusya ve Çin veto etmişti.
Zaten Rusya'nın askeri ve siyasi desteğiyle ayakta durabilen Beşar Esad rejimi bu vetolardan aldığı cesaretle, asiler temizlenmeden ateşkes olmayacağını ilan etti.
İşte Merkel'in 'Batı'nın utancı' açıklaması bu beyandan sonra geldi.
Merkel'in Rusya vetosu nedeniyle Halep utancından söz ettiği sırada Başbakan Binali Yıldırım, Moskova'da Rusya Başbakanı Dimitri Medvedev ile görüşmeye girmek üzere kameralar önündeydi.
Şimdi, bu tabloyu saptarken Merkel'in ne kadar doğru bir Suriye siyaseti izleyip Türkiye'nin nasıl büyük yanıldığını filan söylemeyeceğim.
Çünkü Türkiye'nin siyaseti çok yanlış da, diğerlerinin ki fevkalade doğru diye bir şey yok ortada.
Türkiye Suriye'deki ilk başta yanında yer aldığı Müslüman Kardeşler ve benzeri gruplarla El Kaide ve sonra IŞİD arasındaki çizginin ne kadar belirsizleştiğini, iç savaş ortamında ne kadar belirsizleştiğini göremedi. Komşunun rejimindeki hak ihlallerine karşı çıkmak ile onu devirmeye çalışmak farklı şeydir; ilkeli siyaset ile ideolojik takıntı birbirine karıştırıldı.
Peki, ABD'nin yıllarca Rusya ile restleşip asker göndermek zorunda kalmamak adına seyirci kaldığı trajediye en kötü yerinden giriş yapmasına ne demeli. IŞİD terörizmine karşı kendisinin de terörist saydığı PKK ile (yani onun Suriye kolu PYD ile) işbirliği yapmasına?
ABD'nin gitmeye gün sayan Dışişleri Bakanı John Kerry, yine dün yayınlanan demecinde, Suriye'de aynı anda altı savaşın sürdüğünü öne sürdü. Bu altı savaştan üçünde taraf olarak Türkiye'yi gösteriyordu. Adeta Kerry için Suriye sahnesinde NATO müttefiki Türkiye, Esad rejimi şöyle dursun, Rusya'dan İran'dan, ne bileyim Hizbullah'tan, kesinlikle PKK'dan daha büyük sorun kaynağıydı.
Üstelik aynı saatlerde Türk ve Amerikan Genelkurmay başkanları Hulusi Akar ve Joseph Dunford İncirlik üssünde "son operasyonlar" üzerine toplantı yapıyordu.
Konuşulanlar arasında Halep'in, El Bab'ın, Münbiç ve Rakka'nın, hatta Musul'un bulunduğuna, PKK/PYD'nin bulunduğuna kuşku yoktur.
Merkel'in Batı diye genellediği NATO ülkeleri kendi içindeki çelişkilerle tutarlı bir çizgi oluşturamazken Rusya ve İran kazanıyor.
İran'ın onbinlerce Devrim Muhafızı Suriye ve Irak coğrafyasında. Suriye'de Hizbullah, Irak'ta Haşdi Şaabi gibi Şam ve Bağdat hizmetindeki milis güçleri de cabası.
ABD'nin topa girmeyeceği belli olana kadar Rusya'nın Tartus'ta eski teknoloji bir deniz üssü vardı. Rusya'nın Orta Doğu ve Akdeniz'deki tek üssü şimdi modernize edildi. Bunun üstüne bir de Lazkiye yakınında Hmeymim hava üssü var. Bir de AB üyesi Kıbrıs Rum hükümetiyle liman kullanım anlaşması.
Ama bütün bunlardan da önemlisi Moskova 1992'de çekildiği Orta Doğu'ya Türkiye, ABD ve Merkel'in ifadesiyle Batı'nın hatalarıyla geri döndü.
Hükümet ise artık hedefini NATO müttefikleriyle olmazsa Rusya ile gerçekleştirme peşinde bir görüntü çiziyor.
Hedef mi? Artık 'Altı ay içinde Esad gider, rejim değişir' hayalleri beş küsur yıl geride kaldı, şimdilerde 'PYD bütün sınıra hakim olmasın' niyetine kadar daraldı.
Bu hedef Ankara için PKK nedeniyle varoluşsal bir hedef ve ABD ile mi, Rusya ile mi işbirliği ile gerçekleştirilebileceğinin fazla önemi yok.
Suriye siyasetinin kuşatma altındaki Halep önlerindeki görünümü gün itibarıyla böyle.
Paylaş