Paylaş
İlk açıklamalara göre 12 kişinin öldürüldüğü saldırıları IŞİD’in üstlenmesi bu eylemin zincirleme sonuçları olabileceği endişesini doğuruyor.
Bilindiği kadarıyla bu IŞİD’in Tahran’da bu çapta ilk eylemi. Eylem Suudi Arabistan ve Mısır başta 7 ülke tarafından Katar’ın fiili ablukaya alınmasının hemen ardından yapıldı. Bu mutlaka arada bir bağ olduğuna kanıt sayılmaz, ama kamuoyu algısı açısından birbirinin devamı olarak görülür.
IŞİD’in Tahran saldırısı ABD öncülüğündeki koalisyonun 3 Haziran’da Suriye’nin Rakka şehrini IŞİD’ten almak üzere başlattığı operasyonun da sonrasında yapılmış oldu.
İran Devrim Muhafızlarının Dış Operasyonlar birimi olan Tümgeneral kasım Süleymani komutasındaki “Kudüs Gücü” iç savaşın başlangıcından beri binlerce askeri ve Lübnan’dan Hizbullah desteğiyle Suriye topraklarında Beşar Esad saflarında El Kaide ve IŞİD’e karşı savaşıyor. İran Devrim muhafızları hem Suriye, hem Irak’ta Haşd el-Şaabi ve Kataib Hizbullah gibi silahlı Şii gruplara destek veriyor.
İngiliz Financial Times gazetesi son Katar krizinin arkasında Emirliğin ailesinden Irak’ın güneyinde av partisi düzenleyen 26 kişinin Kataib Hizbullah tarafından kaçırılmasının bulunduğunu öne sürmüş olması bu açıdan anlam taşıyor. İddiaya göre Katar Emiri Thalim al-Thani aile üyelerini kurtarmak için Iraklı Şii örgüte 700 milyon dolar, aracılık eden Tahrir üş-Şam isimli El Kaide bağlantılı Suriyeli örgüte de 300 milyon dolar ödedi. Rakamlar da iddia da büyük. Ama 20 Mayıs’ta Suud Kralı Salman ile ABD Başkanı Donald Trump’ın imzaladığı 110 milyar dolarlık tarihin en büyük silah anlaşması da öyle.
Bu anlaşmadan bir gün sonra Körfez İşbirliği toplantısında ABD ve Suudi Arabistan’ın Katar’ı “teröre destek” ile suçlaması ve ardından bütün bunların zincirleme süratle gelişmesi de rastlantıya yorulamayacak denli ciddi gelişmeler.
IŞİD’in İran saldırısına Irak, Suriye ve özellikle de Suudi Arabistan’daki silahlı Şii gruplar misillmede bulunacak mı? Bu saldırıların hedefi, şekli ne olacak? Yoksa İran’da seçimi yeni kazanan Hasan Ruhani yönetimi, sertlik yanlısı dini lider Ayetullah Ali Hamaney’i ikna edip “kışkırtmalara kapılmayalım, bizi savaşa çekmek istiyorlar” diyebilir mi?
Ve bütün bu gelişmeler Türkiye’yi nasıl etkiler?
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan 7 Haziran akşamı Ankara’daki dış büyükelçilikler ve basına verdiği iftarda Katar’a uygulanan ablukaya karşı çıktı ve Türkiye’nin Katar ile ilişkileri geliştirmeye devam edeceğini söyledi.
Ancak Katar artık üç gün önceki Katar değil.
Emir el-Thani’nin doğal gazdan gelen mali gücünün bu kadar baskıyı kaldırıp kaldıramayacağı da belirsiz.
Thani’den istenenlerin başında Şii ve Sünni terör gruplarına desteği kesmesi ve Suudi Arabistan ve Mısır başta Arap ülkelerince “terör örgütü” sayılan Müslüman Kardeşler ile ilişkileri kesmesi ve El Cezire’nin radikalleşen yayın politikasını değiştirmesi geliyor. 2013’ta yönetimi kansız bir saray darbesiyle babasından alan Emir, bu koşulları reddederse o koltuğu koruyamayacağını biliyor.
Dolayısıyla Türkiye’nin ilişkileri geliştireceği Katar, artık başka bir Katar olacak.
Bir de Rakka operasyonu var.
Cansu Çamlıbel’in Hürriyet’teki haberine göre, Türkiye’nin Rakka operasyonuna YPG’nin katılmasına olan bütün itirazına karşın, Pentagon İncirlik üssü Rakka harekâtında etkili şekilde kullanıldığını açıklamış. İncirlikten kalkan A-10 alçak irtifa bombardıman uçaklarının Rakka’yı vurduğu bildiriliyor.
Yani Alman Parlamentosu dün İncirlik'ten çıkma kararı verdi ama İncirlik ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından eskisinden de fazla kullanılıyor.
Dün akşamki iftarda Erdoğan bu konudaki eleştirilerini tekrarladı ama sözünü “Bize hayırlı olsun demek düşer” diye bitirdi; bu da Amerikalılar tarafından not edilmiş olsa gerek.
Ancak en son Tahran saldırısıyla tırmanan gelişmeler Orta Doğu’yu barut fıçısına çevirmişken, Ramazan ayında Sünni ve Şii Müslümanlar hem kendi aralarında hem birbirleriyle çatışmaya girmişken işler hayra gidebilecek mi? Orası belli değil.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş